Sevgili okurlarım, şimdi sizlerle yakın geçmişe doğru kısa bir yolculuk yapalım ve 17-25 Aralık 2003 operasyonlarını bir kez daha anımsayalım.
Türkiye’nin siyaset alemi o günlerde yapılan polis baskınlarıyla çalkalanıyordu.
Konu rüşvet ve yolsuzluklar...
Ve çok büyük boyutta.
Savcılar soruşturma başlatmış, polis tarafından baskınlar düzenleniyor.
İsimlerden en önemli olanı, Türkiye’de adını sanını o güne kadar pek bilmediğimiz İran asıllı biri.
Rıza Sarraf!
İsmi sadece şarkıcı Ebru Gündeş’in kocası olarak magazin sayfalarında geçerdi.
Polis bu adamın telefonlarını dinlemiş, bantları çözüp savcılığa vermiş ve ortaya inanılmaz konuşmalar çıkmıştı.
Önemli siyasetçiler, hükümetin bazı bakanları ve genel müdürleri bile bu yolsuzluk ve vurgun furyasının tam göbeğinde idi.
Anlaşıldığı kadarıyla Rıza, kimse tekerine çomak sokmasın diye pek çok üst düzey yetkiliyi rüşvete bağlamıştı.
Örneğin Zafer Çağlayan isimli bakana 700 bin liralık kol saati armağan eden de o idi!..

*  *  *

Egemen Bağış’la yaptığı ve dinlemeye takılan konuşmalarda, Bakan Bey’e çikolata kutuları içerisinde gönderdiği rüşvetlerden söz ediyor. Egemen ona “Kutuyu bizim evde çalışan Marina isimli kadına bıraksınlar” diyor. Rıza rüşvet kutularını götüren adamını uyarıyor:
“Aman haaa yanlışlık yapma, Euro değil dolar koyacaksın!..”
Zira dolar daha ucuz...
İşadamı Rıza maliyeti düşürmeye çalışıyor!

*  *  *

17-25 Aralık polis operasyonları unutulacak gibi değil. Evleri basılanlar arasında İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu da var. Oğlan kapıda polisleri görünce şoke oluyor, babasını arıyor...
Babası ona taktik verip ne demesi gerektiğini anlatıyor!
Yapılan aramada oğlanın evinde çelik para kasalarına istiflenmiş milyonlarca dolar çıkıyor.

*  *  *

Evi basılanlardan biri de o günkü Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan. Yapılan arama polisleri şoke ediyor... Bulunanlar şunlar:
Ayakkabı kutularına ve banyodaki bezlerin arasına gizlenmiş olan 2 milyon 450 bin dolar, 980 bin sterlin ve yaklaşık 550 bin lira.
Rıza bütün kirli işlerini, özellikle İran’la yaptığı karmaşık işlemleri o sırada Halkbank ile yürütüyor.
Rıza’nın piyasasında milyarlarca dolar dönüyor.
El konulan paraların Rıza tarafından Halkbank genel müdürüne verilen rüşvet olduğu iddia ediliyor.

*  *  *

İşin gülünç tarafı ise daha sonra ortaya çıkıyor!
İfadesi alınan Süleyman Aslan savcılara durumu şöyle açıklıyor:
“Evimde bulunan o paralar rüşvet parası değildir. Çorum’un Osmancık İlçesi’nde bir imam hatip okulu yapılacaktı. Paraları oraya gönderecektim. Bir de Makedonya’da Balkan Üniversitesi’ne yardım yapılacaktı. O yüzden biriktirmiştim! Yani bunlar Rıza’nın verdiği rüşvet paraları değildir!”
Bir bankanın, hem de bir devlet bankasının genel müdürünü düşünün ki, bunca parayı bankaya koymuyor ve evinde saklıyor.
Bunu akıl mantık alır mı!
Bu gibi lafların arkasına sığınmak toplumun aklıyla alay etmekle eş anlamlıdır ama onlar bunu yapmaya kalkıştı.

*  *  *

Bu baskınlardan kısa süre sonra iktidar-Fetullah kavgası iyice açığa çıktı. Rıza ve evlerinde para bulunan zanlılar kısa süre tutuklandı. Sonuçta Rıza ve Süleyman Aslan dahil hepsi serbest bırakıldı ve paracıklar kendilerine faiziyle birlikte iade edildi.
Sonrasında ise operasyonları başlatıp tekere çomak sokan savcılar ve polisler Fetullahçı oldukları gerekçesiyle tam kadro tutuklandı. Onlar halen içeride...
Süleyman Aslan derseniz, artık ayıp olmasın diye görevinden alındı ama bu kez Ziraat Bankası yönetim kurulu üyeliğine atandı!
Her şeyin arkasında koruyucu AKP iktidarı vardı.

*  *  *

Türkiye’de yaşamını krallar gibi sürdüren, Boğaz’daki yalılarda yaşayan Rıza günün birinde ABD’ye gitti ve orada tutuklandı.
Biz bırakmıştık ama ABD işin peşini bırakmıyordu.
Rıza (iddialara göre) İran’a uygulanan uluslararası ambargoyu bizim kamu bankası Halkbank’ı kullanarak, sağa sola, bakanlara ve genel müdürlere rüşvetler vererek defalarca delmişti.
Bir yıl oldu, Rıza orada hapiste. Kolay çıkacağa da pek benzemiyor.

*  *  *

Son bomba üç gün önce yine ABD’de patladı ve bu kez Halkbank genel müdür yardımcısı olan Hakan Atilla New York’ta gözaltına alınıp tutuklandı.
Hakkındaki iddia şöyle:
İran’a uygulanan ambargoyu Halkbank’ı kullanarak delmek.
Yani Rıza’nın İran yasaklarını çiğneyerek çok büyük paralar kazanmasına göz yummak.

*  *  *

Sen Türkiye’sin...
Senin bakanların, onların çocukları, banka genel müdürlerin rüşvet çarkına girmiş.
İran üzerinden büyük paralar kazanmışlar...
Ve sen durumu bildiğin halde Türkiye olarak hiçbir adım atmamışsın...
Yapılması gerekeni şimdi ABD adaleti yapıyor.
Rıza’dan sonra ikinci tutuklu Hakan Atilla.
Biz görmezden geliyoruz, beraat ettiriyoruz ama ABD kimsenin gözünün yaşına bakmıyor, yakalıyor, hesap soruyor.
Darısı başımıza!