7 Haziran Genel Seçimleri'nin ardından AKP'nin tek başına iktidarını kaybetmesiyle gündeme gelen koalisyon görüşmelerinde son viraja gelindi. Liderlerin görüşmelerinden olumlu bir sonuç çıkmaması halinde ise 'erken seçim' söz konusu. Erken seçimi her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, tek başına iktidar isterken, anket şirketlerinin ortak değerlendirmeleri ise aynı doğrultuda...

Şimdiye kadar yapılan seçimlerin sonuçlarını en yakın tahmin eden KONDA araştırma şirketi, gelecek bir erken seçimde AKP'nin tek başına iktidar olamayacağını ifade etti. Şirketin Genel Müdürü Bekir Ağırdır, "Erken seçim kumar olur. AKP tek başına iktidara gelemez. Türkiye toplumunda beka duygusu çok güçlü. İnsanlar, milli takım maç kazandığında ya da Başbakan ‘one minute’ dediğinde gururlanıyor. Ama ‘çıkarın ceketleri dövüşeceğiz’ denildiğinde toplumsal geleceği ve devletin bekasını riske atan bir hamle görüyor ise toplum orada frene basıyor ve fena cezalandırıyor" dedi.

Bekir Ağırdır, “AKP’nin 2002 iktidarından önceki dört yılı hatırlayalım. 2001 ekonomik krizi, 2000 ekonomik krizi, 1999 Marmara depremi ve 28 Şubat. Toplum, varolan düzen ve onun aktörleri geleceğimizi riske atıyor, dedi. Hepsini bir seçimde tasfiye etti” diye konuştu.

Cumhuriyet’ten Selin Ongun’a konuşan Ağırdır, Cumhurbaşkanı son süreçte yaşananlara baktığımızda masadaki eli yükseltiyor. Toplum, gelen terör, saldırı haberleri vs. nedeni ile bu riskli ortamdan dolayı “devam” deyip razı olabilir. Fakat aynı toplum ‘bu riskli ortamı sen yarattın’ deyip çok fena bir ceza da verebilir. Söze başlarken radikal değişiklik olmaz dedik. Fakat bu kumarda, böyle büyük bir radikal değişiklik de mümkün” dedi.

AKP'nin tek başına iktidara gelme ihtimalinin olmadığını söyleyen Bekir Ağırdır, "Ben AKP’nin oyunun artmayacağı fikrindeyim. Bir kere HDP barajın altında kalmadan matematik olarak böyle bir ihtimal yok. HDP barajın altında kalır mı; hayır" diye konuştu.

Selin Ongun'un Bekir Ağırdır ile yaptığı söyleşi şöyle:

- 8 Haziran sabahı söyleştiğimizde “Erken seçim affedilmez” demiştiniz. Ufukta yine seçim var ise çok büyük değişiklikler getirir mi yeni seçim?

Kutuplaşma ve çok konuştuğumuz kimlik sıkışmaları gibi nedenlerle sandıkta radikal değişiklik olmadığını ve kolayca da olmayacağını söyledik hep. Son üç seçimin, 2014 yerel seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 8 Haziran’ın analizini yaparken, bu seçim rallisini şöyle açıkladık. 1) Türkiye siyaseti dört partiye konsolide oldu. Bu dört siyasi partinin ya da hareketin beslendiği ya da üzerine oturduğu toplumsal, kültürel damarlar ve tarihsel süreçler var. 2) Bu dört parti bir bakıma dört kimliğin partisi haline dönüştü. Biri az biri çok ayrı konu. İslamcılık, laikçilik, Türkçülük üzerine üç parti var. HDP ise Kürtçülüğü aşmaya çalışıyor. 3) AKP ve karşıtları diye bir kutuplaşma net. Bu dinamikler hayatımızda etkin olduğu müddetçe erken seçim olsa da çok özel bir şey değişmez. Yeni bir seçim sandıkta radikal değişiklik getirmez. Yani AKP yüzde 48’e çıkmaz, yüzde 32’ye de düşmez. HDP yüzde 9’a düşmez, yüzde 18’e de çıkmaz. Bu anlamda büyük radikal değişiklikler söz konusu değil. Ama bu kez başka bir mesele var.

Erken seçim kumarı

- O nedir?

