Bugün iyi bir şey yaptım.
Sabah sabah kitapçıya gittim.
Kızıma Rıfat Ilgaz aldım.

*

Kastamonu’da, doğadaki tüm renklerin buluştuğu Cide’de, insana ilham veren sükûnette, sıklamen kokulu ahşap bir evde doğdu. Öğretmen oldu. Sınıf isimli şiir kitabı sıkıyönetim tarafından toplatıldı, tutuklandı, elleri zincirlendi, askeri hapishaneye gönderildi. “Aç kalmasın da sırtımız, giyinmek bizim için değil / bütün zorumuz boğazdan, hasretiz bol sirkeli salataya / henüz girmedi mutfağımızdan içeri ayşekadın / dilimiz bağlı geçiyoruz manavların önünden” diyordu kitabında... E büyük suçtu. Altı ay yatırıldı, öğretmenlikten men edildi. Devam isimli şiir kitabı çıkardı, gene toplatıldı. Hayatını gazetecilik yaparak kazanıyordu. Mısır kralına ve İran şahına hakaretten bile tutuklandı iyi mi, yedi ay öyle yattı, af kanunuyla çıktı. Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’la birlikte Markopaşa dergisini çıkardı, habire dava açılıyor, habire toplatılıyor, habire kapatılıyordu, bu nedenle logonun altına “toplatılmadığı zamanlar çıkar, yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar” ibaresini koyuyorlardı, dağıtımları yasaklanıyordu, elden dağıtıyorlardı, o günün şartlarında en baba gazete bile anca 40 bin tiraj yaparken, 70 bin gibi hakikaten inanılması güç bir tiraja ulaşmışlardı, Markopaşa kapatılınca, Merhumpaşa adıyla çıktılar, o kapatılınca Malumpaşa adıyla çıktılar, o kapatılınca Yedisekizhasanpaşa adıyla çıktılar, o kapatılınca Bizimpaşa adıyla çıktılar, sansürcüleri delirttiler. 12 Eylül darbesinde tutuklandı, 70 yaşındaydı, gözleri bağlandı, elleri ayakları zincirlendi, komşularının önünde Cide merkezine kadar yürüttüler, et balık kurumunun mezbahasını hapishaneye çevirmişlerdi, tekmeleyerek mezbahaya tıktılar. Yazmaya, üretmeye devam etti. Üsküdar’da Sabah Oldu, Güvercinim Uyur Mu, Kulağımız Kirişte isimli şiir kitaplarını yazdı, tüm zamanların efsanesi Hababam Sınıfı’nı yazdı, Pijamalılar, Halime Kaptan, Karartma Geceleri, Yıldız Karayel romanlarını yazdı, Yokuş Yukarı, Dördüncü Bölük anı kitaplarını yazdı, Don Kişot İstanbul’da, Garibin Horozu, Çatal Matal Kaç Çatal, Bunadı Bu Adam, Şeker Kutusu öykü kitaplarını yazdı, Bacaksız, Öksüz Civciv, Kumdan Betona çocuk kitaplarını yazdı. Gözü dönmüş yobazlar tarafından ateşe verilen Madımak’ın kahrını taşıyamadı, rahmetli oldu, can dostu Asım Bezirci’nin yanına defnedildi.

*

Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Necati Cumalı, Bekir Yıldız, kitap okumayı sevdiysek, onlar sayesinde sevdik. Her zorluğa rağmen, hayata gülümseyerek bakmayı onlardan öğrendik.

*

“Kindar nesil” olmak yerine, “insan nesil” olduk Rıfat Ilgazlar sayesinde.

*

“Elin elime değsin / ısıtayım üşüdüyse / boşa gitmesin son sıcaklığım” diyordu, son şiirinde.

*

“Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak / kitaplar suç ortağınız” diyordu.

*

“Yüzyılımı dörde böldüm, her bölümü bir mevsim / biri kaldı, üçü gitti, yaz’ı gitti, güz’ü gitti / karlı tipili kış’ı gitti, yemyeşil bir bahar kaldı” diyordu, ömrünü tüketmiyor, daima tazeliyordu.

*

“Sınıfın ozanıyım mimli / Hababam Sınıfı’nın yazarıyım ünlü / kim ne derse desin, çocuklar için yazdım hep” diyordu.
“İki iş tuttum ömür boyu köklü / çocukları okutmaktı ilk işim / ikincisi, yazdıklarımı çocuklara okutmak” diyordu.

*

“Annenden öğrendiğinle yetinme çocuğum, Türkçeni geliştir / dilimiz öylesine güzel ki, durgun göllerimizce duru, akarsularımızca coşkulu... / Ne var ki çocuğum, güzellik de bakım ister / önce türkülerimizi öğren, seni büyüten ninnilerimizi belle, gidenlere yakılan ağıtları... / Her sözün en güzeli Türkçemizde / diline takılanları ayıkla, yabancı sözcükleri at... / Bak, devrim ne güzel, barış ne güzel, dayanışma, özgürlük... / Hele bağımsızlık... / En güzeli sevgi, sev Türkçeni çocuğum, dilini sevenleri sev” diyordu.

*

Cidesini hep çok sevdi.
Sadece Cideli oldu.
Her zaman Cide’yi yazdı.
Soyadı kanunu çıktığında, hiç düşünmedi bile, aidiyeti belliydi, Ilgaz Dağı’nı soyadı aldı.

*

“Ben doğma büyüme Kastamonuluyum, yani, o güne kadar İstanbul’da kentsoylular tarafından çıkarılan mizah dergilerinde alay konusu yapılan Kastamonululardan biriyim. İşte böyle bir anlayışta olan İstanbul’un kentsoylularını karşımıza almanın tam zamanıydı. Biraz da bizler, Anadolu’dan gelenler, bu kentsoylulara takılmalıydık. Yani, onların silahını ellerinden alıp, onlara çevirmekti benim mizah anlayışım... Alay edenlerle alay etmekti. Bizleri küçük görenlere karşı, kavgamızı, çekişmemizi sürdürmek için mizah yazarıyız” diyordu.

*

Böylesine onur duyuyordu, Anadolulu olmaktan, Kastamonulu olmaktan.

*

Ve şimdi öğreniyoruz ki, Kastamonu’nun öz evladı, Cide’nin öz evladı Rıfat Ilgaz’ı beğenmeyenler varmış Kastamonu’da... Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksek Okulu’ndaki ismini sildirmek için, Kastamonu Üniversitesi Senatosu’na başvuru yapmışlar. Rıfat Ilgaz ismini istemiyoruz demişler.

*

İnsan hakikaten inanamıyor bu kindarlığa, bu vefasızlığa, bu cehalete, bu kötülüğe.

*

Çok kötü şeyler oluyor Türkiye’de.
Siz iyi bir şey yapın bugün.
Şurası kitapçı, çok yakın...
Evladınıza Rıfat Ilgaz alın.