'Gençlik Sırları', kardiyoloji, nöroloji, endokrinoloji, fizik tedavi, psikiyatri, beslenme, plastik cerrahi gibi pek çok alandan doktorların görüşünü içeriyor. 264 sayfalık ‘Gençlik Sırları’nda, yanıtını bulacağınız sorulardan bazıları şunlar: “Ömrünüzü kısaltan alışkanlıklar neler?”, “Şeker yiyen neden daha erken yaşlanıyor?”, “Hangi beslenme tarzı genç genleri uyandırıyor?”, “Yaşlanmayı tersine çeviren tedaviler var mı?”, “Kimler gen testi yaptırmalı?”, “Ruhunuzu esir alan takıntılarla (obsesyon) nasıl mücadele edeceksiniz?”, “Hangi yaşta hangi sağlık kontrolü yapılmalı?”, “Daha enerjik olmanın ipuçları neler?”, “Göbek eritmek için en iyi diyet hangisi?”, “Cinsel performans nasıl artırılır?”, “Ameliyatsız estetik yöntemler hangi bölgelerde işe yarar?”, “Daha güçlü hafıza için ne yapmalı?” GÜNE GÜLEREK BAŞLAYIN Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Alper Döventaş: Aslında klasik önerilerden çok, mutlu olmak için “başka bir dünya mümkün” diyebilmeli insan. Hayat sonunu kestiremediğimiz bir yolculuksa, mühim olan o yolculukta verilen mücadeledir. Dolayısıyla ağlayarak geldiğimiz bu ömrü güzelleştirecek ilk önerim: “Her şeye rağmen tüm zorlukları gülümseyerek karşılayın”. Gülmenin insanda oluşturduğu fizyolojik değişimi inceleyen bir psikoloji dalı (gelotoloji) bile var. Tıpkı egzersiz gibi kaslar esner, nabız, tansiyon ve solunumdaki hızlanma ile dokulara giden oksijen artar, bağışıklık sistemimiz güçlenir, kan şekeri daha iyi kontrol edilir. 10 dakika gülmenin 2 saatlik uykuya bedel olabileceği, depresyon ve stresin hafifletilmesinde bir terapi olarak kullanılabileceği de düşünülüyor. TAKINTINIZLA MÜCADELE ETMEYİN Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Mert Savrun: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) sizin suçunuz değil. İster Çin’de olsun ister Amerika’da, insanların yüzde 2-3’ü bu hastalıktan muzdarip. Tıpkı tansiyon, şeker gibi bu da bir hastalık. Nasıl zatürre olduğunuzda hemen tedavi oluyorsanız OKB için de durum farklı değil. Bunun bir hastalık olduğunu kabul ettiğiniz an ilk adımı atmış olursunuz. Bu hastalığı kendi kendinize yenemezsiniz. Mutlaka psikiyatrik yardım almalısınız. Psikiyatristiniz en iyi tedavi seçeneklerini size sunacaktır. İlaç ya da psikoterapiden birinin mi yoksa ikisinin de mi gerekli olduğunu size söyleyecektir. Hastaların istemeden de olsa yaptığı temel hata, obsesyonları ve kompulsiyonları engellemeye çalışmalarıdır. Hastalığın tabiatı gereği bunu yapmanız mümkün değil. Aksine sıkıntılarınızı daha çok artırır. Tek yapmanız gereken obsesyonları izlemektir. Ne engelleyin ne de kaçmaya çalışın. Sadece o düşüncelerin zihninize nasıl girdiğini, neler yaptığını bir seyirci gibi izleyin. ŞEKER BAĞIMLILIĞINA SON VERİN Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Bir insan, doğduğu andan ölene kadar hiç şeker yemezse vücudunda hiçbir eksik olmaz. Şeker, su-et-peynir-yoğurt-sebze-meyve gibi olmazsa olmaz bir madde değil. Sadece bir alışkanlık ve keyif veren bir madde. Ne işinize yarar? Kilo fazlalığından hipoglisemi ataklarına, şeker hastalığından kansere kadar sayılmayacak kadar sorunun önünü kesersiniz. FRUKTOZDAN KAÇININ Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Yılmaz: Fruktoz (meyve şekeri) içeren gıdalar, sofra şekeri içerenlerden daha tehlikeli. Günde iki-üç porsiyon meyve yersek karaciğerimiz için zararlı değil. Fakat konsantre fruktoz ile yapılmış olan yiyecekler tüketirsek iş değişir. Fruktoz kek, dondurma, çikolata gibi işlenmiş bütün fabrikasyon ürünlerde kullanılır. Çok ucuzdur, tadı sofra şekerinden kat kat fazladır. Dolayısıyla sanayi ürünlerinde çok yoğun kullanılır. Paketlenmiş gıdalardan, normal sofra şekerinden ve karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durun. 40 YAŞINDAN SONRA KONTROLE GİDİN Eğer şeker hastalığı, hipertansiyon, obezite, bilinen böbrek hastalığı, kalp hastalığı ve uzun süre ilaç kullanımı varsa ya da 40 yaş üstündeyseniz düzenli olarak böbreklerinizi kontrol ettirin. ZIPLAYARAK KEMİKLERİNİZİ GÜÇLENDİRİN Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Dilşad Sindel: Kemik erimesinden korunmak için yürüyüşü her yaş grubuna öneriyoruz. Yeter ki rahat bir spor ayakkabınız olsun. Mümkünse açık havada kollarınız da güneş ışınlarını alacak şekilde yürüyün. Normal yürüme temposundan biraz daha hızlı olun. Haftada en az 3 gün yarım saat yürümek kemik yapan hücreleri aktive eder, kemik yoğunluğunu artırır. Bu da kemik kırıklarından korur. Diz ve kalça eklemlerinde sorun olmayanlar için zıplamalı aktiviteler, örneğin basketbol, voleybol, ip atlama çok faydalı. Ayağınızın kaymayacağı güvenli bir yerde zıplamak kalça kemiği yoğunluğunu artırır. Terlik giymeden günde 2 defa 10-20 kez halı üzerinde zıplayın. Her zıplamanın arasında 15 saniye bekleyerek dinlenin. İÇİNİZE KAPANMAYIN Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Elif Mutlu: Kendimizle aşırı meşgul olmak, dışımızdaki dünyadan uzaklaşmak sanıldığı gibi hayatımızdaki sorunlara cevap sağlamaz. Korkularımızın, endişelerimizin, kararsızlıklarımızın, içinden çıkamadığımız durumların cevabı genellikle dışarıdadır. Kaygılı, sıkıntılı olduğumuz zamanlarda bunu kendi kendimize dindirmek pek mümkün değildir. Kendimizle devamlı baş başa kalmak sıkıntılarımızın daha da büyümesine yol açar. Doğa yürüyüşleri, sportif faaliyetler, hayvanlar ve çocuklarla etkileşim, arkadaşlarla bir araya gelmek kaygıları atlatmakta son derece faydalıdır.