Özlem GÜRSES Ayşe Tolga’nın ‘İyilik Sende’ adlı kitabı raflardaki yerini aldı. Kitabıyla ilgili konuşurken çok sade ama çok derin, dolayısıyla anlaması da zaman isteyen bir şey söylüyor: “İyi şeyler beklemeye değer, sen iyi bir şeysin!” Ayşe Tolga aynı anda kaç iş yaptığını kendi bile bilmiyor. Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü mezunu, oyuncu, klinik aromaterapist, girişimci, SPA danışmanı, eğitmen, beslenme ve egzersiz koçu, uzman estetisyen, doğal terapi uzmanı, sunucu, blogger, yazar ve aktivist! Nasıl oluyorsa hepsine de yetişiyor. Şimdi de yeni kitabı ‘İyilik Sende’ ile sayfalarımıza konuk oluyor… -Bunca işi aynı anda nasıl yapıyorsun? Yaptıklarımın hepsi iyilikle ilgili. Tüm çabam insanları mutlu etmek için. Hayat amacımın bu olduğunu fark ettim ben. Bana iyi geliyor, herkese de iyi gelir diye düşünüyorum. Ayrık otu gibi hissettiğim çok oldu - Ne zaman anladın bunu? Çok küçük yaşta fark ettim bunu. Kendi kuşağımdaki İndigo çocuklardan biri olduğumu biliyorum. Çocukluğumda hiçbir zaman içinde bulunduğu topluma uyan biri olamadım. Okulda arka bahçede otururdum ve çocukları sevmezdim, vahşi bulurdum onları. Oyunları saçma gelirdi bana. İlkokulda doğanın döngülerini gözlerdim. “Resim dersinde yaz mevsimi çizin” dediler, ben de yeşil elmalı ağaç çizdim. Öğretmen “Kırmızı olur elmalar” dedi ve elmalarımı kırmızıya boyadı. O zaman anladım ki yetişkinlerin dünyası böyle…

Babamı kaybedince oyunculuğa ara verdim

- Seramik okumuşsun. Peki oyunculuk nasıl başladı? Güzel Sanatlar 3. sınıftayken konservatuvara girmeye çalışan bir arkadaşım “Sen niye denemiyorsun?” dedi. Oyuncu olmak gibi bir amacım yoktu ama Şahika Tekand’ın eğitiminden çıkan çok az insandan biriyim. 94’te mezun oldum ve aynı yıl ‘Şehnaz Tango’ dizisine girdim. Ama orada da kendimi yine ayrık otu gibi hissettim. O camiada daha büyük oyunlar dönüyor çünkü. - Oyunculuğa bu yüzden mi ara verdin? Babam kansere yakalandı ve o süreç “Ben neyim ve kimim?” meselesini sorguladığım bir dönem oldu. Tam baba-kız olma keyfini süreceğimiz zaman hastalandı. Çok yetenekli bir insandı; resim yeteneği, müzik, sanata olan düşkünlük babamdan gelen ve bana geçen şeyler. Neşeli olmam ve düşünceliliğim hep ondan geliyor. Babamı kaybettikten sonra çok kırılgan bir döneme girdim.

2010’da hayatıma ‘Cancan’ girdi

- Annelik bu üzücü olaydan hemen sonra sanırım… 2010 yılında kızım Can geldi, CanCan’ım yani. O sırada girişimci olarak kendi aromaterapi markamı kurmuştum, dükkanımda reçete hazırlıyordum. Kızım doğunca mağazayla çok fazla ilgilenemedim. Müşteri hep seni görmek istiyor ama annelik ağır bir mesai. - Set var mıydı anne olduğun sırada? 2005’te oyunculuğa ara vermiştim. Özel gecelerde, canlı yayınlarda çok fazla sunuculuk yaptım. O sırada NTV’de ‘Gece Gündüz’ adlı programdaydım.

Mutluluk bir olmakla ilgili

- Çok mutlu, neşeli, enerjisi çok yüksek görünüyorsun. Gerçekten öyle misin? Artık öyleyim. Keyfim iyi. Mutluluk dediğin şey aslında bir olmak ve bazı şeyleri gerçek zannetmekten vazgeçmek. - Bize biraz daha detaylı anlat bunu lütfen. Mesela bu dünyayı gerçek zannedersen mutsuz olursun çünkü ego var. Ego, istediklerin olmadığı zaman kavgaya yönlendirir seni. - Bu tavır beni depresif hissettirebilirdi diye düşünüyorum... Çünkü sen bu hayatın gerçek olduğunu zannediyorsun ve öleceğinden korkuyorsun. Ben ölüm diye bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Ağaca sarılıverdim

- Hiç kötü hissettiğin olmuyor mu? Ara ara tabii ben de düşüyorum. Dün sabah ne yaptım bir bilsen! Kalktım, çok negatif hissettim kendimi. Bir baktım ormanın girişindeyim. Arabayı çektim kenara, topuklularla tık tık tık bir ağaca gittim sarıldım. Ağacın içine nefesimi aldım verdim. İçimdeki her şeyi ona verdim, ondan da her şeyi aldım. Bu da bana “Biz her şeyle biriz” cümlesini hatırlattı.

Önce kendimi sonra dünyayı iyileştireceğim

- Gördüğüm kadarıyla kişisel olarak hayatın içinde ilerlerken neyi eksik gördüysen ona bir el atmışsın… Aynen öyle! Kitabımda da bunu yazıyorum. Bu hikâye önce kendimi sonra da dünyayı iyileştirmek istememle başladı. - İnsanlar “Sana mı kaldı?” demediler mi? Gıcık olanlar olmadı mı? Olmaz mı, hâlâ da var. En yakınındakiler bile böyle tepki verebiliyor. Seninle aynı hayat amacını paylaşmayanlarla olmuyor. Şu anda hayatım yaşam amacına ve enerjime uygun insanlarla çevrili. - O zaman hem kendini hem çevreni dönüştürmek mümkün. Pek çok kişi buna değmeyeceğini ve bunu yapamayacağını düşünür, vazgeçer. Sen nasıl vazgeçmedin? Şu anda dünyada olup bitene sadece üzülmekle kalan insanlar da var! Üzülüyorlar. Üzülüyorum deyip oturmaya devam etmek benim için bir şey ifade etmiyor.

‘İyilik Sende’ tüm Türkiye’yi gezecek

- İnsan kendine şifa verebilir mi? Tabii ki. İnsan hasta değil zaten. İyi olduğunu bileceksin. İyisin, sadece yediğin, içtiğin kötüydü. Yaratıldığın, mükemmel haline dön. Bu mükemmel hale dönmek için ‘İyilik Sende’ hareketi tüm Türkiye’yi gezecek. Benim hayalim bu. Bu bir dalga efekti. Bir insanın hayatına dokunuyorsun ve dalga dalga büyüyor.