MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bunca yıllık gazeteciyim. Gazetecilik yaşamım boyunca Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlıklarına tanık oldum. Onlarca başbakanla aynı dönemde gazetecilik yaptım. Doğal olarak bir o kadar da Genelkurmay Başkanı gördüm. Devlet görevi ve gelenekleri nedeniyle Genelkurmay Başkanlarının Başbakan ve Cumhurbaşkanları ile birlikte çalıştıklarını bazı iç ve dış gezilere birlikte katıldıklarına da tanık oldum. Ama şimdi Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar gibi bir Genelkurmay Başkanı’na hiç rastlamadım.
Hulusi Akar göreve geldiğinden beri Cumhurbaşkanı’nın yanında. Neredeyse emir subayından bile daha fazla duruyor yanında Erdoğan’ın. Ama bence daha önemlisi Akar, Erdoğan’ın hemen tüm yurtdışı gezilerine de katılıyor. Daha önceki Genelkurmay Başkanları böyle her geziye katılmazlardı. Üstelik Akar bu gezilere genellikle sivil giysileriyle katılıyor. Özellikle Amerika’da hiç üniforma giymiyor. Beyaz Saray toplantısına bile sivil kıyafetiyle katıldı. Neden acaba?
Üniforma bir semboldür. Herkes üniforma giymez. Bazı meslekler ve görevler “belli olsun” diye üniforma giyilir. Eğer Cumhurbaşkanı her dış gezisine Genelkurmay Başkanı’nı da götürüyorsa bunun bir amacı vardır. Karşı tarafa bir şey söyleniyordur. Erdoğan Beyaz Saray’a girerken Genelkurmay Başkanı’nın üniformasını çıkarttırıyorsa bunun da bir anlamı vardır. Demek ki Türkiye Cumhurbaşkanı Amerika ile resmi görüşmelerinde Genelkurmay Başkanı’nın da olmasını istemekte ancak onun açıkça görülmesinden de kaçınmaktadır. Bunun herhalde mantıklı bir açıklaması vardır. Genelkurmay Başkanının teamüllere aykırı olarak üniformasını çok az giymesi, Cumhurbaşkanı’nın uçağına sivilleri ile binmesi muhtemelen diğer ülkelere bizim anlamadığımız bir mesaj içermektedir. Bu mesaj acaba nedir?
Bu iktidarla birlikte Türkiye’nin pek çok bilinen bilinmeyen kuralı da sarsıldı. Kimileri “tabularla yönetilmeyeceğiz herhalde. Alışın bunlara” falan diyebilirler. Bazı durumlarda bu söylem geçerli olabilir. Ancak Genelkurmay Başkanlığı çok önemli bir makamdır. Bu makamın yıpratılması, amacını ve hedefini bilmediğimiz biçimde kullanılması kabul edilemez. Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanı ile yurtdışına giderken üniformasını giymekten kaçınmasının nedenini mutlaka kamuoyuna açıklamak zorundadır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan gönlündeki sayımı partisinde yapıyor


Hani Türkiye’de seçimler anlatılırken hep 1946 seçimleri örnek gösterilir. “Gizli oy açık sayım yapıldı” denir. Bu örnek “hileli seçimi” anlatmak için verilir. Seçim sistemimiz çok harika değildi ama AKP iktidarına kadar da seçim sonuçları kamuoyunda büyük kuşkulara yol açmazdı. Ne zaman ki AKP iktidar oldu seçimlerin sonuçları da tartışılır hale geldi. 2007 seçimlerinden bu yana kamuoyunda hep “hile yapıldı” kuşkusu var. Tabii 2017 referandumu işin tuzu biberi oldu. Bugüne kadar yapılan hile iddialarına en sert tepki gösterenler bile YSK oyunu karşısında söyleyecek bir şey bulamadılar.
Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi toplanarak AKP Genel Başkanı tarafından görevinden atılan Kadir Topbaş’ın yerine yenisini seçecek. Tabii seçecek lafın gelişi, usulen oy kullanılmış gibi yapılacak. AKP Genel Başkanı kimi seçtiyse o seçilmiş olacak. Kuşkulu ve şaibeli seçimler denince AKP Genel Başkanı’nın bugün yapılacak seçimde AKP’nin adayının belirlenmesi için yaptırdığı eğilim oylaması aklıma geldi. AKP Genel Başkanı önceki gün partisinin İstanbul merkezine gitti. Belediye Meclisi’nin AKP’li üyelerini de çağırdı sonra ortaya bir sandık koydu ve “kimi aday görmek istiyorsanız adını yazıp atın” dedi. Oylama bittikten sonra sandığı yüklenip başka bir odaya geçti. Sandıktan çıkan sonucu sadece kendi biliyor yani. Sanıyorum bütün seçimlerin böyle yapılmasını istiyordur içten içe. Herkes oyunu kullanacak ama sayımı kendisi yapıp sonucu açıklayacak.
Gerçi son referandumda benzer bir durum yaşandı ama yine de her şeyin kendi kontrolünde olmasını ister mutlaka. Ne olur ne olmaz.

