Bana kalırsa en doğru ve çarpıcı açıklamayı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov yaptı:
-ABD’nin Suriye hava üssüne yaptığı saldırı 2003’teki Irak işgalini hatırlatıyor!..
Çok haklı! Üzerinden yalnızca 14 yıl geçti. Eminim anımsayacaksınız; ABD, Irak’ın elinde kitle imha silahları bulunduğunu iddia ediyordu. Saddam müdahaleyi engellemek için tam bir işbirliği yapmış, ülkeyi Birleşmiş Milletler denetçilerine açmıştı. Geldiler, incelediler, gittiler...
-Hiçbir şey bulamamışlardı!..
Ama bir kez “kurt kuzuyu yemeye” karar vermişti, çünkü Irak BOP için altın değerindeydi!.. ABD bu kez Göbels’in o çok meşhur, “öyle büyük bir yalan söyle ki, inansınlar” düsturuna sığınıp şu suçlamayı yaptı:
-Irak kitle imha silahlarını denetçilerden gizledi. Ayrıca nükleer silaha sahip olmak üzere!..
Hemen ardından da Irak’a çok önceden planlanmış müdahale başladı!.. BM’den vize alamayınca “Koalisyon Güçleri” diye bir masal uydurup Irak’ın üzerine çullandı. Sonuçlarını görüyorsunuz; bu kirli işgalde yaklaşık 2 milyon insan katledildi, tecavüze uğradı, evinden, yurdundan oldu...
Irak hakkında söylenen yalanlar da bir bir ortaya çıktı. Zamanın İngiltere Başbakanı Blair, “kitle imha silahları, Nükleer silah” palavralarını açıkça itiraf etti. Ama iş işten geçtikten, Irak bi güzel halledildikten sonra!..
-Suriye’de ise işler planladıkları gibi gitmedi, duvara tosladılar!..

Aynı aşağılık oyun sahnede!


“Arap Baharı” adı altında Ortadoğu’yu yeniden biçimlendirme oyunu hiç bir engele takılmaksızın sahneleniyordu...
Hedef ülkeler planlandığı şekilde ya işgal edildi ya rejimine müdahale edildi. Libya’dan sonra sıra Suriye’ye gelmişti... Ancak ABD’nin karşısına bir kez daha “meşruiyet” engeli çıkmıştı; BM’den bir türlü vize çıkmıyordu!.. Bunun üzerine Türkiye-Suudi Arabistan- Katar üçlüsü devreye sokuldu. Bunların parasal ve lojistik desteği ile “Özgür Suriye Ordusu” ÖSO adı altında El Kaide, Nusra artığı ne kadar dinci militan varsa Suriye’nin üzerine sürüldü. O kadar kendilerinden emindiler ki, şöyle diyorlardı:
-15 güne kalmaz Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız inşallah!..
Olmadı, arada yüzlerce “15 gün” geçti, Bu kez IŞİD yaratıldı. Gaddarlığı, vahşeti ile ün salan bu çapulcular da bir yere kadar başarılı olabildi, ancak Suriye rejimi yıkılmadı. Rusya, İran, Lübnan Hizbullah’ı ve Çin’in desteği ile başta kaybettiği yerleri taa Türkiye’nin burnunun dibindeki Halep’e kadar geri aldı.
Sonra devreye bölge ülkeleri ağırlığını koydu. Türkiye ABD ile arası bozulup, ilişkileri gerilince Rusya’ya yaklaştı. Astana Zirvesi’nde Rusya-İran-Türkiye “Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıyan” bir anlaşmaya imza attı. Türkiye bu sayede “Fırat Kalkanı” harekatını yaparak ABD/Kürt koridorunun oluşmasını engelleyebildi.
-Bu gelişmeler ABD’yi çok ama çok öfkelendirdi!..

Bizdeki referandum bu planın neresinde?!.


Bir emperyalist süper güç çok öfkelenince ne yapar?.. Vurur!..
Aslında “öfke”, “adalet”, “insan hakları”, “demokrasi götürmek”, bunların hepsi işin gösteri kısmıdır; gerçekte çok uzun yıllar önce çizilmiş, tıkır tıkır işleyen planın dişlileri arasına istenmeyen maddelerin takılmasına, işleyişi bozmasına duyulan öfkedir bu!..
Ve ABD Suriye’yi önceki gece 56 adet Tomahawk füzesiyle vurdu!.. Yani hal edilmek istenen ülkede ikinci büyük raundun işaret fişeği çakıldı!.. Daha dün yazmıştım; bir süredir CIA marifetiyle binlerce dinci militandan oluşan “Ilımlı İslam Ordusu” adı altında bir güç oluşturulduğuna dair bilgiler su yüzüne çıkmıştı. Görünürde hiç karışmadan gelişmeleri izleyen İsrail’in, iki büyük amacı olduğu öteden beri biliniyor:
-Öncelikle Büyük Ortadoğu Projesi’nin vazgeçilmez hedefi olan Kürdistan’ın kurulması...
Tabii tamamen kendi kontrolünde olması kaydıyla! Geçtiğimiz yıllarda Kürt militanların eğitimiyle ne kadar yakından ilgilendiği ortaya çıkmıştı... Ayrıca kimi İsrailli tarihçiler , Kürtlerin “aslında İsrail oğulları soyundan geldiğine” dair, bilimselliği kahkahalarla güldürecek denli ironik teoriler geliştirmişlerdi!.. İkinci büyük amaca gelince:
-İran’ı yalnızlaştırmak, zayıflatmak ve sonunda, tabii büyük stratejik ortakla birlikte ezmek!..
Bu amaçların gerçekleşmesi için önce Suriye’nin paramparça edilmesi, üç, dört, beş parçaya bölünerek küçük, zayıf, piyon devletler kurulması gerekiyor... İşte atılan o füzeler bu planın yeniden devreye sokulmak istendiğini işaret ediyor!..
Tabii bu saldırı için şöyle en kanlısından, dehşet verici bir gösteri gerekiyordu; onu da burnumuzun dibindeki İdlib’de sahneye koydular. Büyük olasılıkla IŞİD mensubu çapulcuların marifeti olan kimyasal saldırı oyunu projeyi tekrar hayata geçirmek için gayet elverişli bir tutanak olacaktı, oldu da!..
Bize gelince, Cumhurbaşkanı’nın, saldırı öncesi ABD Başkanı Trump’ın “askeri müdahaleyi düşünüyorum” açıklamasına verdiği desteği “sözde kalmasın” diyerek olumladığını görünce, “Eyvah” dedim, “demek ki değişen bir şey yok, Astana anlaşması filan göz boyamaymış, aynı hayaller içinde yüzüyor!”
Saray’ın ve iktidarın bu desteği, başta Rusya, bölge ülkeleriyle tamir edilme yolunda olan ilişkilere ve tabii ki Astana anlaşmasına vereceği zarar ortada... BOP ya da İsrail planına gelince...
-Türkiye’yi de bölüyor, ünlü BOP haritasını anımsayın!..
Ayrıca tüm gücün bir kişinin eline verilmesi, “bu büyük planın yaşamsal bir parçası mıydı?” sorusunu da yabana atmayın!..