Böyle saçma sapan soru mu olur demeyin. İçişleri Bakanı’nın “mezarlıkları cennete giden metro istasyonu gibi gören” biriyle yan yana çekilmiş hatıra fotoğrafı yayınlandı.
Mezarlık metro mu?
Ulemaya sorsun.
Cevabı, Bakan versin.
Gerçi Bakan Süleyman Soylu, “Aysel Tuğluk’un annesinin aynı mezarlığa gömülmesine karşı eylem yapan biriyle çekilmiş fotoğrafının yayınlanmasına” çok büyük kızgınlık gösterip, “aşağılıksınız” diye çıkışıyor. Bakan’ın yaptığı açıklamaya göre, bu fotoğraf karakolun içinde değil, kapısı önünde “halkla ilişkiler yürütürken” çekilmiş. Bakan, fotoğraf çektirdiği kişinin “mezarlıkta ölü ayrımı yapan” biri olduğunu bilmiyormuş.
Bakan’a inanırsak!
Sırt sıvazlamıyor.
İyi yaptın demiyor.
Tersine kınıyor, ayıplıyor.
Aysel Tuğluk ile konuşmuş.
Anne acısını paylaşmış.
Dirimizle de birlik olalım.
Ölümüzle de bir kalalım.
Çok güzel!

* * *

O zaman Aysel Tuğluk’un annesi niçin vasiyet ettiği gibi Ankara’daki mezarlığa gömülemedi de,  Tunceli’deki mezarlığa defnedilmek zorunda kaldı? Niçin devlet, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Yasama, Yürütme, Yargı, Din, Diyanet, saraya çağrılan muhtarlar, iktidar büyüklerinden birinin annesi ölünce 3 gün bütün gazetelerin (SÖZCÜ hariç) bütün sayfalarına baş sağlığı ilanları (yağcılık) veren sanayici, tüccar, bankacı örgütleri, iktidar düdüğü gazete yazarları, istediklerinde hep yaptıkları gibi, aynı anda harekete geçip, ölmüş annenin vasiyetinin yerine getirilmesini sağlamadılar?
Bıktık bu yalanlardan!
Mezarlık ayrımı da oldu.
En çok PKK sevinmiştir.
Ve Amerikan beslemesi FETÖ!
Kudretli ve muktedir olanlar gerçekten isteseydi, Hatun Tuğluk’un Ankara’da 10 saat önce gömülü olduğu mezarı açılarak tabutu gece yarısı otobüsle Tunceli’ye götürülürken daha yoldayken geri döndürülürdü.
İşte o zaman:
Dirimiz de bir.
Ölümüzde bir.
Diyebilirdik.
Dirisiyle birlikte yaşadığı insanların ölüsüyle aynı mezarlığa gömülmek istemeyenleri besleyen kültürü, görüşü, anlayışı kullananlar da, kullandıranlar da aynı kapıya çıkar.

* * *

Bakan’dan isteyelim.
“Birlik olalım-bölünmeyelim- Amerikan oyununa gelip birbirimize düşmeyelim”  diye el uzatıp, anne Hatun Tuğluk’un ailesini ikna etsin. Karakol önünde halkla ilişkiler faaliyeti yaptığı insanları razı etsin. Devleti de ayağa kaldırsın. Gece yarısı otobüsle Tunceli’ye kaçırılırcasına götürülen tabut, merhumun vasiyet ettiği gibi Ankara’daki mezarlığa tekrar getirilip gömülsün. Türkiye bunu yapmak için ayağa kalkmalıydı. Karakol önünde çekilmiş fotoğrafa takıldı kaldı.

Günün sorusu

TEOG da yoruldu!


LGS(Liselere Geçiş Sınavı) bakan değişti, kaldırıldı. Yerine OKS(Orta Öğretim Kurumlar Sınavı) kondu. Büyük reform yaptık dediler. Bakan değişti LGS kaldırıldı. Yerine SBC(Seviye Belirleme Sınavı) kondu. Asıl büyük reform bu dediler. Bakan değişti SBC de kaldırıldı. Yerine TEOG (Temel Eğitimde Orta Öğretime Geçiş Sınavı) kondu. En büyük reform bu dediler. Bunların hepsi şu 15 yıl içinde bu iktidar döneminde oldu. Eğitim yap-boz tahtasına döndü. Milli Eğitim Bütçesi savruldu, milyarlar akıtıldı. Fetullah Gülen’ın dershaneleri okulları bu savurmadan nasiplendi.  Ülke geleceğini yedi, bitirdi. Cumhurbaşkanı istemiş, bakan “olur” demiş şimdi en büyük reform TEOG da yoruldu diyorlar. Reformlar yorulurken onları yapan Tayyip Erdoğan nasıl dipdiri, dinç kalabiliyor?  Aslında yorulan Tayyip Erdoğan olmasın?