Cemal Temizöz, “Teröre karşı mücadele ederken, halkı kazanmıştık. Bir
askerimi bile şehit vermedim. Ama şimdi örgüt, 1994’ün bile önünde” dedi
KAY­SE­Rİ Jan­dar­ma Ko­mu­ta­nı­’y­ken 2 giz­li ta­nı­ğın ifa­de­si­ne da­ya­lı ola­rak ha­ya­tı ka­rar­tıl­dı Al­bay Ce­mal Te­mi­zö­z’­ün... 23 Mart 2009’da ön­ce ifa­de­ye çağ­rıl­dı, bir gün son­ra da tu­tuk­lan­dı. İd­di­aya gö­re 1993-1996 yıl­la­rın­da gö­rev yap­tı­ğı Ciz­re­’de­ki 20 fai­li meç­hul ci­na­ye­tin so­rum­lu­suy­du. Fai­li meç­hul da­va­sın­dan 9 kez ağır­laş­tı­rıl­mış hap­si is­tendi. İş­te o gün­den bu ya­na ta­mı ta­mı­na 2 bin gün geç­ti. Dün, evi­ne gel­di­ği­ne ina­na­ma­dı. San­ki eşiy­le, ço­cuk­la­rıy­la ce­za­evin­de ‘a­çık gö­rü­ş’­tey­miş gi­bi his­set­ti ken­di­ni.

“Vah­şi Ba­tı film­le­ri gi­bi­”

PKK’­nın he­de­fi Ciz­re İl­çe­si­’ni ‘kur­ta­rıl­mış il­çe­’ yap­mak­tı. Ce­mal Te­mi­zöz, Jan­dar­ma Ko­mu­tan­lı­ğı­’nı tes­lim al­ma­ya git­ti­ğin­de, ışık sız­dı­rıp ge­ce he­def ol­ma­sın di­ye ma­kam oda­sı ve as­ker­le­rin ko­ğuş pen­ce­re­le­ri bi­le si­yah ör­tüy­le ka­pa­tı­lı­yor­du. O gü­nü Ce­mal Al­bay’­dan din­li­yo­rum:
“Ma­kam oda­sı­nın içi te­rö­rist­ler ta­ra­fın­dan atı­lan kur­şun de­lik­le­riy­le do­luy­du. Köy yol­la­rı­nın ço­ğu sta­bi­li­zey­di. Leb­le­bi gi­bi her ta­raf ma­yın­lıy­dı. As­ke­rin ge­çi­şi sı­ra­sın­da bun­lar pat­la­tı­lı­yor­du. Ka­ra­kol­la­ra araç­lar­la gi­dil­me­si­ni dur­dur­dum. At al­dım, on­la­ra ahır yap­tır­dım. San­ki Vah­şi Ba­tı’­nın kov­boy film­le­rin­de­ki gi­biy­dik. O film­ler­de ya­şa­nan­lar, biz­le­rin ya­şa­dık­la­rı­nın ya­nın­da çap­sız ka­lır. Ne ma­ce­ra­lar, ne ma­ce­ra­lar. Ge­ce atı­ma bi­nip ka­ra­ko­la gi­di­yor, ta­li­mat­la­rı­mı ve­ri­yor­dum. İda­ri ka­za­lar ha­riç çok şü­kür bir as­ke­rim bi­le şe­hit ol­ma­dı. Ben ken­di­me gö­re bul­du­ğum ve uy­gu­la­dı­ğım yön­tem­ler­le ana­la­rı ağ­lat­ma­dı­m.”

“Halkla birlikte çalıştık”

1994 yı­lı­nın Ma­yıs ayın­da Kay­ma­kam­lı­ğa ve­ka­let et­ti­ğin­de TOB­B’­un­dan, TÜ­Sİ­AD’ı­na, MÜ­Sİ­AD’­a, bü­yük fir­ma­la­rın yö­ne­ti­ci­le­ri­ne ilaç fir­ma­la­rı­na, bü­yük­şe­hir be­le­di­ye baş­kan­la­rı­na, ta­nın­mış fir­ma­la­rın yet­ki­li­le­ri­ne bir mek­tup yaz­dı, böl­ge hal­kı­na nak­di yar­dım ya­pı­la­bi­le­cek he­sap nu­ma­ra­la­rı­nı ve ad­res­le­ri bil­dir­di. Ce­mal Al­bay an­la­tı­yor:
“Be­nim o böl­ge­de­ki va­tan­daş­la­rım­la hiç­bir prob­le­mim yok­tu. Ar­ka­nı­zı dö­ne­bi­le­ce­ği­niz in­san­lar var­dı. Hep bir­lik­te uğ­raş­tık, Ciz­res­po­ru can­lan­dır­dık, 3. lige çı­kart­tık. Mil­li bay­ram­la­rı­mı­zı be­ra­ber kut­la­dık. Dev­le­tin iti­ba­rı­nı kur­tar­dık. Bi­zi ba­zı mü­na­fık­lar fark­lı gös­ter­di­. Hem te­rör­le mü­ca­de­le edi­yo­rum, hem de böl­ge hal­kı­nı ka­za­nı­yor­duk. İş­te bu du­rum ra­hat­sız­lık ya­ra­tı­yor­du.”

