Ege Denizi’nde Yunanistan’ın işgal ettiği 18 Türk adasını defalarca yazdım ve yazmaya devam ediyorum.
Yunan zorbalığına “Dur” demek gerekiyor. Fakat bizim iktidarda gık yok, tık yok! Neden böyle suskunlar, inanın ki ben de bir anlam veremiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet lideri olarak, Yunan işgalindeki 18 Türk adasını dile getirmesi beni sevindirdi. Hiç değilse iktidarın bu konuyla ilgilenmesini sağlar diye düşündüm. Fakat AKP iktidarından da, iktidarın denetimindeki Genelkurmay Başkanlığı’mızdan da en ufak bir ses, bir hareket yok!
Hiç değilse Genelkurmay, Yunan Genelkurmayı’na “Ne yapıyorsunuz arkadaş? Neden o adaları işgal edip silahlandırıyorsunuz? Neden toplarınızı, tüfeklerinizi İzmir’e, Aydın’a, Muğla’ya çeviriyorsunuz?” diye sorsa... Bu da olmuyor...
...Ve biz vatan topraklarının elden gidişini hüzünle izliyoruz.
Defalarca uyarı yazısı yazdığım için benim gönlüm rahat... Vazifemi yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Başka gücüm yok!
* * *
Anlattığım nedenlerle, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun işgal edilen 18 ada konusundaki çıkışını gönülden alkışladım.
Yunan Savunma Bakanı Kammenos alaylı, küstah ve terbiyesiz bir dille Kılıçdaroğlu’na “Gel de al!” dedi.
Bunun üzerine ben Kammenos’a “Dangalos” adını taktım. Yani “Dangalak” kelimesinin Yunan aksanına dönüştürülmüş hali...
Birçok okurumdan mesaj geldi “Dangalos sözcüğü iyi bir benzetme ama bizce ‘Dangalakos’ olsa daha uygun olur!” dediler. Haklılar... Bundan sonra “Dangalakos” diyeceğim!
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu, Eskişehir’de vatandaşlara hitap ederken, işgal edilen 18 Türk adasından da bahsedip, “Gel de al!” diyen Dangalakos’a şöyle cevap verdi:
“Şimdi buradan söylüyorum. 2019’da geleceğim, 18 adayı da, o kayalığı da senin elinden alacağım. Rahmetli Ecevit nasıl Kıbrıs’a gittiyse, aldıysa, aynı şekilde geleceğiz, alacağız!”
Kılıçdaroğlu bu arada, AKP iktidarını da eleştirerek şöyle seslendi:
“İktidar benim tüm sözlerime yanıt veriyor, ancak işgal edilen adalarımızla ilgili sözlerime tık yok! Yürekleri varsa bir televizyon kanalında oturalım, konuşalım. Sen de sor, ben de sorayım. Fakat cesaretleri yok!”
“Kültürümüz artıyor!”
Kadim okurlarımdan Ersoy Öngün’ün ilginç bir mesajını beraber okuyalım:
“Cumhurbaşkanı’mızın her konuşmasını, neredeyse tüm televizyon kanalları yayınlarını anında keserek canlı veriyorlar. O sırada ben de, siyasetten bıktığımdan, hemen belgesel kanallara yöneliyorum. Bu sayede:
- Pelikan yavrularını anne-babanın sırayla beslediğini,
- Kutup ayılarının neredeyse bir seneyi yemek yemeden geçirebildiklerini,
- Artı 420 derece sıcaklıkta bile bakterilerin yaşadığını,
- Binlece metre derinlikte okyanus tabanında canlıların olduğunu,
- Ateş yakmayı, su elde etmeyi, sıcakta ve soğukta yaşama tekniklerini öğreniyorum.
Bu nedenle, Cumhurbaşkanı’mızın konuşmaları ülkemiz için ne kadar faydalı bilemem ama televizyonlarımız izleyiciye saygısız bir şekilde yayını her kestiklerinde, kişisel gelişimime acayip katlı sağlıyorlar, teşekkür ediyorum.”
TEBESSÜM
Tanrı’ya mektup!
Rifat Serdaroğlu, hafta başı şekerlemesi niyetine bir fıkra gönderdi. Okuyalım:
“ABD’de, fakir bir ailenin çocuğu Tanrı’ya mektup yazıp bir bisiklet ister ve der ki:
“Yüce Tanrım, 100 dolara ihtiyacım var. Bisiklet alacağım, gönder lütfen...”
Posta idaresi zarfın üzerinde “Tanrı’ya” yazısını görünce mektubu Beyaz Saray’a, Başkan Trump’a gönderir.
Şova meraklı olan Trump, çocuğa şöyle bir mektup yazar:
“Jim, oğlum! Dileğini yerine getirdim. Mutlu yıllar!”
Zarfa da “20 dolar” koyar ve çocuğa gönderir.
Jim, Tanrı’dan geldiğini düşündüğü mektubun içinden 20 dolar çıktığını görünce Tanrı’ya bir mektup daha yazar:
“Tanrım, para göndermişsin, teşekkür ederim. Fakat neden doğrudan doğruya bana göndermedin de Beyaz Saray aracılığıyla gönderdin? Oradaki hırsızlar ülkeyi soydular, doymadılar! Onlarda surat kösele, mide ise işkembe gibi... Utanmadan benim 80 dolarımı da çaldılar, bana 20 dolar kaldı. Lütfen bir dahaki sefere doğrudan bana gönder!”
GÜNÜN SÖZÜ
Nasıl ekilmeyen tarla ürün vermezse, okumayan kafa da düşünce üretmez!
