Dünya ekonomisi Amerika’nın etrafında dönüyor. Oyunun kurallarını da Amerika koyuyor. Nitekim artık kuralların değiştiğini açıkladılar. Yeni kurallar bizi çok etkileyecek. Amerika demişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumaları hakkında yakalama kararı çıkartan Amerika’ya verdiği tepki aklıma geldi. Hukukun kalesi bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak haklı bir serzenişte bulundu Erdoğan! Başkan Trump bunu duyunca muhtemelen “dinime küfür eden, bari Katolik olsa’’ demiştir!
Orada bizim alışık olmadığımız bir hukuk sistemi uygulandığı aşikâr. Biz, başbakanlık müşavirinin yere düşmüş vatandaşı tekmeleyince ceza almak bir yana ödüllendirildiği bir hukuka ve yönetime alışığız. Ödül beklerken gördüğümüz muameleye bak!
Ekonomiye dönersek boşuna dönmüş oluruz. Hukuk olmayınca ekonomi de iyi olmaz. Olursa da ancak bu kadar olur. Memnunsanız o ayrı!
Amerika için süreç 2013 yılının ortasında başladı. Piyasaları ürkütmemek adına bebek adımları ile ilerledi. 2015 sonu gibi parasal genişlemeyi yani tahvil alımını durdurdu. O tarihten itibaren faizleri yükseltti... Faizleri 2020 yılına kadar bugünkü seviyenin üç katına çıkartacak. Bu yıl, 2009 krizi nedeniyle 4.5 trilyon dolara çıkardığı bütçesini daraltmaya başlıyor. Piyasadan para çekecek.

Türkiye için ne anlama geliyor?

Dünyada bol para dönemi sona eriyor. ABD’de faizlerin yükselmesi Türkiye gibi yılda 200 milyar dolar çevirmesi gereken bir ülke için hoş bir gelişme değil... Suyun kaynağında vana kısılıyor. Türkiye’yi ayakta tutan sıcak para artık musluktan inceden ve daha pahalı akacak.
Öyleyse yabancı neden geliyor? Mevduat faizlerinin yüzde 15’lerde tutup doların artmaması için elinden geleni yapan bir Merkez Bankası varsa neden gelmesin? İşler biraz kızışırsa paranı alıp, kaçar gidersin!
Adı üstünde sıcak para... Giderken yakar gider... Yoksa hukukun tartışmalı olduğu bir ülkede kim kalıcı yatırım yapmakla uğraşır? Nitekim 2005-2008 arasında yıllık ortalama 17 milyar dolar doğrudan yatırım, 2011-12’de 13 milyar dolara geriledi. 2013-15’te 10 milyar dolara düşerken, son olarak 2016’da ise 6 milyar dolarda kaldı. Bu yıl esamesi okunmuyor.
Maalesef masa başında yapılan revize rakamlar, istatistik oyunlarıyla ülkenin bir yere gittiği yok. Kredi büyümesiyle tetiklenen yapay büyüme ile övünülüyor. Krediler aktıkça büyüyeceğiz.
Kredi Garanti Fonu desteğiyle 300 bine yakın şirkete kredi verdik diye övüneceğine, bu kadar şirketin “neden krediye ihtiyacı var?” sorusu, nedense hiç sorulmuyor. Keza krediler nasıl ödenecek raddesine gelen de yok. Hadi o zaman şapka çıkartalım.