İkisi de küçücüktü...
Furkan 6, Muhammet 7 yaşındaydı... Yıldırım Ailesi’nin bahtsız, gün yüzü bile görmemiş evlatlarıydı onlar.. Bahtsızlardı çünkü bırakın dünyayı, içinde yaşadıkları Silopi’nin Karşıyaka Mahallesi’ni tanıyacak kadar bile sürmemişti ömürleri!..
Etraflarında olanları fark etmeye başladıklarında, kapının önünde oynamaya heveslendiklerinde ilk tanıştıkları da silahlar, panzerler, çatışmalar, baskınlar olmuştu zaten.. Gecenin bir yarısında silah sesleriyle uyanmak, evin kapısının yıkılırcasına çalınışını duymak, evin içinde hiç tanımadıkları kocaman adamların ayaklı cephane gibi dolaştığını görmek o minnacık çocuklar için şaşırtıcı değildi!..
-Ancak kendilerini bildikleri zamandan o gece yarısına dek aşina oldukları “Akrep” unvanlı polis panzeri altında ezilerek öleceklerini hayal dahi edemezlerdi!..
Tam da öyle oldu; Furkan ile Muhammet salondaki yer yatağında yatarken, duvarı yıkıp, kolonları deviren ve odayı baştan sona kat eden Akrebin paletleri altında ezilip, un ufak olup daha başlayamadıkları hayata veda ettiler!..
Onlar ezilip, yok olurken babaları, anneleri ve amcaları yan odada oturuyordu... Amca Suat Yıldırım, yaşamının geri kalan bölümünde asla unutamayacağı, belki de rüyalarına binlerce kez girecek o kâbus anlarını şöyle anlatıyordu:
-Çocukları saat 23.00 gibi uyutmuştuk. Ağabeyim Mesut, yengem yan odada oturuyorduk. Salonda yer yatağında yatıyorlardı. Deprem gibi bir ses geldi. Bomba patladı sandık. Hemen salona koştuk. Araç duvarı yıkıp evin içine girmişti. Polisler aracın içinde yoktu. Çıkıp gitmişler...

Bir ‘Can’ın değeri 12 bin lira olursa!..


Evet, yıkmışlar, ezmişler, arkalarına bile bakmadan çıkıp gitmişlerdi!..
Şırnak Valisi taziyeye geldi. Valilikten yapılan açıklamada Akrep’in MHP İlçe Binası’nı korumakla görevli olduğu açıklandı. Daha da önemlisi, şoför polis memurunun içkili olmadığının saptandığı da özellikle vurgulandı, böylece herkesin içi rahat etti!!!
Bir Allah’ın yetkilisi de MHP İlçe Binası’nı korumakla görevli panzerin iki çocuğun uyuduğu evin içinde ne aradığını, polislerin niçin “cinayetten” sonra ortadan yok olduğunu söylemedi!.. Kuru bir “soruşturma başlatıldı” bilgisi, o kadar!.. Sonrasında “en büyük Türk büyüklerinden” ilaç niyetine bir “tık” bile çıkmadı!..
Özellikle tırnak içine alarak “CİNAYET” dedim; Tanrı aşkına böyle bir vahşete nasıl olur da kaza denilebilir?.. Siz dünyanın hangi adam gibi adam bir ülkesinde hatta dünyanın herhangi bir ülkesinde uyuyan çocukların üstüne panzer çıktığını gördünüz, duydunuz?..
-Böylesine olmayacak, olamayacak bir son, bu ülkenin çocuklarının, insanlarının kaderi midir yoksa?!.
Aslına bakarsanız bu sorunun yanıtı bile acı verici... 2014 yılında İstanbul Okmeydanı Cemevi’nde cenaze töreni için bekleyen Uğur Kurt, başına isabet eden bir kurşunla oracıkta can vermişti. O kurşunun bir polisin tabancasından çıktığı saptandı. Dava yıllarca sürdü; her celsede olaylar çıktı. Cinayet anının görüntülerinin silindiği de ortaya çıktı. O polis memuru 3 yıl tutuksuz yargılandı. Sonunda mahkeme kararını verdi:
-Polis Sezgin K. ‘taksiren ölüme sebebiyet vermek’ suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı!..
Hapis cezası 12 bin 100 lira para cezasına çevrilen polis mahkeme salonundan kuşlar kadar özgür şekilde çıkıp gitti!..
İnsan canına 12 bin lira fiyat biçilen bir ülkede, evinde uyurken “Akrep” altında ezilen çocukların olması kader midir, değil midir?..
-Karar sizin!..

Abdullah Gül konuşurmuş gibi yaptı!..


Hakkında bir yığın söylenti vardı...
Parti kuracak olmasından tutun, Tayyip Bey’e karşı “Başkanlık” yarışına gireceğine, parti içinde bayrak açacağına, referandumda “Hayır” oyu verdiğine kadar torba dolusu dedikodu, suçlama vardı...
Üstüne üstlük, CHP eski genel başkanı yaptığı “akıllara ziyan” konuşmasında yüzde 49 “Hayır” taraftarının ortak adayı olarak onu göstermişti. Ama o artık ezberlediğimiz duruşu ile sessizliğini koruyordu!.. Önceki gün bir haber geldi; “yarın Cuma namazından sonra Abdullah Bey konuşacak” dendi. Katıldığım televizyon programında aynen şöyle dedim:
-Sayın Gül yine konuşurmuş gibi yapıp, dişe dokunur bir şey söylemeyecek. Yapısı, karakteri böyle!..
Sağ olsun yüzümü kara çıkarmadı!.. Deniz Baykal için “hiç ciddiye almadım” dedi. “Bazı arkadaşlar saygı seviyesini aşarak ne yapacağımı nasihat edecek kadar ileri gittiler” dedi... “Tarafsız cumhurbaşkanlığından sonra günlük siyasete girmem” dedi... “Polemiğe girmem” dedi...
-O kadar!!!