Ülke yangın yerine dönmüş, kimin umurunda?
Suikast ve katliamlar ülkesi haline geldik. 39 kurbanlı Reina saldırısı için dünyanın her yerinden, başbakanlardan, devlet başkanlarından taziye mesajları geliyor.
Olayı bütün dünya lânetliyor.
Fakat tehlike bitmiş değil... Yeni kanlı saldırılardan, liderlere yapılacak kalleş suikastlardan söz ediliyor.
Bu iddialar nedeniyle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na zırhlı bir otomobil tahsis edildi.
İktidar bütün gücüyle terörün üzerine eğilip, bu belâyı ülkenin başından def etmek için çareler arayacağına, tüm gücünü Başkanlık Sistemi’ne verdi...
“Başkanlık gelecek, dertler bitecek” diyorlar. Acaba?
Dertlerimiz daha da büyümesin de...

* * *

Adı “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olarak değiştirilen 18 maddelik tasarının Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesine 9 Ocak Pazartesi günü başlanacak.
“Görüşülecek” sözü sadece bir lâf... Göreceksiniz AKP, muhalefetin eleştiri ve önerilerini hiç dinlemeyecek ve milletvekili çoğunluğuna dayanarak 18 maddeyi Meclis’ten geçirecek.
316 AKP milletvekilinin birçoğu bu teklif için boş kâğıtlara imza atmış ve büyük bir marifet yapmış gibi sırıtarak televizyonlara poz vermişti.
“Boş kâğıda imza” atmak çok eleştiri konusu oldu. En sert eleştiriyi de CHP’nin eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal yaptı.
Baykal’ın bu konudaki görüşleri şöyle:
“Başkanları istedi diye boş kâğıda imza atanların, aklını fikrini Okyanus ötesindekine kiralayıp Meclisimize bomba atan pilottan ne farkı var?
Bence boş kâğıda imza atanlar akıllarını kiralayanlardır.
Bu tasarı geçerse ‘Gazi Meclisimizi, Yetim Meclisine’ çevirecekler.
Bu yönetimle hiçbir olumlu sonuç alınamaz.
Şu anda Türkiye’nin şiddetle bir koalisyona ihtiyacı var!”

Acınacak halimiz!


AKP milletvekillerinin, Anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi için boş kâğıda imza atmaları gibi onur kırıcı hareket siyasi tarihimizde zaman zaman görülmüştür ama hiç bu kadar büyük boyutlara ulaşmamıştır.
Bazı milletvekillerinin “Boş kâğıda nasıl imza attım?” diye öğünerek televizyonlara poz vermeleri siyasetimizin bugünkü trajikomik halini gözler önüne seriyor.
Bir okurum bu konuda hazırladığı bir yazıyı göndermiş... Artık ülkeyi öyle bir korku dalgası sardı ki, yazısı yasal olarak hiçbir sakınca içermediği halde okurum “Lütfen kimliğimi gizli tutunuz” diyor.
Bu durum, toplum olarak nasıl bir korku psikolojisine büründüğümüzün bir göstergesidir.
Yazı özetle şöyle:

* * *

“Anayasa’nın 81’inci maddesine göre:
* Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma,
* Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma,
* Hukukun üstünlüğüne Büyük Türk Milleti önümde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diye yemin ettikten sonra...
Yapılacak değişikliğin halka yararı olup olmadığını, Başkanlık Sistemi’nin ülkeyi nerelere götüreceğini bilmeden ve merak bile etmeden boş kâğıda imza atan bu milletvekillerini halk sanırım affetmeyecektir.

* * *

Bir milletvekilinin boş kâğıda imza atması, kendisine inanarak oy veren halkı hiçe saymaktır. Boşa imza atmak, halkın özgür iradesine boş vermektir.
İmza atmak ne demektir?
* Ödenecek borçtur.
* Kefil olmaktır.
* Risk almaktır.
* Teminat vermektir.
* Onurdur, gururdur, şereftir.
* Özgürce verilen karardır.
* Bireysel iradedir.
* Baskı altına almak suçtur.
* O halde nerede kaldı o ant içmeler?
* Nerede kaldı ‘Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağım’ yeminleri?
Ülkemizi gelecekte uğrayacağı muhtemel kötülüklerin başlıca sorumlusu bu milletvekilleri olacaktır.

Tebessüm


“Sen Japon musun?”

Temel, çarşıda gördüğü bir adama soruyor:
“Sen Japon musun?”
Adam sakin bir şekilde ve kibarca:
“Hayır” diyor. Bir süre sonra tekrar karşılaşıyorlar. Temel tekrar soruyor:
“Sen Japon musun?”
Adam sakin bir şekilde “Hayır” diyor. Çarşıda bir süre dolaştıktan sonra yeniden karşılaştıklarında Temel yine “Sen Japon musun?” diye sorunca artık sabrı tükenen adam:
“Evet, Japon’um. Ne olacak yani?” diye patlıyor.
Temel:
“Yapma yahu” diyor “Japon’a hiç benzemiyorsun da...”

GÜNÜN SÖZÜ


Güçlüler idare eder, güçsüzler şikâyet eder, basitler ise iftira eder!

1