Seçime katılma oranı düşebilir. Kutuplaşma nedeniyle zaten seçmenin, 37-38 milyonun oyu belli. 8 Haziran’a giderken, seçimin kaderini kutuplaşmadan hareket etmeyen 9 milyon serinkanlı seçmen belirleyecek, demiştik. Ki öyle oldu. Bu kez o serinkanlı dediğimiz dokuz milyon seçmenin bir kısmı çatışma ortamının etkisi ile veya tepkisel olarak “bir şey değişmiyor” hissi ile sandığa gitmeyebilir. Böyle bir şıkta son seçimde kullanılan 47 milyon oy, bu kez 43 milyona düştü diyelim. Bu rakam 43 milyona düştüğünde AKP’nin 18 buçuk milyon oyunun yüzde karşılığı yüzde 43 buçuk olur. HDP’nin 6 milyon oyunun karşılığı yüzde 15 olur. Bu resimde de “oylar arttı” denir. Yeni tartışmalar başlar. Oysa aslında oy artmıyordur. Seçime katılan seçmen sayısının düşmesi farklı bir matematik sonuç getirir.

- 9 milyon serinkanlı seçmenin bir kısmının sandığa gitmemesi kimin işine yarar?

Önce AKP’nin işine yarar. Çatışma ortamı böyle bir olasılığı gündeme getirebilir. Belki de AKP böyle bir senaryoyu devreye soktu; bilmiyoruz. AKP’nin oyunun yüzde 40.7’den yüzde düşmesi, matematik olarak büyük değişiklik olmasa da bu rakamların üreteceği siyasi sonuçlar büyük olur. Dolayısıyla yeniden seçim olursa önümüzde iki önemli şık var. 1) Sandığa giden kutuplaşmadan hareket etmeyen, serinkanlı seçmen sayısı düşebilir. Bunun siyasi sonuçları da AKP’ye yarar. 2) AKP 7 Haziran sonucundan memnun değil, yeniden seçim istiyor. Ama bu aynı zamanda bir kumar.

- Neden?

Türkiye toplumunda beka duygusu çok güçlü. İnsanlar, milli takım maç kazandığında ya da Başbakan “one minute” dediğinde gururlanıyor. Ama “çıkarın ceketleri dövüşeceğiz” denildiğinde toplumsal geleceği ve devletin bekasını riske atan bir hamle görüyor ise toplum orada frene basıyor ve fena cezalandırıyor. AKP’nin 2002 iktidarından önceki dört yılı hatırlayalım. 2001 ekonomik krizi, 2000 ekonomik krizi, 1999 Marmara depremi ve 28 Şubat. Toplum, varolan düzen ve onun aktörleri geleceğimizi riske atıyor, dedi. Hepsini bir seçimde tasfiye etti. Cumhurbaşkanı son süreçte yaşananlara baktığımızda masadaki eli yükseltiyor. Toplum, gelen terör, saldırı haberleri vs. nedeni ile bu riskli ortamdan dolayı “devam” deyip razı olabilir. Fakat aynı toplum “bu riskli ortamı sen yarattın” deyip çok fena bir ceza da verebilir. Söze başlarken radikal değişiklik olmaz dedik. Fakat bu kumarda, böyle büyük bir radikal değişiklik de mümkün.

- “Çözüm süreci bitti” algısı, sandıkta nasıl karşılık bulur?

Uzun bir süredir hükümet, devlet, bürokrasi Kürt meselesini bölgeye kilitlemeye çalışıyor. Oysa Kürt meselesi hem metropollere hem de uluslararası arenaya taşındı çoktan. Bugünkü çatışmacı ortam, terör, ülke genelinde sokağa ve gündelik hayata yansırsa, bu işten AKP çok zararlı çıkar. Toplum, ülke yönetilemiyor ve her şeyimiz riske giriyor duygusuna kapılırsa, bunun faturasını AKP’ye keser.

- Erdoğan Kürtleri tekrar kazanır mı?

Kaybettiği Kürtleri kazanamaz artık. HDP’nin Kürtlerden aldığı oylar kalıcı.

- Erdoğan’ın kamuoyunu etkileme gücünde değişiklik var mı?

Hem gündemi etkilemek hem de tabanını dönüştürmek konusunda Erdoğan halen bir numaralı oyuncu. Sürecin başında yüzde 49’luk tabanını çözüm sürecine nasıl ikna ettiyse bugün de savaşmaya ikna etme gücü hâlâ var.
2017’de seçim şıkkı

- Davutoğlu’nun profilinde değişiklik var mı sizce?

Seçim meydanlarındaki gibi davranmamaya çalışıyor şimdi. Burada AKP ile Cumhurbaşkanı arasındaki mesele halledilmiş veya çözüme kavuşturulmuş değil. Cumhurbaşkanı’nın Davutoğlu’ndan ve partiden tümüyle mesut olmadığını anlıyoruz. AKP siyasal İslamdan gelip muhafazakar demokratlığa evrilen bir parti mi olacak? Yoksa siyasal İslamcılığa yeniden geri dönen bir parti mi olacak? Şu an elde başka alternatif olmadığı için o eski muhafazakâr demokratlığı itekleyen bütün dinamikler ve aktörler bugün Davutoğlu’nun arkasında hizalanıyor. Ama Suruç sonrası süren savaş hali bu aktörlerin yeniden Tayyip Erdoğan’ın arkasına geçme sonucunu da üretebilir. Bu nedenle eylüldeki AKP kurultayı siyasi geleceğimiz için çok önemli. Benzer bir tartışma HDP için de geçerli. HDP çoğulculuğu kurumsallaştıracak mı, Kürt siyasi hareketinin parçası olarak mı kalacak?

