Nedense kimse üzerinde durmadı

Bir­kaç haf­ta ön­ce Türk ga­ze­te­le­rin­de oku­du­ğum en müs­teh­cen söy­le­şi Yurt Ga­ze­te­si­’n­de çık­tı. Evet, CHP mil­let­ve­ki­li­nin sa­hi­bi ol­du­ğu o ga­ze­te­de. İki gün­lük ya­zı di­zi­sin­de Ze­ki Mü­re­n’­in sır­da­şı ol­du­ğu­nu id­di­a eden emek­li bir öğ­ret­men (ki be­ra­ber fo­toğ­raf­la­rı var) anı­la­rı­nı an­lat­tı. Yıl­lar­dır yaz­ma­sı için tek­lif gel­miş, ama da­va­lar­dan kork­tu­ğu için ya­yım­la­ya­mı­yor­muş.
Tür­ki­ye­’de bir dö­ne­min eş­cin­sel ha­ya­tı­na da ışık tu­tan rö­por­taj öy­le be­lal­tı de­tay­lar içe­ri­yor ki, bir ai­le ga­ze­te­sin­de bun­la­rı te­ker te­ker yaz­ma­ya ben bi­le çe­ki­ni­rim. Ney­se ki Yurt çe­kin­me­miş; epey eğ­len­ce­li. Pa­şa­’nın bel­li bir ya­şın üze­rin­de­ki eş­cin­sel­ler ta­ra­fın­dan şe­hir ef­sa­ne­si gi­bi an­la­tı­lan ve ne­re­dey­se fık­ra­ya dö­nü­şen hi­ka­ye­le­ri­ni bir ga­ze­te say­fa­sın­da gö­rün­ce gü­lüm­se­dim.
Söy­le­şi da­ha da özel bir bil­gi ve­ri­yor­du: Ze­ki Mü­re­n’­in bir Baş­ba­ka­n’­la iliş­ki­si ol­du. Adı ve­ril­mi­yor ama bu Baş­ba­ka­n’­ın en azın­dan Tan­su Çil­ler ol­ma­dı­ğı­nı an­la­ya­bi­li­riz. Yer ye­rin­den ko­par di­ye bek­li­yor­dum, hiç kim­se umur­sa­ma­dı. Bir ki­şi bi­le üze­rin­de dur­ma­dı. Cid­di­ye mi al­ma­dı­lar, bu ka­da­rı da ol­maz mı di­ye dü­şün­dü­ler... Yok­sa Ze­ki Mü­re­n’­le il­gi­li yer­le­şik ez­ber­ler bir tür­lü bo­zu­la­ma­dı­ğı için mi?
Doğ­ru­ya doğ­ru, Ze­ki Mü­ren ken­di­si­ni ol­du­ğun­dan ve gö­rün­dü­ğün­den bam­baş­ka bi­ri gi­bi ka­bul et­tir­me­yi ba­şa­ran bir pro­jey­di. Mi­ni etek­le ve to­puk­lu ayak­ka­bıy­la sah­ne­ye çı­kıp ha­la “Bin ka­dın­la yat­tı­m” di­ye­bi­len, bu­na inan­dı­ran bi­rin­den söz edi­yo­ruz. Ze­ki Mü­re­n’­in bin ka­dın­la yat­ma­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Ama ina­nın bil­me­yen­ler de var.
Ali Poy­ra­zoğ­lu an­lat­mış­tı: Ze­ki Mü­re­n’­e hay­ran olan an­ne­si­ne bir gün “Bı­rak şu i...ne­yi ar­tı­k” de­yin­ce kar­şı­lı­ğın­da “Sen öy­le ola­bi­lir­sin, ama Ze­ki Mü­ren için bu­nu di­ye­mez­si­n” ya­nı­tı­nı al­mış. De­mek ki top­lu­mun bel­li bir ke­si­mi ken­di­le­ri­ne bes­le­nen hi­ka­-ye­ye inan­ma­ya son de­re­ce yat­kın.
Kal­dı ki, Ze­ki Mü­re­n’­in ya­rat­tı­ğı sa­nat eser­le­riy­le sah­ne­de­ki ima­jı ara­sın­da da bü­yük bir uçu­rum var­dı. Bi­ri di­ğe­ri­ni as­la bes­le­me­di. Ken­di­si­ne seç­ti­ği ‘Pa­şa­’ un­va­nı Türk as­ke­ri (ve mas­kü­len) hi­ye­rar­şi­nin en üst nok­ta­sıy­dı; hiç kim­se drag que­en bir Pa­şa ola­bil­me ih­ti­ma­li­ni sor­gu­la­ma­dı bi­le.
