ANALİZ

Vallahi helal olsun AKP’ye


Tam bir akıl tutulması dönemi yaşıyoruz galiba. CHP genel başkanı, Erdoğan’ın çocukları, kardeşi, dünürü ve eski özel kalem müdürünün yurtdışına milyonlarca dolar para transfer ettiğini ortaya koyuyor, buna karşı iktidar kanadı ve yandaşları adeta alay ederek “Bu muydu açıklama, yahu onlar ticari transferler, bu iddialar çöktü” demeye başladı hemen. Ancak en komik olanı şu; Kemal Kılıçdaroğlu Tayyip Erdoğan’ın yurtdışına para gönderdiğini söylemiş, ama para gönderenler arasında Tayyip Erdoğan yokmuş. Kılıçdaroğlu yine yalan söylüyormuş. Nitekim Erdoğan da “Benim yurtdışına bir kuruş gönderdiğimi ispat etsin görevimi bırakacağım, ama ispatlayamazsa o da bırakacak mı?” diye sormuştu. Belli ki iktidar ve yandaşları ortaya çıkan bu büyük skandalı yine kelime oyunları ve devlet gücü kullanarak örtbas etmeye çalışacak. İktidar ve yandaşları yakalandıkları bu büyük skandalı gizleme çabasını göstersin, ama diyorum ki şu konulara açıklık getirelim önce. Birincisi Man adası Malta, Panama gibi “vergi cenneti” adalardan değil. Burası hiç vergisiz adalar. Dünya alem bilir ki bu adalar vergi kaçırmak ve kara para aklamak için kullanılır. Diyelim ki Erdoğan’ın çocukları ve yakınları “ticari bir iş” için para transferleri yaptılar. Neden bu ticareti normal bir ülkede değil de herkesin “kaçak cennet” olarak bildiği bir ada ve sadece 1 Sterlin’e kurulan şirket üzerinden yapıyorlar. Sonra bu kadar milyon dolar nereden bulunmuş? Hangi işleri yapmışlar, bunca para kazanmışlar da bir de bunları dünya çapında iş yapmak için transfer etmişler? Örneğin eski özel kalem müdürü nasıl olmuş da bir milyon doların üstündeki parayı gönderebilmiş? Erdoğan ve yakınlarını korumak için “İddialar çöktü, bu para tamamen ticari amaçlarla kullanılmış” diyenler yurtdışında kurulan bu şirketin ne iş yaptığını biliyorlar mı acaba? Bir diğer soru da şu; Madem yurtdışında bir şirket kuruldu ve buralara para gönderildi, bu işten para kazanıldı mı, kazanılan para Türkiye’ye getirildi mi? İktidar ve yandaşları olayı küçültüp bunu sıradan bir ticari işlem gibi göstermeye çalışsa bile Man Adası’nın vergi kaçırmak ve kara para aklamak için kullanıldığı biliniyor. Ülkesinde halktan toplanan vergileri en iyi biçimde kullanmak başlıca görevi olan bir başbakanın yakınlarının vergi kaçırmak veya para aklamak için yurtdışına milyonlarca döviz göndermesini kimse “ne var bunda” diye geçiştiremez. Bu her demokratik hukuk devletinde suç olarak kabul edilir ve sorumluları hakkında işlem yapılır. Ne yazık ki Türkiye’de iktidar ve yandaşları toplumun da bir kesimini arkalarına alarak her türlü ahlak ve hukuk dışı işlemi normalmiş gibi göstermeye çabalıyor. Şu anda başarılı gibi görünseler bile, “nereye kadar?” sürer bu.

OKURDAN MESAJ

Bir tam yerine 5 çeyrek almak çok daha avantajlı


Okurlarımdan elektronik mühendisi Abdullah Cenkçiler geçtiğimiz yıllarda Milli Piyango ile yazdığım yazıları eleştirmiş ve “Sonuçta ikramiye çıkma olasılığı 10 milyonda bir, tam, çeyrek, yarım fark etmiyor” demişti. Ben de yazışmalarımda “Önemli olan hakkaniyet değil mi, farklı fiyatlarla satılan biletler aynı zamanda ikramiye çıkma olasılığını da eşitlemek zorundadır” cevabını vermiştim. Abdullah Cenkçiler bunun üzerine ince matematik hesapları yapmış. Sonunda “Bu konuda haklısınız” diyerek bana yaptığı hesaplamaları gönderdi. Bunu da sizlerle paylaşmak isterim;
Cenkçiler çeyrek bilete ayrılan numara sayısının 8 milyon 800 bin olmasının bu biletlere avantaj sağladığını belirterek “Bu durumda yarım veya tam bilet almak hiç de akıl karı olmamaktadır. Ben,  60 TL’lik 1 tam bilet alacağıma 5 adet 15 TL’lik çeyrek alırım” diyerek şöyle devam ediyor; “Sonuçta 5 farklı numarayla çekilişe katıldığım için şansımı tam bilet alana göre 5 kat artırırım. Az olsun benim olsun, 61 milyon yerine 15 milyon 250 bin TL alırım. Mantık ve matematiksel beklenti bunu gerektirmektedir.”
Cenkçiler ilginç bir noktaya daha parmak basıyor. Diyor ki; “En büyük ikramiye tam bilete çıktığında o bilet satılmamışsa yeniden çekiliş yapılıyor. Ancak ikramiye çeyrek bilete çıktığında 4 adet çeyrek biletin sadece birinin satılmış olması yeterli oluyor. Diğer parçalardan satılmayan varsa  o ikramiyeler -köy sandığına- yani piyango idaresine kalıyor. Bu da piyango idaresi lehine oluşan haksızlıktan başka bir şey olmamaktadır.” Okurum Abdullah Cenkçiler’in bir de son uyarısı var. Şöyle diyor “SONUÇ: Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, BİLETLERİN TAMAMININ BİRİM FİYATI AYNI OLMALIDIR. Esasen hiç bilet almamak daha iyi bir seçenek olabilir. Çünkü kumarda tek kaybetmeyen kumarı oynatanlardır.” Ben yine de böyle bir ikramiye varken hiç olmazsa bir bilet alınmasından yanayım. Çünkü “ya çıkarsa.”

