Sürekli geçmişte yaşamanın, iyi de olsa kötü de olsa anılarla boğuşmanın en kötü yanı, içinde olduğunuz zamanı yaşamayı engellemesidir. Nefes Koçu Reyhan Elmasri, anılarınızın size verdiği duyguları fark ederek, duygusal detoksla travmalar yaşatan kısımları engellemek gerektiğini söylüyor. Peki bunu nasıl başarabiliriz? İşte Elmasri'nin önerisi... Yaşadığımız sürece bir sürü anı biriktiririz "Yaşadığımız sürece bir sürü anı biriktiririz. Bu anılar bizlerde farklı izlenimler, duygular bırakır. Bilinçaltımız onları aslında gerektiğinde kullanmamız için itina ile saklar. Örneğin bir yere giderken daha önce yanlış bir yol deneyip yönünüzü kaybettiniz, bir sonraki gidişinizde onu size anımsatarak aynı hatayı yapmanıza engel olur. Bunlar otomatik olarak kullanılan nötr anılardır. Tabii gene egonun eline düşmediği sürece. Dikkat edin bu kadar basit bir şeyden bile size “sen zaten doğru düzgün yolunu bile bulamazsın” diye bir eziklik yaratabilir. Bir de karanlık anılar ve izleri vardır ve bunlar egonun en sevdiği malzemelerdir. Geçmişte yapılan en küçük hatalardan bile koskoca bir başarısızlık korkusu “sen zaten bir şey beceremezsin” algısı yaratıverir. Cesaretimizi kırmak, bizi aşağı çekmek için her yolu dener. İlişkinin en güzel zamanında kulağınıza “eski erkek arkadaşın seni aldatmıştı, o zaman yenisine de güvenme, zaten erkeklere güven olmaz” diye fısıldar. Bir de karanlık anılar ve izleri vardır ve bunlar egonun en sevdiği malzemelerdir. Aslında niyeti kötü değildir, amacı tıpkı bir önceki örnekteki gibi sizi korumaktır. Ancak işini o kadar abartır ki çoğu zaman anı yaşamaktan alıkoyar, gelecekle ilgili korkular yaratır. Burada geçmişten ders almakla orada ekilen negatif duyguların esiri olma arasında kıldan ince, kılıçtan keskin bir çizgi vardır. Dikkat edin, bedeli çok ağır olabilir. Bu örnekte bir kez aldatıldınız diye ömür boyu kendinizi yalnızlığa mahkum edebilir ya da ilişkinizi güvensizlikle karartabilirsiniz. Oysa en travmatik hayatlarda bile biriktirilmiş güzel anılar da vardır. Onlar bizim en değerli hazinelerimizdir, bizi biz yapmaya yardımcı olur. Bize geçmişte hissettiğimiz duygu ve durumları anımsatır; sevgi, dostluk, başarı, neşe, güven, şefkat, tutku, güzellik… gibi. Gerçekten hayal etmesi cihana değecek şeylerdir, onlarca yıl öncesinden gelip yüzümüzde kocaman gülümseme yaratırlar. Bize geçmişte hissettiğimiz duygu ve durumları anımsatır; sevgi, dostluk, başarı, neşe, güven, şefkat, tutku, güzellik… gibi. Genelde bunları gözardı etme eğilimindeyiz. Daha çok dostlarla sohbet sırasında kendilerini gösterirler, hele ki akrabalar, eski dostlarla yapılan sohbetlerin baş konuklarıdır. Yalnızken daha çok negatif yükler taşıyanları hatırlama eğilimdeyiz ancak her şeye rağmen arada bir bulutların arasından sızan güneş ışığı gibi arada kendilerini gösterirler. Egonun bu güzel anıları yanımız bırakmasını ve “al tatlım keyfini sür” demesini beklersek çok yanılmış oluruz. Burada bile gözümüzü dört açmamız yani farkındalığı elden bırakmamamız gerekiyor. Negatif durumlarda düşman gene ortada, neyle savaşmanız gerektiği daha belli. Oysa burada tam “sağdan gelen melek yüzlü şeytan” devreye giriyor. İşte size bu şeytan tarafından güzel anılarla kandırılmış birkaç prototip: Bizim zamanımızda’cılar: Herhangi bir konuyu ustalıkla çevirip “bizim zamanımızda her şey daha güzeldi” ye getirirler. Onlara göre her gelişme adeta mutlu geçmişlerine vurulan bir darbedir. Yeni neslin pek mutlu olma şansı yoktur, çünkü onlar meşhur “bizim zamanımız”ı kaçırarak doğmuş zavallılardır. Ebeveynlerin elinde güzel bir kozdur; onlar küçük şeylerden mutlu olurken bu zamanda artık öyle bir şey kalmamıştır. Onlara göre her gelişme adeta mutlu geçmişlerine vurulan bir darbedir. “Eskiden her şey çok güzeldi”ciler: Tek bir anıdaki yaşadıklarının içindeki her şeyi o anıyla birlikte mutluluk kaynağı olarak sabitleyip yenilerine kendilerini kapatırlar. Örneğin; bir zamanlar bir yerde güzel bir mantı yemiştir. Ve siz ona dünyanın en güzel mantısını yapmış bir “ellerine sağlık” demesini beklerken o size yıllarca önce yediği o mantıyı anlatır. Eşinin bütün gün hazırlanıp özene bezene hazırladığı sofrada sürekli annesinin enfes yemeklerinden söz eden kocalar aslında mutlu çocukluk anılarının kurbanlarından başka bir şey değildir. “Ben eskide yaşarım”cılar: Daha çok bugünü yaşamaya ve gelecek için yeni adımlar atmaya cesaretlerinin olmaması onları tamamen geçmişte yaşamaya zorlar. Öğrenciliği çok seven ancak iş hayatına uyum sağlamakta zorlanıp sürekli okul anılarında kalanlar buna örnek olabilir. Farklı bir yere taşınmak zorunda kalıp da oraya uyum sağlayamayanlar hep eski yaşadıkları yerin güzel anılarıyla meşgul olurlar. Gördüğünüz üzere güzel anılar bile başımıza ne işler açabiliyor, kaldı ki bir de travmatik olan, korku taşıyanları var. Bunların bizi aşağı çekmelerini önlemek için yapılacak şey de kendimize bir duygusal detoks yapıp sonrasında farkındalıkla bu duyguları içselleştirmeden uzaklaştırmak. Ve böylece anılarımızın hayali cihan değer olur..."