- “AKP ’de iki şık tartışılıyor, kasım ya da nisanda seçim” deniliyor. Seçmen için kasım ya da Nisan fark eder mi?

HDP hariç, diğer üç partinin (AKP, CHP, MHP) bir başarı hikâyesi üretmeden seçime gitmesi rasyonel siyasi akılla anlamsız. AKP’nin biraz daha zaman kazanarak, öyle veya böyle bir koalisyon kurarak, cebine birkaç avantaj ekleyerek seçime gitmenin peşine düşeceğini sanıyorum. Tüm irrasyonelliğin içinde şu olacak demek yazı tura atmak gibi. Ama ben hala AKP’nin MHP koalisyon ile 2017’de seçim şıkkına daha yakın olduğunu sanıyorum. Ama Cumhurbaşkanı’nın hemen seçim sıkıştırmalarından nasıl kurtulabilirler ya da kurtulabilirler mi, onu da bilmiyorum.

- MHP demişken Bahçeli “şerefsizler” çıkışının ardından da “Yüzde 13.1’e kaçak viski bile yetiştiremezsiniz” dedi. Bahçeli neyin peşinde?

Bence bu siyasi tarih açısından sahiden kafa yorulması gereken bir durum. Son haftaya kadar şunu düşündüm. Öcalan getirildiğinde idam meselesinin gündemden çıkarılmasında MHP kilit rol oynadı. 2002’de ülke sıkışmıştı, beklenmedik anda MHP erken seçim dedi. O seçimle çıkış bulundu. 2007’de e-muhtıra konuşulurken 367 krizinin aşılmasını ve Cumhurbaşkanı’nın seçilmesini sağladı. Türban meselesinde yine öyle. Şimdi Devlet Bey, koalisyona kapısını sıkıca kapayarak, ülkenin sıkıştığı siyasi konjonktürde, çıkış yolu için AKP-CHP koalisyonuna mı işaret ediyor acaba diye bir iyimser ihtimal aklıma gelmişti. Fakat kullandığı dile, danışmanın “üç bin kişilik şerefsiz listesi” gibi sözlerine bakınca bu dil bu ihtimali anlamsızlaştırıyor. Viski tartışması buraya gelince, anekdot olsun ve gülümseyelim diye anlatıyorum, Şubat 2015’te yaptığımız hayat tarzı araştırmasındaki verilere baktık. O araştırma, şirketlerin hedef kitle seçimlerine yönelik bir saha çalışmasıydı. Deneklerin içki tercihlerinden araba marka ve modellerine kadar uzanan verileri içeriyordu. Şubat 2015 bulgusundan söz ediyorum. HDP’nin içindeki içki içenler veya içkisi viski olanların oranları MHP’nin içindeki içki içenlerden veya içkisi viski olanlardan daha geride. MHP seçmeninin yüzde 4.8’i viski içiyor, HDP seçmeninin yüzde 3.8’i viski içiyor. İçki içme oranlarında da Türkiye genelinde MHP seçmeni yüzde 28, HDP seçmeni yüzde 23. Şimdi bu rakamları bu tartışmada malzeme olsun diye değil gülümseyelim ve bu saçma tartışmayı geçelim diye söylüyorum. Fakat burada başka bir problem daha var. Bunu da önce Sayın Cumhurbaşkanı başlattı, AKP’nin kalemşörleri de kullanıyor. “Cihangir solcuları” fişlemesinden söz ediyorum. İnsanları adresliyorsunuz ve bir insan kitlesini hedef gösteriyorsunuz. Zaten kutuplaşmadan dolayı, mekânsal olarak ayrı gettolarda yaşama eğilimindeyiz. Bu tip adreslemeler, kutuplaştırmalar giderek şiddeti körüklüyor ve ülkeye hayır getirmiyor.

AKP tek başına gelmez

- AKP ile CHP birlikte değişecekler ya da birlikte gidecekler, demiştiniz. Birlikte koalisyon kuramazlarsa?

Halen aynı fikirdeyim. AKP’deki değişim kıvılcımı CHP’deki değişimi de tetikler. Ya ikisi birden değişecekler ya da birlikte birer ikişer puan kayıpları olabilir. CHP’den HDP’ye, AKP’den MHP’ye. Az önce söyledik, bu çok büyük matematik sonuç üretmez ama siyasi sonuçları çok büyük olur. Bu ihtimal de kuvvetlidir bence.