Meclis'in koşar adım geçirdiği Anayasa Değişikliği bilmem neden, bir türlü Saray'a ulaşmıyor.
Ortada bir katakulli yoksa, referanduma 60 günümüz kaldı.
60 gün sonra Türkiye'nin yönetim sistemini baştan sona değiştirecek bir öneriyi oylayacağız.
Geçen 14 yıl boyunca AKP'ye oy verenler "bizim hayatımızda ne değişecek ?" diye düşünebilir.
Hem de çok şey değişecek.

* * *

Bu aralar Amerika'da Trump yönetiminde yaşananlar, devran dönünce onların başına gelebilir.
Bugün Erdoğan'ı kahraman görenler, gün gelip aynı koltuk ve yetkiler, sevmedikleri bir kişinin eline geçerse, neye uğradıklarını şaşırabilir.
Çünkü sandıktan çıkacak Evet oyuyla hayata geçecek olan "sistem" bir kişiye ülkenin tapusunu veriyor ve 80 milyonun kaderini emanet ediyor.
Oysa dünya bambaşka bir değişimin eşiğinde...

* * *

Siz bakmayın Trump'un Putin'in yönetimlerine, Brexit'e ya da geldi gelecek olan Le Pen'e.
Otoriter liderler can çekişiyor.
İnternet ve mobil teknolojileri devrimiyle dünya tamamen yataylaşıyor.
Kolay mıydı eskiden dünyanın onlarca farklı şehrinde 100 milyon kadın aynı gaye için yürüsün ?
Ya da mümkün müydü telefon aplikasyonları ile dünyanın en geniş, en etkili insani yardım ağları kurulsun ?
Otoriter liderlerin bu "yatay örgütlenme" karşısında bulabildikleri tek çıkış "korku imparatorlukları yaratmak, polis devletleri kurmak... "
Nereye kadar ? Tek tek her birimizi zindanlara tıkacak halleri yok ya !

* * *

Eninde sonunda dünya ve insanlık bu yeni çağın yeni siyasi modelini kuracak.
Bakın Amerika'da zaten hepi topu iki siyasi parti var, ikisi de ikna edici, güçlü bir aday çıkarmayı başaramadı. Çift kutuplu siyaset çıkmaz sokağa girdi.
Fransa'da Fillon adaylıktan çekildi, elimizdekiler Sarkozy, Le Pen gibi aşırıcı isimler...
İngiltere'de bir çılgın çıktı, 3 ay "bu AB bize zarar veriyor" diye kampanya yaptı, koca ülke bir yaz sabahı kaosa uyandı.
Kitleler bu "liderlerin" kendi çıkarlarını koruduklarına inanıyor.
Oysa öyle değil... ülkelerini bir uçurumun eşiğine
getiren bu yöneticiler, orta ve uzun vadede kendilerine oy vermiş seçmen kitlelerine de büyük zarar veriyor.

* * *

Benim de, dünyanın da umudu yeni kuşakta, kuantum çocuklarında.
Önyargısız, siyasi polemikleri hiç anlamayan, sadece sivil topluma ve arkadaşlığa inanan yepyeni bir kuşak bu.
İtalya'da gençler arasında yapılan bir araştırmada şu soru soruldu : "Demokrasi için siyasi partilere ihtiyaç var mı ?"
"Yok !" dediler.
Parlamenter sistem ve halkın her düşünceden temsilcisinin Meclisteki varlığı yeterli diye düşünüyorlar.
Bence bu müthiş bir şey !
Bizim de yapmamız gereken seçim barajlarını kaldırıp temsil zeminini genişletmek iken, tüm ülke tek adam rejimine doğru gidiyoruz.
Ben "Hayır" çıkacağına yürekten inanıyorum.
Ama olur da "Evet" çıkarsa bu iş uzun sürmez.
Çünkü ben biliyorum ki benim oğlumu ve onun kuşağını dünyanın merkezinde kendini gören bir lider modeli yönetemez !

En güzel kampanya "kendiliğinden" olan...


Bana sorarsanız "Hayır" tarafında çok acayip güzel, çok şahane, çok hayırlı şeyler oluyor...
"Evet"çiler "çeksene kardeşim bir video" gerginlikleri yaşarken "Hayır"cılar tatlı tatlı fotolar koyuyor, sakin sakin anlatıyor.
Sayısız sivil girişim, "gönüllü ve gönülden" sokaklarda, kahvelerde, vapurlarda, sosyal medyada neden "Hayır" demeliyiz diye tane tane anlatıyor.
Sadece bu referandum için kurulan "Hayır Partisi" bunlardan biri, gazeteci Levent Gültekin ve Oy ve Ötesinin kurucusu Sercan Çelebi'nin açtığı YouTube kanalı bir diğeri.
Kadın Örgütleri, Gençlik Örgütleri çalışıyor.
Barolar Birliği eski Başkanı Ümit Kocasakal ve şimdiki Başkanı Metin Feyzioğlu yollarda...
Sanatçılar bireysel kampanyalarla en yaratıcı biçimde "Hayır" diyor...
Herşey "kendiliğinden" oluyor...
Tıpkı yasaklanan tüm Milli Bayramları sokaklarda coşkuyla kutlamamız gibi, güvenlik riski var gitmeyin denilen Anıtkabir'i sevgiyle, özlemle doldurmamız gibi...
Kendiliğinden.
Göreceksiniz, sandıktan da yepyeni bir demokrasi çıkacak.
Kendiliğinden...

Bak Kızım;


"Eğer ruhla istersen, tesadüf yoktur, karşılaşma vardır hayatta... " Sibel Özdoğan