Afrin Operasyonu’nun ikinci haf­tasındayız. Askerlerimiz düşman ellerde çarpışarak destan yazıyor. Kalbimizle, bey­nimizle, tüm varlığımızla onların başarısı için dua ediyoruz.
Ancak... Eleştiriler de var... Neden oradayız? Neden bu harekâtı yapmak zorunda kaldık?
Değişik görüşleri ve farklı sesleri de dinlememiz gerekiyor.
Mesela Saadet Partisi Genel Baş­kanı Temel Karamollaoğlu’nun şu sözlerine kulak verelim:
“Suriye’nin bütününü bıraktık, Afrin’e sıkıştık kaldık, biz buraya gireceğiz, düzeni sağlayacağız diye... Afrin küçücük bir bölge. Önemli ya da önemsiz demiyorum ama siz Afrin’in bu hale gelmesinde en büyük hatayı yaptınız. Aynı zamanda ‘Ba­şınız sıkışırsa Esad’a karşı ayakla­nın’ diyen sizsiniz. ‘Bir sabah, namazı kılar, cumayı Şam’da eda ederiz’ diyordunuz, ne oldu? Şimdi Şam’ın adı bile geçmiyor. Biz bunları söylerken, arkadaşları mahcup etmek için söylemiyo­ruz. Her söylediğiniz sözün, yarın arka­sında durabilmelisiniz. Devlet adamlığı bunu gerektiriyor!”
Evet, görüşler farklı olabilir ama biz ulusça askerlerimizin yanındayız. Aldıkları önemli görevi başarıyla sürdürüyorlar.