Yani yılın ilk saatlerinde İstanbul’da yaşanan vahşet, yüreğimizi derinden yaraladı.
Dün TOKMAK-1’de yazdığım yeni yılın ilk yorumunda:
“Artık sabahları gönül rahatlığıyla uyanmak, huzur içinde yaşamak istiyoruz” demiştim.
Al sana huzur! Daha ilk saatlerde tüm umutlar kana bulandı.
İstanbul Ortaköy’deki, Reina Gece Kulübü’ne yapılan terör saldırısında biri polis, 39 ölü, 65 dolayında yaralı var.
Bu kahpece saldırı yalnız Türkiye’ye değil, tüm insanlığa karşı yapılmıştır.
Ölenler arasında çok sayıda yabancı bulunuyor.
Üzüntü içindeyim. Vatandaşlarını kaybeden tüm ulusların “başı sağ olsun” diyorum.

*  *  *

Her zaman söylüyorum. Ülkemizde bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğu kesin...
Bu tür kalleş ve kahpece düzenlenen katliamları önlemenin en etkili yolu istihbarat kaynaklarının güçlü olmasıdır.
Ne yazık ki bu konuda yabancı istihbarat teşkilatları bizimkilerden daha iyi haber alıyor.
Mesela, saldırıya uğrayan gece kulübünün sahibi Mehmet Koçarslan’ın sözleri ilginçtir.
Saldırının hemen ardından:
“Amerikan istihbaratı bunun bilgisini vermişti. 10 gün süreyle buralarda, deniz tarafı dahil, güvenlik önlemleri alındı. Göz göre göre bu saldırı meydana geldi. İçim kan ağlıyor, canlarımız öldü” demişti.
Mehmet Koçarslan nedense daha sonra bu sözlerini değiştirerek şöyle dedi:
“Amerikan istihbaratı bana bilgi vermedi. 29 Ekim’de gazetelere, televizyonlara yansıyan ve Türkiye’deki Amerikalılara yaptıkları uyarıyı anlatmaya çalıştım.”

*  *  *

İşin özeti; yabancı istihbarat kaynakları, bu tür bir saldırıyı bekliyordu. Ancak saldırının ne zaman ve nereden geleceği belli değildi. Önlemlerin güçlüğü buradan kaynaklanıyor!
Tabii ki bu bir mazeret değildir. Hangi şartlarda olursa olsun devletin başlıca görevlerinden biri vatandaşların can ve mal güvenliğini korumaktır.
Yaşanan her tülü olayın siyasi sorumlularının da olması gerekir.
Bizde kimse sorumluluğu üzerine almıyor.
Terörle ilgili önlemler ve yasalar yerine ülkede haftalardır “Başkanlık Sistemi” tartışılıyor.
Bu muhteremler, başkanlık gelince terörün biteceğini mi sanıyorlar?

El Bab kahramanları


Türkiye yeni yıla kanlı bir baskınla girerken, askerlerimiz de yeni yıla Suriye cephesinde vahşi terör örgütü IŞİD’le savaşarak girdi.
Fırat Kalkanı Operasyonu kapsamında 29 Aralık akşamı El Bab kentinde, IŞİD’li teröristler Türk mevzilerine saldırdı. İki tankımızdaki kahramanlarımız saldırıyı püskürttü.
Sosyal medyada hızla yayılan olayı Genelkurmay kaynakları da doğruladı.
Açıklanan metin şöyle:

*  *  *

“30 Aralık akşamı saat 18.00 civarında, IŞİD militanları Özel Görev Kuvveti’nin olduğu yere tüm gücüyle saldırdı.
Öyle sızma filan değil, zırhlı araçlarla, bombalı araç ve yaya canlı bombalarla...
Şimdiye kadar yapılan en büyük saldırı... Resmen katliam yapmaya gelmişler.
İlk başta bizimkiler şaşkınlık yaşayıp pozisyon almaya çalıştı. Sonra iki ‘M 60 tankı’ mevziinden fırlayıp atış yapmaya başladı. Aynı anda TOW roketi isabeti aldı. Yaralı olmalarına rağmen atışa devam edip tüm araçları ve hedefleri birer birer vurdular.
Bu arada ikinci bir TOW roketi ile vuruldular.
Buna rağmen teğmen mürettebatına “Biz tankı terk edersek arkada kimse sağ kalmaz” diyerek tanktan çıkmadı. Tank alev alev yanarken onlar manuel sistemle atışa devam ettiler.
Üçüncü bir TOW roketi ile vurulunca tankta atış imkânı kalmadığından yaralı olarak aracı tahliye ettiler. O sırada diğer tank yaklaşıp atışa devam etti. Düşman onu da vurdu. Tank komutanı olan astsubay çavuş “Ben de tanktan çıkmayacağım” diyerek atışa devam etti. Tank ikinci kez vurulunca mürettebat yaralı olarak aracı terk etmek zorunda kaldı.
Şükür şehit yok. İki tank füzelerle toplam 5 defa vurulmuş!
Tabur Komutanı ‘Manzarayı görmeliydiniz. Onlarca bombalı düşman aracı ve canlı bombalar, iki tank ile bu kahramanlarımız sayesinde tamamen imha edildi. Yüzden fazla düşman, önümüzdeki düzlükte cansız yatıyor. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı’ dedi.
Bir genç teğmen ve gencecik bir astsubay El Bab’da destan yarattılar.”

GÜNÜN SÖZÜ

Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç,
ne namus, ne de ruh!

11rahmibey30cm-2