Ülkesindeki çatışmalardan kaçıp ülkemize sığınan Suriyelilere “geçici koruma” statüsü verilmişti. Ülkelerinde her şey normale döndüğünde statü sonlandırılacak, bu kişiler ülkesine dönecekti. Bir de “uluslararası koruma” altında tutulan yabancılar var. Ülkelerinden ırki, dini, insani gerekçelerle ayrılanlar Birleşmiş Milletler (BM) kapsamında oluyor ve bunların statüleri de farklı. Örneğin Afganistan, İran, Irak başta olmak üzere değişik ülkelerden gelenlerle, geçici koruma altında tutulanların durumları birbirinden farklı.

Suriye’de Esat rejiminin devrilmesinden sonra ülkede sorunlar bitmiş değil. Ülkelerine dönmek isteyenler, kendilerini nasıl zor günlerin beklediğinin farkında. O yüzden Suriye’ye Cilvegözü, Öncüpınar ve Yayladağı sınır kapılarından geçenlerin önemli bir kısmı “izinli” olarak çıkıyor. Oradaki durumları görecek ve kararını ona göre verecek. 

VATANDAŞ, ÇALIŞAN VE ÖĞRENCİLER

İçişlere Bakanlığı kayıtlarına göre yaklaşık 238 bin Suriyeli Türk vatandaşlığına alındı. Bunların çok büyük bölümü de ülkemizde iş-güç sahibi, yatırımları olan kişiler. O yüzden bunların ülkelerine dönmeleri zor. Yani Türkiye’de vatandaşlığa geçenler kalıcı.

Geçici koruma altında bulunan Suriyelilerden resmi verilere göre 1 milyon 650 bini çalışma çağında. Bunlardan ancak yaklaşık 120 bini sigortalı olarak çalışıyor. Çalışanların ailelerine yasa gereği “Aile Birleştirme ikameti” verilmesi gerekiyor. Yani, 120 bin  çalışanın yanı sıra ailesi de Türkiye’de kalmaya kanunen hak kazanıyor. 

Öğrenciler var. Kimi üniversitede, kimi ilkokul, ortaokul ve dengi okullarda. Suriyeliler Türk öğrencilerle birlikte öğrenim görüyor. Üniversite öğrencilerinin Türkiye’den ayrılmaları mümkün görülmüyor. Diğer öğrencilerin durumu ise ailenin kararına bağlı. Yani nereden bakarsanız bakın, en az 300 bin öğrencinin şu aşamada ülkemizden ayrılması pek mümkün gözükmüyor.

BATI: SİZE GÖNDERELİM

Şimdi, batı ülkelerine geçen Suriyelilere para verilip bunların Türkiye’ye gönderilmesi planı var. Yani, Türkiye’ye, “Biz size para verelim, Suriyeliler ülkenize gelsin. Ülkelerine gönderilmesiyle siz ilgilenin” deniliyor. Eğer, Türkiye bunu kabul ederse, Avrupa ülkelerinden binlerce kişi Türkiye’ye gelmiş olacak. Bu konuda görüşmeler yapılıyor. 

Pek bilinmeyen bir uygulamayı da anlatayım. Türkiye’de bulunan geçici koruma altında tutulan Suriyeliler dışındaki genelde Iraklı sığınmacılardan ülkelerine gönüllü olarak dönmek isteyenlere Norveç, Britanya ve İsveç fonlarından 420 avro veriliyor, uçak biletleri karşılanıyor. Bu çalışma Kızılay ile birlikte yürütülüyor. Kızılay görevlileri, ülkesine gönüllü dönecek olanlara parayı veriyor, Kızılay görevlileri bunların uçağa binişine kadar refakat ediyor.

Sonra ne mi oluyor? Bu kişiler arasında bu işi kazanç kapısı olarak görenler var. Parayı alıyor, başka bir kimlikle yine Türkiye’ye giriyor. Bakıyorsunuz aynı kişi parayı alıp gönüllü olarak ülkesine gidiyor.   

TÜRKİYE’YE KAÇANLAR VAR

Devletimiz sınır güvenliğine büyük önem veriyor. Tüm bunlara rağmen kaçakçılığın tamamen önlendiğini de kimse söyleyemiyor. Ancak, geçmiş döneme göre çok büyük mesafeler alındı. Kaçak mal geçişleri için yapılmış tüneller olduğu belirtiliyor. Nitekim bunların bazıları ortaya çıkarılmıştı.

Bir hafta öncesine kadar Esad yanlısı olarak bilinen ve bu yüzden tepki toplayanlar var. Bunlar, başlarına bir şey gelmemesi için ülkeden kaçıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı denizden sıkı önlemler almış durumda. Bunların bir kısmının kaçak olarak Türkiye’ye geldiği yörede sıkça belirtiliyor.

Suriye’de şimdi “öç alma” eylemleri de yaşanıyor. Düne kadar halkına zulmedenlerle birlikte olanlar, şimdi kendileri can ve mal güvenliğinden endişe ediyor ve bağlantı kurup ülkemize girenler olduğu belirtiliyor. Sayı şimdi fazla değil, ama gelişmelere göre artabileceği de belirtiliyor. 

BEKLEME PSİKOLOJİSİ

Suriye’ye açılan Cilvegözü, Yayladağı, Öncüpınar sınır kapılarında Türkiye’den ayrılmaya kesin karar vermiş olanlardan çok, izinli olarak gidip durumu gördükten sonra karar verecek olanlar var. Oraya gelenler var ama onları gidişlerinden vazgeçirmeye çalışanlar da var. Aslında gitmek isteyen çok. Ama onları frenleyen, caydıran konuşmalar da var. Onları dinliyorum:

“Aslında vatanımıza dönmek istiyoruz. Ancak Türkiye’de de hemen çoğumuzun iyi-kötü bir düzeni var. Esnafız, iş yapıyoruz. Yanımızda çalışan insanlar var. Gidişler önündeki en büyük engellerin başında ileride ne olup biteceğini görememenin yanında, elektrik, su şebekeleri büyük ölçüde çökmüş durumda. Evleri, işyerleri yıkılmış. Evimizi yapmak istesek şimdi de inşaat malzemeleri yok. Çoluk çocuğu götürebilmemiz için derme çatma da olsa ev lazım.  Bunu yapacak paramız da yok. Aksi halde gidersek kışı, bulabilirsek çadırda geçirmek zorunda kalacağız. O insanlar ülkedeki durumu öğrenince bekleme psikolojisine girdi. Buradaki rahatlığı bırakmak istemiyor.”

ŞİMDİLİK DURUM

İnsanlar memleketine dönmeyi istiyor ama köylerinin, şehirlerinin eskisi gibi olmadığının da bilincinde. Esad gittikten sonra, yandaşlarının maden ocakları, işyerlerine el konuluyor. Kim güçlüyse birilerinin malına mülkine çökülüyor. Yani güvensiz bir ortam var.

Televizyonlardaki haberlerden çok, Türkiye’de bulunanlar haberleri memleketlerindeki yakınlarından alıyor. Herkesin orada bağlantıları var. Gidenlerin çoğunun ailesi Suriye’de yaşayanlar. İçişleri Bakanlığı yetkilileri gidişler için şöyle dedi:

“Gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş programımız kapsamında ülkelerine dönüyorlar.”