“Yar­gı­lı­yor, ası­yor­lar­dı­”

1994’te ‘kur­ta­rıl­mış il­çe­’ oluş­tu­rul­mak is­te­nen Ciz­re­’de, ör­güt in­san­la­rı yar­gı­lı­yor ve ce­za­lar ve­ri­yor­du. İdam ce­za­sı­na çarp­tı­rı­lan­lar, elek­trik di­rek­le­ri­ne ası­lı­yor­du. Ad­li olay­la­ra dev­let de­ğil, ör­güt mü­da­ha­le edi­yor­du. Ör­güt ken­di­ne gö­re bir yö­ne­tim mo­de­li oluş­tur­muş­tu. İş­te o mo­del, can­la-baş­la sür­dü­rü­len mü­ca­de­le­ler so­nu­cu bo­zul­du ve Ciz­re tek­rar ya­şa­nı­lır bir il­çe ha­li­ne ge­ti­ril­di. Ama, bu­gün 1994’ün Ciz­re­’si ara­nır ol­du. Ör­güt, o dö­nem­de kay­bet­ti­ği ka­za­nım­la­rı­nı, şim­di faz­la­sıy­la el­de et­miş du­rum­da. Ya­ni, Ciz­re tam an­la­mıy­la ör­gü­tün kon­tro­lü­ne so­kul­muş. ‘Mo­bil asa­yiş uy­gu­la­ma­sı­’nı ora­da baş­lat­tı­lar, ör­güt men­sup­la­rı­na dip­lo­ma tö­re­ni­ni ora­da dü­zen­le­di­ler.
Al­bay Ce­mal Te­mi­zöz, ce­za­evin­dey­ken emek­li­ye sevk edil­di. Mes­le­ği­nin en par­lak ol­du­ğu dö­nem­de uğ­ra­dı­ğı if­ti­ra­lar için ‘be­ni öy­le ya­ra­la­dı­lar ki­’ di­ye sö­ze baş­lı­yor. Bir yan­dan ‘a­çı­lım­cı­la­rı­n’, bir yan­dan ‘ce­ma­ati­n’ he­de­fi ol­du­ğu­nu an­la­tı­yor. Ken­di­si gi­bi birçok ko­mu­ta­nın ade­ta ‘e­sir alındığını’ be­lir­ti­yor.

Vaatlerle tanık oldular

Al­bay Te­mi­zöz hak­kın­da ifa­de ve­ren 2 giz­li ta­nık, bu açık­la­ma­la­rı ken­di­le­ri­ne po­lis­te ve­ri­len va­ad­ler üze­ri­ne yap­tık­la­rı­nı söy­le­yip, ta­nık­lık­tan vaz­geç­miş­ler­di. Ama de­ği­şen bir şey ol­ma­dı. O da­va­nın tüm sa­nık­la­rı tah­li­ye edil­me­si­ne rağ­men, Te­mi­zöz hep ce­za­evin­de tu­tul­du. Ba­kın şu il­ginç­li­ğe ki, giz­li ta­nı­ğın ifa­de­si­ni alan ve du­ruş­ma sav­cı­sı olan ki­şi, İs­tan­bu­l’­a atan­dı­ğın­da adı ya­sa­dı­şı din­le­me­le­re ka­rış­tı ve yü­rüt­tü­ğü so­ruş­tur­ma­dan el çek­ti­ril­di.
Te­mi­zöz, yal­nız Ciz­re gün­le­rin­den de­ğil, Bal­yo­z’­dan da 18 yıl ha­pis ce­za­sı­na çarp­tı­rıl­dı. Tu­tuk­lu­luk­ta 5 yı­lın geç­me­si ne­de­niy­le tah­li­ye is­te­di. Di­yar­ba­kır red­det­ti. Şır­nak ‘dos­ya­nın ye­ri Ciz­re­’ de­di. Ciz­re ise ‘gö­rev­siz­li­k’ de­di ve dos­ya Yar­gı­ta­y’­a gön­de­ril­di. Baş­sav­cı­lık­ta dos­ya 3 ay tu­tul­duk­tan son­ra Yar­gı­tay 5. Ce­za Da­ire­si­’ne gön­de­ril­di. Yar­gı­tay, Te­mi­zö­z’­ün tah­li­ye­si­ne ka­rar ver­di.