Ordusu milletine ateş etti, Meclisini bombaladı. Cumhurbaşkanının kaldığı oteli bastı. Korkunçtu. Bir ülkenin başına gelecek en lanetli lekeyle lekelendik.
15 Temmuz kurgu muydu?
Kontrollü müydü?
Darbe niyeti sezildi.
Öğrenildi, yol verildi.
Darbeciler yemlendi.
Sonra da tankların dibinde, karargah önünde donları hariç çırılçıplak soyuldu, ağız-burun darmadağın edilerek diz çöktürülmüş fotoğrafları tarihin sayfalarına kazındı.
Şüphe yapıştığı gibi duruyor.
Çünkü 6 ay sonra başlayan davalar sanki sulanmak, sulandırmak, hakimleri ve savcıları emekli olduktan sonra bile yıllarca sürecek “puslu, bulutlu, kirletilmiş dava dosyalarına” dönüşecekmiş izlenimi veriyor.
Rütbeli subaylar.
Hakim önündeler.
İfade değiştiriyorlar.
Biri suçu öbürüne atıyor.
Generallerin bile mahkemedeki savunmaları birbiriyle çelişiyor. “Sayın Hakim...” diye başlıyor ve “Genelkurmay Başkanı bile yaverinin FETÖ’cü olduğunu anlamamışken ben başımdaki generalin FETÖ’cü olduğunu nereden bilecektim” diye devam ediyor.

* * *

Bir başka darbeci sanık.
Tabur komutanı “tatbikata gidiyoruz” dedi, kandırıldım diye konuşuyor. Tutuklanıp hakim önüne çıkartılan kaymakam, “En son 2008’de girdiğim kaymakamlık sınavının mülakatında geçtim. Referans olarak Sayın Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan’a ulaştım. Mülakatı bu şekilde geçtim ve kaymakam oldum” diyor.
Bu kaymakam FETÖ’cü.
Peki referansı neci?
Bylock kullanmış.
Hangisi FETÖ’cü?
Bank Asya’ya para yatırmış.
Hangisi darbeci?
Fetullah okuluna çocuk vermiş.
Hangisi FETÖ’cü?
Pensilvanya’ya gitmiş.
Hangisi darbeci?
Başbakanlık yapmış, bakanlık yapmış ama Fetullah’ın yanında dururken çekilmiş arşiv fotoğrafı var. Hangisi FETÖ’cü? Fetullah üniversitesinde profesör olmuş. Hangisi darbeci? Fetullah gazetelerinde yazı yazmış. Hangisi FETÖ’cü?
148.000 kişi atıldı.
42.000 kişi tutuklandı.
6.000 ev arandı.
800.000 veri inceleniyor.
Kim kuru, kim yaş?

* * *

Başbakan Binali Yıldırım, kendince bir ölçü getirdi; bakan oğlu kasalarından ve devlet bankası genel müdürü ayakkabı kutularından dolar-döviz çıktığı 17-25 Aralık tarihinden önce Fetullah ile “Muhterem Hocaefendi ilişkisine” girmişler ise bunlar masum, yani yaşlar. Ama kutulardan sonra “Muhterem Hocaefendi ilişkisine devam etmiş olanlar” ise namussuz, hain FETÖ’cüler. Yani yanacak asıl kurular bunlar. Kurular yansın ama kurunun yanında yaş yanmasın! Bu ölçüyle adalet yerini bulur mu? Hakimler çözemiyor. 3 kurunun yanında 300 yaş mı yanıyor? 300 yaşın içinde 3 kuru da mı gidiyor? FETÖMETRE lazım. Üfle! Kaç fetömil çıktı: 70’in üstü. Tamam bu kurudur. Üfle. Kaç fetömil yazdı 40’ın altı. Bu yaştır. Davalar, FETÖMETRELİK olmuş sürerken bir yandan da iktidar sözcüleri, “Darbecilerin kökü kazınmadı, yeni bir kalkışmayı bir gece ansızın yapacaklar...” diye korku yükseltiyor.
Daha çok işimiz var!

Ağızda sağlam diş kalmaz!

Laik, demokratik sisteme ulaşmak için 100 yıl geçti. Yine tam demokrasiye ulaşamadık, laiklik ilkesi de din tüccarlığı ve dinin siyasete alet edilmesiyle doksan yerinden delindi. Şimdi “bütün güçleri tek tek elde toplayan” sonu meçhul yapıya geçmek için halktan olur isteniyor. Gerekçe ise “Tek adam olacak, hızlı karar alacak, Türkiye’yi zenginlikte uçuracak” diye özetleniyor. Barış süreci kararlarında yanıldı. Ergenekon, Balyoz davalarında yanıldı. Fetullah Gülen ne isterse verdi, orduya, devlete sızmasına göz yumdu, yanıldı. Faizleri indirmede yanıldı. Geçiş ve müşteri garantili ve dış borçla çok pahalı yaptırılan köprü, tünel, körfez geçişi, hastane kârlarında yanıldı. Doğru kararlar almayı beceremeyen birine hızlı karar alma gücü vermek marangoz çırağından dış doktoru yapmaya benzer. Ağızda sağlam diş kalmaz.