Bü­yük star­lar­la il­gi­li yer­le­şik ez­ber­le­ri boz­mak ko­lay ol­mu­yor.
Bu­gün­ler­de Ame­ri­ka­’da Bill Cosby hak­kın­da en de­tay­lı bi­yog­ra­fik in­ce­le­me­ler­den bi­ri ya­yım­lan­dı.
Mark Whi­ta­ke­r’­ın yaz­dı­ğı 544 say­fa­lık “Cosby: His Li­fe and Ti­me­s” ki­ta­bın­da ün­lü ko­med­ye­nin ha­ya­tıy­la il­gi­li he­men her bil­gi var. Ama hak­kın­da­ki cin­sel ta­ciz id­di­ala­rı­na yö­ne­lik tek bir sa­tır yok.
Yıl­lar için­de bir­den faz­la ka­dın Cosb­y’­nin, ha­ni te­le­viz­yon­da top­lu­mun ör­nek ba­ba­sı­nı oy­na­yan o tat­lı ada­mın, ken­di­le­ri­ni ilaç­la uyu­tup cin­sel iliş­ki­ye zor­la­dı­ğı açık­la­ma­sın­da bu­lun­du, da­va aç­tı. Bu id­di­ala­rın pek ço­ğu doğ­ru­la­tıl­ma­dı, ba­zı­la­rı mah­ke­me dı­şın­da uz­la­şı­la­rak ka­pa­tıl­dı.
Ama da­ha da önem­li­si, hiç­bi­ri Cosb­y’­nin üze­ri­ne ya­pış­ma­dı.
Whi­ta­ker ki­ta­bın­da bu id­di­ala­rın ‘tek ta­raf­lı­’ ol­du­ğu için yer al­ma­dı­ğı­nı açık­lı­-yor; oy­sa id­di­a ola­rak bah­se­de­bi­lir­di. O yok­muş gi­bi dav­ran­ma­yı seç­ti, çün­kü Bill Cosby de öy­le yap­tı. Da­ha­sı, ka­mu­oyun­da­ki ima­jı, te­le­viz­yon­da çiz­di­ği ai­le ba­ba­sı, si­yah­la­ra yö­ne­lik ya­şam tav­si­ye­le­ri, ço­cuk bü­yüt­mey­le il­gi­li ki­tap­la­rıy­la oluş­tur­du­ğu imaj da çap­kın, hat­ta sap­kın bi­ri­ne hiç el ver­me­di­ği için hal­kın bü­yük ço­ğun­lu­ğu bu id­di­ala­rın üze­rin­de dur­ma­dı.
Hal­bu­ki söz ko­nu­su Wo­ody Al­len olun­ca ka­mu­oyu­nun bü­yük bö­lü­mü onun bir ço­cuk ta­ciz­ci­si ol­du­ğu­na son de­re­de ha­zır­lık­lı gö­rü­nü­yor. Al­len, hak­kın­da­ki id­di­ala­rı de­fa­lar­ca ya­lan­la­dı, es­ki eşi Mi­a Far­ro­w’­un hi­ka­ye­sin­de­ki pek çok ek­sik nok­ta or­tay açık­tı ama ge­nel ka­nı hiç Al­le­n’­ın le­hi­ne dön­me­di. Mi­a Far­row da bu id­di­ala­rı ısı­tıp ısı­tıp ka­mu­oyu­nun önü­ne koy­du.
Çün­kü Wo­ody Al­le­n’­ın hem sa­na­tın­da, hem ger­çek ha­ya­tın­da bu id­di­ala­rı bes­le­ye­cek kök­ler mev­cut­tu. Me­se­la “Man­hat­ta­n”­da ken­din­den yaş­ça kü­çük bir genç kız­la aşk ya­şı­yor­du ana ka­rak­ter, “Han­nah ve Kız­kar­deş­le­ri­”n­de ise eşi­nin kar­de­şi­ne göz koy­muş­tu. Kı­sa­ca­sı, inan­mak is­te­ye­ne alt­ya­pı­yı ken­di­si ha­zır­dı. Ek­ran­da bu hi­ka­ye­yi gö­ren ger­çek ha­yat­ta da ola­bi­le­ce­ği­ne ih­ti­mal ver­di.
