AKP’nin iktidar olma sürecinin kökleri meşhur “İSKİ Skandalı”na kadar uzanır.
Hatırlayacaksınız, 90’lı yılların başında İstanbul’da, başta büyükşehir olmak üzere yerel yönetimlerin çoğu SHP’nin (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) elindeydi. İşte o dönemde İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Ergun Göknel, fahiş fiyatla klor satın aldığı suçlamasıyla yargılanıp mahkum olmuş, “Ben Türkiye içindeki ihalelerin hiçbirinden rüşvet almadım!’’ demesine karşın, yıllarca cezaevinde
yatmıştı.
Aslında Göknel, cezaevine girerken de, çıkarken de beş parasızdı!

* * *

Göknel yıllardır yazdığı kitaplardan gelen üç beş kuruşla geçinmeye çalışıyor, hatta para kazanabilmek için televizyonlardaki yarışma programlarına bile katılıyor!..

* * *

Başta Hürriyet olmak üzere tüm gazete ve televizyonların İSKİ Skandalı’nı günlerce manşetlerde tutması, Refah Partisi’nin ve onun Belediye Başkan Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü açmıştı.
Yayınların etkisinde kalan seçmenlerin önemli bir bölümü “Bunlar Allah’tan korkan insanlar. Hiç olmazsa hırsızlık yapmazlar’’ diyerek, oylarını Refah Partisi’ne ve Erdoğan’a vermişti.
Tayyip Erdoğan da bu zeminde girdiği başkanlık yarışında, rakiplerinin oyları bölmesinden de yararlanıp, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştu.

* * *

2001 yılında patlayan Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi ise, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasını sağlamıştı.
Çünkü hortumlanan bankalarda 70 milyar dolar buharlaşmış, hayatı boyunca biriktirdiği paraların uçup gittiğini gören tasarruf sahipleri, kendilerini banka şubelerinde benzinle yakmış, dünyaları kararan bazı bahtsızlar da çatılardan kendilerini atmışlardı.
Binlerce eğitimli insan işsiz kalmış, her sektörden yüz binlerce esnafın kepenkleri bir daha açılmamak üzere kapanmıştı.
Türkiye’yi yolsuzluk ekonomisiyle yönetenlerin sebep olduğu kriz, geniş kitlelerin omuzlarına hayatları boyunca ödemek zorunda kalacakları ağır bir borç yükü bırakmıştı.

* * *

Yolsuzluk ekonomisiyle sürekli soyulan halk, bu dayanılmaz çileyi yaşatanları sandıkta mahkum ederek “Allah’tan Korkanların Partisi” olarak gördüğü AKP’yi iktidar yapmış ve Tayyip Erdoğan da Başbakan olmuştu...

* * *

Ve sonra...
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekirse AKP’nin ilk yılları, halkın düşündüğü gibi geçti.
Ama sonraki süreçte görünürde her şey eskiye döndü.
Hatta gelen gideni aratır oldu!..
Adam kayırma, FETÖ’cülere ayrıcalık tanıma, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları doruğa çıktı.
Ancak muhalif belediyelerle ilgili isimsiz ihbarları bile ciddiye alıp baskınlar yapan polis ve savcılar, sıra AKP’liler hakkındaki çok önemli iddiaların üzerine kararlı biçimde gitmeye gelince, bunları sümen altına itmeyi tercih ettiler!
Zamanında Ergun Göknel’i ipe çeken basındaki karar vericiler ise, rotayı yandaş olmanın güvenli limanına çevirip, rüşvet alıp-verenler yerine, rüşveti ortaya çıkaranları rezil etmeyi yeğlediler!..

* * *

Değerli bilim insanı Profesör Dr Ahmet Mumcu, tarihi gelişimi içinde rüşveti incelediği “Osmanlı Devleti’nde Rüşvet” adlı kitabında tüyler ürperten şu olayı anlatır.
“Pers hükümdarlarından biri, ülkesinde yargının en tepesindeki kişiyi rüşvet alırken yakalatır. Adaletin rüşvetle dağıtılmasının yargı kararlarına duyulan güveni temelden sarsacağını bilen ve rüşvetin ahlak sorunu olduğuna inanan hükümdar, çok hiddetlenir. İbret olsun ve bir daha hiçbir yargıç rüşvet almaya cesaret edemesin diye, derisini yüzdürerek idam ettirir! Makam koltuğunu bu deriyle kaplattıktan sonra o kişinin oğlunu çağırır ve
bir görev verir:
“Bundan böyle babanın koltuğuna sen oturacaksın ve adaleti sen dağıtacaksın!..”

* * *

Prof.Mumcu’ya göre de rüşvet bir ahlak sorunudur ve kurumsallaştığı ülkeleri çürümeye götürür!.. Ayrıca alan da veren de ahlaksızdır, yasalar önünde ise suçludur!

* * *

Bunun günümüzdeki en çarpıcı örneği ise, şarlatan Reza’nın, servet içinde yüzdüğü bilinen Zafer Çağlayan gibilere milyonlarca Euro’yu kolayca vermesi, ama geçim sıkıntısı içinde kıvranan gümrük görevlisi, temiz ahlaklı memur Teoman’a rüşveti bir türlü kabul ettirememesidir!..

* * *

“Bir milletin iş başında olan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur”
İmza; Gazi Mustafa Kemal Atatürk...