Sevgili okurlarım, yeni başkan Trump birkaç gün önce yemin edip görevine başladı. Hemen arkasından Beyaz Saray’a geçip danışmanlarıyla birlikte ilk toplantısını yaptı.
Ancak yeni başkan biraz panik havasındaydı. Üzerinde bir telaş olduğu hemen belli oluyordu. Danışmanları kendisini kutladı...
“Sayın başkan, bundan sonra dünya lideri sizsiniz. Ne mutlu size ve bize...”
Ancak yeni başkan, o acayip gerilimi üzerinden bir türlü atamıyordu.

*  *  *

Bu önemli toplantıda olanlar ve konuşulanlar ABD ve dünya medyasına hiçbir biçimde yansımadı.
Beyaz Saray’daki önemli dostum, bu görüntüleri ve ses kayıtlarını dün bana göndermiş. Çiçeği burnunda başkanın bir şeylerden korktuğu, bunları izleyince açıkça ortaya çıkıyor.
Bu çok gizli kayıtları şimdi sizlerle paylaşıyorum ve aramızda kalmasını istirham ediyorum!

*  *  *

- “Sayın başkan, seçimden alnımızın akıyla çıktık. Dünya lideri olmak kolay değil. Şimdi sizi önemli sorunlar bekliyor.
- Hayır, ben tek başıma dünya lideri değilim.
- Sizden başka kim olabilir? Putin’den mi söz ediyorsunuz?
- Putin değil... Türkiye’de bir tane varmış, neydi onun adı!..
- İnternetten hemen bakalım, onun adı Recep Erdoğan sayın başkan...
- İşte o adam çok iddialı. Şimdiden dünya lideri olmuş durumda. Zaten kendisi de bunu söylüyor. Bu rakibimi alt etmek zorundayız. Seçim kampanyamız sırasında hep bu konuda çareler düşündüm ama bulamadım. Bu konuda neler yapabiliriz?
- Koskoca ABD olarak bu konuda elbette duyarsız kalamayız sayın başkanım. Sizin bu konuda görüşleriniz mutlaka vardır.

*  *  *

Bant kaydındaki kısa bir sessizlik sonrasında Trump yeniden konuşuyor:
- Biz bu konuda aynen onun uyguladığı propaganda yöntemleriyle mücadele vermek zorundayız. Onun yaptıklarını yapmalıyız.
- Nedir onlar efendim?
- Bundan sonra her hafta bana Beyaz Saray’da bir muhtarlar toplantısı ayarlayın. Memlekette ne kadar muhtar varsa çağırın gelsinler. Ben onlara hitaben her hafta bir nutuk atayım, televizyonlar canlı yayınlasın. Neydi o Türkiye’deki dünya liderinin adı?
- Recep Erdoğan sayın başkanım.
- Mr. Recep Türkiye’de böyle yapıyormuş ve çok etkili oluyormuş!

*  *  *

Bu aşamada danışmanlar arasında kısa bir telaş yaşanıyor!
- Fakat başkanım muhtar nedir? What is muhtar? Bizde yok muhtar, Türkiye’de var.
- Yoksa bile anayasayı değiştirip yaratacağız. Olmazsa kasaba şeriflerini toplayacağız, her hafta bir toplantı düzenleyip canlı yayında gövde gösterisi yapacağız. Siz bu işi örgütleyin. Medyayı ayarlayın.
Toplantıya katılanların kafası bu işe pek basmıyor ama ilk günden aksilik olmasın diye ses çıkarmıyorlar.
- Tamam başkanım, ayarlama yaparız. Gerekirse bizim Ankara’daki büyükelçiliğe sorup muhtarın ne olduğunu öğreniriz. Bu konuda başka talimatınız olacak mı?
- Olacak elbette... Öğrendiğime göre Türkiye’deki dünya lideri sık sık toplu açılış törenleri düzenliyormuş.
- O nedir sayın başkanım?
- Yani bitmiş veya bitmemiş her şeyi yeni yapılmış gibi göstermek. Kaldırım, cami duvarı, ilkokul temeli, karakol binası, kanalizasyon, ufak tefek ne varsa hepsinin açılış törenini yeniden yapmak. Mr. Recep bunu iyi keşfetmiş. Türkiye’nin saf vatandaşları bu olanları anlamıyor ve kendisine oy veriyormuş. Bundan sonra biz de Amerika’da göz boyamaca toplu açılış törenleri düzenleyelim.
- Başkanım adama gülerler, böyle şeyler bize yakışmaz ki... Muhtar toplantıları, toplu açılış törenleri vesaire... Siz koskoca ABD başkanısınız, bunu yaparsanız sizi bütün dünyada tefe koyarlar. Ülkemiz alay konusu olur.

*  *  *

Bu sözleri duyan Trump çok kızıyor:
- Kardeşim siz ne diyorsunuz... Dünyanın öbür ucundaki adamı herkes “Dünya lideri” olarak görüyor. Türk medyasındaki muhalif yazarlar bile kendisinden “Dünya liderimiz” diye söz ediyor. Bir alemde iki dünya lideri olmaz. Ya o, ya ben!..
Yalaka bir danışman söze giriyor:
- Çok haklısınız başkanım, elbette siz. Bugüne kadar dünya lideri her zaman ABD başkanları olmuştur. Şimdi Türkiye’de çıkmış biri ortaya, kendisini dünya lideri zannediyor, pöh... Gülelim bari! Şimdi anayasayı da değiştirdi, ömür boyu tek adam olacakmış.
- İşte onun için diyorum, bu rakibimle mücadele ederken ben onun yöntemlerini kullanmak zorundayım. Muhtarlar toplantısı, toplu açılış törenleri... Gerekirse biz de anayasayı değiştirelim. Zaten bundan sonra yine aynen onun yaptığı gibi bütün dünyaya posta koymaya başlayacağım... Eyy Putin kendine gel... Eyy Merkel seni çiğ çiğ yerim... Ey AB sen kimsin lan, ciğerin beş para etmez... Ey Birleşmiş Milletler seni mahvederim gibi... Yani dünya liderliği konusunda en büyük rakibim Mr. Recep. Şimdi belki ilk yurt dışı gezimi Ankara’ya yapıp kendisiyle pazarlık masasına bile otururum. İşimiz çok zor ama siz merak etmeyin beyler, bu unvanı kimseye kaptırmam! Biz ne dünya liderleri gördük! Buna özenen birileri varsa bana hafif gelir ama bu kez rakibim çok güçlü!”
Beyaz Saray’daki gizli ajanımın gönderdiği bant burada bitiyor!