Bİ SORALIM BAKALIM

Bulaşık yıkarken akla gelen parlak fikirler


Özlem Zengin isimli hanım sarayın danışmanlarındanmış. Erdoğan ihtiyaç duyduğu hallerde Özlem Zengin’den fikirler alıyor yani. Bu kadın danışmanın dün bir röportajını okudum. Diyor ki “En iyi fikirler bulaşık yıkarken aklıma geliyor.” Olabilir tabii fikir bu. Hiç olmadık yerde akla gelebilir. Duşta da gelebilir, tuvalette otururken de otobüs beklerken de insanın aklına çok parlak fikirler gelebilir.
Demek ki Özlem Hanım bulaşık yıkarken fikren daha üretken oluyormuş. Tabii sıradan bir ev kadını olsa aklına gelen parlak fikirleri uygulayıp uygulamadığını sormamız ayıp olur. Ama sıradan biri değil Özlem Zengin. Koskoca saraya danışmanlık veriyor. “En parlak fikirlerim bulaşık yıkarken aklıma geliyor” dediğine göre belli ki bu parlak fikirlerden bazılarını saraya iletmiş ve işe de yaramış. Gerçekten
çok merak ediyorum, Özlem Zengin bulaşık yıkarken hangi fikirleri buldu ve bunları saraya iletti. Yaptığı iş kamu görevi olduğuna göre bilgi isteme hakkımız var sanıyorum.

ŞAŞIRDIM

CHP İstanbul adayını şimdiden belirledi


Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri AKP Genel Başkanı’nın görevden attığı Kadir Topbaş’ın yerine seçim yapacaklar. Tabii CHP de Meclis’te en çok üyeye sahip ikinci parti olarak bir kişiyi aday gösteriyor. Bu aday Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Elbette sadece bugün yapılacak formalite seçim için aday olacak İmamoğlu ama CHP dün kendisi için öyle bir tören yaptı ki, insan ister istemez “CHP’nin 2019’daki adayı da galiba İmamoğlu olacak” demeden edemiyor. Formalite seçim için aday gösterilen İmamoğlu için dün Taksim’de bir otelde tören düzenlendi. CHP milletvekilleri, İstanbul yöneticileri. Belediye meclis üyeleri hazır bulundu bu törende. İmamoğlu CHP’nin adayı gibi vaatlerini anlatan konuşma yaptı. CHP’liler İmamoğlu’nu dakikalarca alkışladı. Bana kalırsa şu anda açıklamasalar da İmamoğlu galiba CHP’nin adayı olacak. Böylelikle İstanbul’da aday çekişmesi hiç yaşanmayacağı gibi zaten belediye başkanlığı yapan İmamoğlu da iki yıl içinde Beylikdüzü dışındaki İstanbullulara da kendini gösterebilir. Ayrıca bana göre konunun bir de şu güzel tarafı var. Bugüne kadar kendi ilçelerinde çok yüksek oylarla seçilen hiçbir CHP’li belediye başkanı büyükşehir için adaylığını koymamıştı. İmamoğlu bir ilçe belediye başkanı olarak “sembolik seçim için de olsa” böyle bir cesareti gösteren ilk kişi. Parti örgütü de bu fedakarlığı görecek ve İmamoğlu’nun adaylığını destekleyecektir.