ŞAŞIRDIM

Erdoğan dolar fiyatını fena karıştırdı


Ekonomideki kötü gidiş Erdoğan’ı belli ki çok sinirlendiriyor. Bir gün bankalara faizi indirme talimatı veriyor bir gün Merkez Bankası’nı yerden yere vuruyor. Önceki gün de döviz fiyatlarına el attı. Aynen şunu söyledi; “Bugün döviz 3 kuruş yükseldi akaryakıt 2 kuruş arttı, enflasyon yarım puan fazla çıktı diye karalar bağlayanlar ancak 15-20 yıl öncesinin Türkiye’sini bilmeyenler olabilir. Ülkemizin ekonomisinin bir gecede yerle yeksan olduğu dövizin 3-5 kuruş değil 5-10 kat birden arttığı günlerden biz buralara geldik. Şimdi konuşuyorlar; ’Kur şöyle arttı böyle arttı, kur bilmem yok nerden geliyor gidiyor’ bütün bunları konuşuyorsunuz da 1 doların 7 bin 500 liralara çıktığı günleri niye konuşmuyorsunuz? Şu anda biz güçlüyüz.” Erdoğan bu hataları sürekli yapıyor. Ne mi bu konuşmadaki hata? Erdoğan doların 7 bin 500 liralara çıktığını söylüyor ya, yanlış o repo faizleri. 99 krizinden sonra repo yani gecelik faizler yüzde 7 bin 500’lere çıkmıştı, dolar değil. Erdoğan bunları söylerken o bol sıfırlı gelirleri olan danışmanları ne yapıyor acaba? Televizyondan Beyaz Saray’ı konu alan dizileri izleyip “halkımızı kandırmak için biz nasıl fotoğraf çektiririz” kursu mu alıyorlardır acaba?

ÖNERİ

Milli Piyango’da tek fiyat olmalı


Yılbaşı yaklaşıyor, büyük ikramiyesi 61 milyon lira olan Milli Piyango biletleri de satışa sunuluyor. Bu yıl, her yılbaşından sonra yazdığım bir yazıyı daha erken yazmak istiyorum. Yazılarımı hatırlayanlar bilecektir, Milli Piyango’da son 11 yıldır büyük ikramiye hep “çeyrek” bilete çıkıyor. Büyük ikramiyenin 11 yıl üst üste hep çeyrek bilete çıkmasının “olasılık hesaplarını” alt üst ettiğini belirterek “Ne oluyor?” diye sormuştum. Israrlı sorularım üzerine ortaya büyük bir skandal çıkmıştı. Çünkü Milli Piyango idaresi üç fiyat kategorisi üzerinden sattığı biletleri “hile yaparak” eşit oranda tutmuyordu. Normalde tam-yarım ve çeyrek biletler için eşit miktarda bilet basılması gerektiği halde çeyrek bilete daha çok numara veriliyordu. Rakamsal olarak anlatayım. Milli Piyango yılbaşı biletleri 7 haneden oluşuyor. Demek ki 9 milyon 999 bin 999 numara var. Bu da ikramiye çıkma şansı 10 milyonda bir demek. Biletleri fiyatlandırma mantığına göre numaraların üçte biri, tam, üçte biri yarım ve üçte biri çeyrek biletlere ayrılmak zorunda. Böylelikle hangi fiyattan bilet alırsanız alın kazanma olasılığı eşit oluyor. Ancak Milli Piyango bayileri “Tam bilet pahalı, alıcı bulmakta zorlanıyoruz” dediği için idare numaraların yüzde 80’ini yani 8 milyon 800 bin numarayı çeyrek biletlere basıyor. Yani piyasaya 35 milyon 200 bin çeyrek bilet veriliyor. Yarım biletlere 700 bin tam biletlere ise 500 bin numara ayrılıyor. Bu durumda piyasaya 1 milyon 400 bin yarım bilet 500 bin de tam bilet sunulmuş oluyor. Bu piyango kurallarına aykırıdır. Ayrıca üstü kapalı dolandırıcılık olduğunu da söyleyebilirim. Çünkü Milli Piyango eşit dağılım yapmak zorunda olduğu halde sırf biletlerin tamamını satabilmek için bu yöntemi kullanmaktadır. Tabii diğer yandan bayiler de bir gerçeği ifade etmekte ve tam bilet satamamaktan şikâyetçi olmaktadır. O halde aklın yolu bir; halkı kandırmak, bir tür yolsuzluk skandalına yol açmak yerine Milli Piyango tek fiyat uygulamasına geçmelidir. Sanıyorum dünyadaki örnekleri de böyle. Tabii bu durumda büyük ikramiye de 60 milyon lira değil daha düşük olacaktır. Hakkaniyet bunu gerektirir. İnsanları 60 milyon lira hayali ile bir ay oyalamak ama sonunda bunun dörtte birine razı etmek en azından devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. En iyisi bu işi dürüstçe yapmaktır.