Mic­ha­el Jack­so­n’­ın da ço­cuk ta­ciz­ci­si ol­du­ğu id­di­ala­rı hiç­bir za­man doğ­ru­lan­ma­dı, ama üze­ri­ne ya­pış­tı. Mah­ke­me uzun uzun in­ce­le­di ama Jack­so­n’­ı suç­la­yan­la­rı hak­sız bul­du. Ama ka­mu­oyu bir tür­lü Jack­so­n’­ın ma­su­mi­ye­ti­ni ka­bul et­me­di. Çün­kü onun ço­cuk­lar­la ve ço­cuk­lu­ğuy­la il­gi­li bir me­se­le­si ol­du­ğu or­ta­day­dı: Evin­de lu­na­pak var­dı, oyun­cak­lar­la oy­nu­yor­du, en ya­kın ar­ka­da­şı genç ço­cuk­lar­dı...
Bu on­lar­la yat­tı­ğı an­la­mı­na gel­mi­yor­du bel­ki, ama alt­ya­pı ha­zır­dı.
Tür­ki­ye ar­tık şok­la­ra ve sür­priz­le­re çok da­ya­nık­lı ol­du­ğun­dan hiç­bir şey şa­şırt­mı­yor, bel­ki bu yüz­den hiç kim­se Ze­ki Mü­re­n’­in Baş­ba­kan sev­gi­li­si üze­rin­de dur­ma­dı. Ama bu il­gi-­siz­li­ğin bir ye­rin­de Pa­şa­’nın ken­di kim­li­ği­ni ve ka­ri­ye­ri­ni za­ma­na da­ya­nık­lı bir şe­kil­de us­ta­ca kur­gu­la­ma­sı­nın da pa­yı var.
Dü­şün­dü­ğü­nüz­de or­ta­la­ma sağ du­yu­yu teh­dit ede­cek en ufak bir nok­ta yok, Ze­ki Mü­re­n’­in ka­mu­oyu­na açık ta­ri­hin­de.

Etyen’in atları

Davutoğlu bahis mi danışacak?

Baş­ba­kan Ah­met Da­vu­toğ­lu­’n­da da ne ya­zık ki Tür­ki­ye­’de üst ko­-nu­ma gel­miş her­kes­te olan bir za­af var bel­li ki: Eleş­ti­ri de­ğil, öv­gü is­ti­yor. Yok­sa Et­yen Mah­çup­ya­n’­a ne da­nı­şa­bi­lir?
Gö­re­cek­si­niz, kı­sa sü­re son­ra bu iliş­ki bo­zu­la­cak­tır. Çün­kü Da­vu­toğ­lu, Er­do­ğa­n’­dan fark­lı ola­rak, işi­ne ya­ra­ma­ya­cak bi­ri­ne (me­se­la Jö­le­li­’ye) uzun sü­re ta­ham­mül et­mez.
Mah­çup­yan ter­ci­hin­de Baş­ba­kan­lık cid­di bir ile­ti­şim ha­ta­sı da yap­mı­şa ben­zi­yor.
Zi­ra çi­çe­ği bur­nun­da da­nış­man ay­nı za­man­da bir at ya­rı­şı uz­ma­nı. Ta­raf ilk ku­rul­du­ğun­da at ya­rı­şı üze­ri­ne ya­zı­lar ya­zıp uz­man­lı­ğı­nı ser­gi­le­miş­ti.
At ya­rı­şı epey tar­tış­ma­lı bir il­gi ala­nı, spor di­ye­mi­yo­rum çün­kü bu ko­nu­da bü­yük bir tar­tış­ma var. At ya­rı­şı se­ver­ler fi­zi­ki efor ge­rek­tir­di­ği ge­rek­çe­siy­le bu­nun spor ol­du­ğu­nu id­di­a edip ken­di­le­ri­ni kan­dı­rı­yor.
Dün­ya­da hay­van­la­rın ya­rış­tı­rıl­dı­ğı bü­tün ‘s­por­la­rı­n’ tek bir ama­cı var: Ku­ma­ra kı­lıf bul­mak. Ku­mar, ya­ni at ya­rı­şı ba­his­le­ri ol­ma­say­dı at ya­rı­şı di­ye bir spor da ol­maz­dı...
Kı­sa­ca­sı, Da­vu­toğlu­’nun ye­ni da­nış­ma­nı ay­nı za­man­da bir ku­mar spo­ru uz­ma­nı.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.