Modern jeolojinin en büyük buluşlarından biri olarak nitelendirilen Zealandia, Dünya’nın yedi kıtadan oluştuğu yönündeki klasik bilgimizi kökten değiştirmeye hazırlanıyor.
Güneybatı Pasifik Okyanusu’nun altında uzanan Zealandia, yaklaşık 4,9 milyon kilometrekarelik alanı ile Avustralya’nın üçte ikisi büyüklüğünde. Ancak bu dev kıtanın %94’ü sular altında. Yüzeyde kalan nadir parçaları ise hepimizin yakından tanıdığı Yeni Zelanda, Yeni Kaledonya ve birkaç küçük ada grubundan oluşuyor.
On yıllarca bir "mikro kıta parçası" olarak görülen Zealandia’nın "8. Kıta" statüsü, 2017 yılında GSA Today dergisinde yayımlanan hakemli bir çalışma ile tescillendi.
Jeologlara göre Zealandia, bir kıta sayılmak için gereken dört temel şartı da karşılıyor:
Çevresindeki okyanus tabanına göre daha yüksek bir seviyede bulunuyor.
Tipik okyanus tabanından farklı olarak zengin kıtasal kayaçlara sahip.
Okyanus plakalarından çok daha kalın (yaklaşık 20 km) bir kabuk üzerinde oturuyor.
Parçalı değil, iyi tanımlanmış bütünsel bir jeolojik yapı sergiliyor.
Zealandia, yaklaşık 100 milyon yıl önce parçalanmaya başlayan antik süper kıta Gondwana’nın bir parçasıydı. Tektonik hareketler sonucu gerilerek incelen bu kara kütlesi, yaklaşık 85 milyon yıl önce sulara gömülmeye başladı.
Ancak son yapılan derin deniz sondajları, şaşırtıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: Zealandia her zaman tamamen su altında değildi. Deniz tabanının 1.200 metre altından çıkarılan polenler ve mikrofosiller, bu bölgenin bir zamanlar sığ denizler ve karalarla kaplı olduğunu kanıtlıyor. Yeni Zelanda’da bulunan dinozor kemikleri ise, bir zamanlar bu kayıp kıtada dev canlıların yürüdüğünü belgeliyor.
Zealandia’nın bir kıta olarak tanınması sadece bilimsel bir zafer değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik potansiyel anlamına geliyor. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca, Yeni Zelanda bu jeolojik sürekliliği kanıtlayarak kıta sahanlığını genişletebilir. Bu durum; devasa mineral kaynakları, deniz tabanı madenciliği hakları ve yeni hidrokarbon rezervleri üzerinde hak iddia etme kapısını aralıyor ve böylece ülke zenginliği daha da artacak.
Aslında "kayıp güney kıtası" fikri yeni değil. 1895 yılında İskoç jeolog Sir James Hector, Yeni Zelanda’nın batık bir kıtanın kalıntısı olduğunu iddia etmiş ancak dönemin bilim dünyası tarafından dikkate alınmamıştı. Bugün, modern uydular ve derin deniz sondajları, Hector’un 130 yıllık öngörüsünü haklı çıkardı.