Sevgili okurlarım, önceki gün yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında özellikle Deniz Kuvvetleri açısından çok ilginç kararlar alındı.
Bu Kuvvet’in komutanlığına bir oramiral değil, koramiral getirildi.
Ordumuzda hemen hiç görülmemiş bir uygulamadır.
Peki bu nasıl oldu?
Kuvvet Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu süresini doldurmuş, zaten emekli olacaktı...
Ve oldu.
Şimdi komutanlık sırası tek oramiral olan Veysel Kösele’ye gelmişti.
Geçmişte kumpas mağduru olan ve bir süre tutuklu kalan Veysel Paşa’nın, normal kıdem sıralamasında komutan olması gerekiyordu.
Ama hükümet onu istemedi.

* * *

Çok özetle anlatmaya çalışıyorum, Deniz Kuvvetleri’nde en tepeden başlarsak 1, 3, 4 ve 5 numaralı komutanlar terfi ettirilmedi.
Bu durumda Deniz Kuvvetleri’nde bir tek oramiral kalmış oldu. Boşalan makama onun getirilmesi gerekiyordu:
İki numaradaki Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele.
Peki sonrasında ne oldu?
Altıncı sırada bulunan Koramiral Adnan Özbal o makama hükümet tarafından atandı.

* * *

Şimdi şu tabloya bakınız!
Oramiral Veysel Kösele orada duruyor ama onun yerine daha alt rütbeli bir komutan atanıyor!
Bir kıdemli, kıdemsizin emrine sokuluyor.

* * *

Acaba bundan sonra ne olacak?
Rütbece üstün olan bir oramiral, kendisinden kıdemsiz olan bir korgeneralin emrinde görev yapmaz, yapamaz.
Ondan emir almaz, alamaz.
Bu durumda Veysel Kösele bu incitici duruma katlanmayacak, eğer emekliye sevk edilmediyse bugün veya yarın istifa edip gidecek.
Zaten kendisine hükümet tarafından verilen incitici mesaj da budur:
“Güle güle Veysel Paşa!”
(Dün bu yazıyı yazdığım öğleden sonra saatlerinde istifa ettiği haberi yayılmıştı ama durum henüz resmen açıklanmamıştı.)

* * *

Şimdi bu olanlara yeniden bakalım!
Hükümet Veysel Kösele’ye şu veya bu nedenle karşı çıkmış, istememiş, istifaya zorlamış ve komutanlığa onun yerine 6. sıradaki bir koramirali getirip ordumuzun geleneksel “Kıdem” anlayışını zedelemiştir.
İşin içinde mutlaka siyaset vardır da, perde arkasını bilemiyoruz.
Belki yakında birileri anlatırsa hep birlikte öğreniriz!

Ve İstiklal harbindeki “kıdem” durumu


Sevgili okurlarım, yukarıda çok kısaca anlatmaya çalıştım, özellikle Türk ordusunda kıdem olayı çok önemlidir.
Sadece rütbe olarak değil.
Örneğin Harp Okulunu 10. sırada bitiren subay, 11. sırada bitirenden daha kıdemlidir.
Generalliğe birinci sıradan terfi eden, ikinci sırada terfi edenden daha kıdemlidir.
Bu kıdem olayının somut örneklerini İstiklal Harbinde yaşadık.
Garp Cephesi komutanı İsmet Paşa...
Emrinde iki ordu var.
1. Ordu ve 2. Ordu.
1922 yılına gelmişiz, ordularımız büyük taarruzu gerçekleştirip Yunan ordusunu kovacak.

* * *

Bu aşamada ordu komutanlığına atanması beklenen değerli isimler var. Biri Refet (Bele) Paşa.
Kendisine ordu komutanlığı teklif ediliyor ama “İsmet benden kıdemsizdir, onun emrine giremem” diyor.
Bir başka isim Yakup Şevki (Subaşı) Paşa. Atatürk’ün Harp Akademisinde hocası... Çok sevdiği, değer verdiği, “Hocam” diye hitap ettiği, çeşitli savaşlarda yer almış değerli ve kıdemli bir komutan.
1919 yılında asker ve sivil Türk aydınlarıyla birlikte yakalanıp
İngilizler tarafından Malta adasına sürülüyor.
Yurda dönüşünde o da ordu komutanlığı konusunda isteksiz ve aynı şeyleri söylüyor:
“Batı cephesi komutanı benden kıdemsizdir, ondan emir alamam.”
Ancak Atatürk onu rica minnet ikna ediyor ve Yakup Şevki Paşa iki ordumuzdan birinin komutanlığını kabul ediyor.

* * *

Üçüncüsü çok renkli bir isim... Ali İhsan (Sabis) Paşa. Çok konuşan, sürekli eleştiren bir asker. Irak, Kafkas, İran ve çeşitli cephelerde savaşmış bir komutan.
O da İngilizler tarafından Malta’ya sürgün ediliyor, oradan kaçıp Kuşadası üzerinden Ankara’ya geliyor.
Kendisine ordu komutanlığı teklif edildiğinde aynı şeyleri Ali İhsan Paşa da söylüyor:
“Benden kıdemsiz olan İsmet’in emrinde savaşamam...”
Ama ikna ediliyor...
Fakat gelin görün ki, göreve başladıktan sonra, emrine girdiği Garp Cephesi komutanı İsmet Paşa ile sürekli tartışıyor, olay çıkarıyor ve orduyu huzursuz ediyor...
Ve büyük taarruzdan kısa bir süre önce görevden alınıp emekliye sevk ediliyor, yerine sakallı Nurettin Paşa getiriliyor.
Sonrasında Ali İhsan paşanın Atatürk’le arası hiçbir zaman düzelmiyor.
Türk ordusunda kıdem sorunu sadece savaşta değil, barışta da öne çıkıyor. Elbette ki çıkması gerekir.
Veysel Kösele bunun son örneği.