Çeksen de uzatsan da 18 yıla ancak 18 yıl sığar. SÖZCÜ, 18 yaşına bastı. Her bakmasını ve görmesini gören göz, gerçeği teslim eder: SÖZCÜ, 18 yıla 148 yılı sığdıran bir gazete oldu.
★★★
Yaklaşık 148 yıl önce Türk gazeteciliğinin başlangıcında İbrahim Şinasi (Tasvir-i Efkar Gazetesi) Namık Kemal (İbret) Agah Efendi (Tercüman-ı Ahval), Ali Suavi (Muhbir), Celal Esat (Kalem Dergisi) ve sonraları Sebahattin Ali ve Aziz Nesin (Marko Paşa) temel ilkeyi koymuşlardı.
Gazete:
Gizleneni.
Saklananı.
Örtüleni yazarak padişahın, egemenin, iktidarın, görgüsüz devlet adamlarının, sahtekar din sömürücülerinin, ne oldum delisi yeni zenginlerin, yalıncı aydınların “balon delicisi” olur. Gizleyenin üstüne giden yazıların yer aldığı sayfalar birlikte gazete olur ve halk da o gazeteye sahip çıkar.
★★★
148 yıl dile gelse!
Gazeteyi gazete yapan temel ilkeyi yok etme girişimi padişahlıktan başlayarak her iktidar döneminde vardı. Ancak böylesi ilkti: Devlet bankalarından krediler akıtıldı. İktidar partisi başkanın arkadaşı, yandaşı, yoldaşı, ülküdaşı holdinglere Türkiye’nin çok satan gazeteleri ve çok izlenen TV kanalları satın aldırıldı.
Havuz Medyası doğdu.
★★★
İktidara kalemini kiralamaya teşne yazarlar bu havuzdan beslendi. Devlet bankalarının, şirketlerinin, iktidar partisince korunan işadamlarının verdikleri ilanlarla havuz dolduruldu.
Yüzyılın lekesidir.
Basın satın alındı.
Demokrasiye sığmaz.
Ekran tekeli kuruldu.
★★★
Parti başkanı günün herhangi bir saatinde, dünyanın herhangi bir yerinde haber değeri bile olmayan bir toplantıya katılsa bile 25-30 TV kanalı, birlikte, aynı anda canlı yayınla bağlandı. Ertesi günde “ekran tekeli gazeteleri ve yazarları” tam sayfa iktidarı yağlama yazıları döşendiler.
Devam ediyorlar.
★★★
SÖZCÜ, “iktidar koltuklama kervanına” katılmadı. Kınayan tutum izledi. Okur, 148 yıl öncesi Şinasi’nin, Namık Kemal’in, Ali Suavi’nin, Sebahattin Ali ile Aziz Nesin’in, sürgünlere gönderilip hapislere atılmak pahasına, sahiplendiği temel ilkeyi SÖZCÜ’ de buldu. Demokrasilerde muhalefetin bir ihtiyaç olduğunu okur SÖZCÜ ile hatırladı.
Halk sahip çıktı.
SÖZCÜ yaşadı.
Birinci gazete oldu.
Ve yazabildi.
★★★
Lekelemek, yıldırmak, korkutmak istediler. Adice çamur attılar. Çamur, SÖZCÜ’ye yapışmadı. Gazeteci bir babanın oğlu SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay da “ekonomik açıdan okurdan başka kimseye bağımlı olmayan bir gazete ekonomisi” kurmayı başardı. Kağıt masrafı, baskı masrafı, dağıtım masrafı, devlete vergi, muhabir ve gazete emekçilerinin aylığı ile patronun da kar payını her bir okurun gazeteyi almak için ödediği paranın içinden karşılayan seçkin bir örnek ortaya çıktı.
★★★
SÖZCÜ, böylece sadece okurun ödediği para ile yaşayabilen, kimseye muhtaç olmayan, başı dik, kalamini satmayan, fikri hür, gizleneni, saklananı, çalınanı, sahtekarlığı, ahlaksızlığı her gün manşetleriyle bağırarak açıklayan “iktidar balonunu delici ve havuz medyasının ipliğini pazara çıkaran” bir gazete oldu. Bu özelliğiyle; 18 yılına 148 yılı sığdırabildi. Okur odaklı bağımsız gazetecilik, SÖZCÜ sayesinde ölümden döndü. Bunu kendimize pay çıkartmak için değil genç kuşakların da bilmesini istediğim için yazıyorum.
Esad’ı Çamlıca Camii’ne namaza çağırma yolu açıldı!
Arşivlere göre 2012 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir Cuma namazı sonrası; “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız” demişti. Ancak sonuç “Katil Esed...” gibi çok ağır sözlere kadar gitti. Bozuşmanın tadı çıkarıldı. Cumhurbaşkanı önceki gün yine Cuma namazı sonrası; “Ailece görüşmelere kadar Sayın Esed ile görüşmeler yaptık. Yarın olmaz diye bir şey yok, yine olur” diyerek barış eli uzattı. Esad’ı Çamlıca Camii’ne namaza çağırma yolu açıldı. Belli ki, barışmanın da tadı çıkarılacak.