Eğer bahçemize ipek otu ekersek onların hayatlarını kurtarabilirmişiz.
“Hanım hanım kafayı mı yedin?” dediğinizi duyar gibiyim.
Bir magazin ekinde yazdığımın ve cumartesi sabahı belki keyifli birkaç dakika geçirmek için bu sayfada gözlerinizi dolaştırdığınızın farkındayım.
Ülkede olup bitene endişelenmekten, telaşlanmaktan ben de sizin gibi bitap düştüm.
Kafayı dağıtmaya çalışıyorum.
Siyasetin karanlığına, mutsuzluğuna çekilmemeye çalışıyorum.
Ama becerebildiğimi pek de sanmıyorum.
Bakın lafa aslında kelebeklerden ve ipek otundan girdim.
National Geographic dergisinde okuduğum bir makaleden söz edecektim size.
ABD Balık ve Yaban Hayatı Dairesi Müdürü Dan Ashe’nin röportajından bahsedecektim.
90’lı yılların ortasında nüfusu 1 milyarı bulan turuncu siyah sultan kelebeklerinin nüfusu bugün elli milyona inmiş.
Ve bunun sebebi de onların sevdiği ipek otunun sorumsuzca yapılan tarım ilaçlamaları sırasında zararlı bitkilerle birlikte çok azalmasıymış.
Eğer bahçemize bir dal bile ipek otu ekersek kelebekler bunu bulurmuş.
Ne güzel değil mi?
Bir an da olsa uzaklaştım koalisyondan, istikşafiden, karanlıktan.
Kelebeklerle birlikte içim umut doldu.
Gerçi benim ipek otu ekebileceğim bir bahçem yok.
Hatta ipek otu neye benzer onu bile bilmiyorum.
Ama işte iyi geldi bu minik hikaye.
Bir gün bahçem olması ve o bahçeye ipek otu ekmenin hayalini kurmak bile iyi geldi.
Çok yoruldum be sevgili okur ülkemizin gündeminden.
Erken seçim demek, birbirinden çirkin, hamaset dolu mitiglere geri dönmemiz, yine nefret dolu bir siyaset dilinin hayatımıza egemen olması anlamına geliyor.
Kelebeklerin olmadığı bir gündem o...
İpek otunun da...
Şişmanları ekmek kapısı yapan cerrahlar açıklansın!
Bizzat Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Yeşim Erbil açıkladı.
2012 yılında 850, 2013’te üç bin ve 2014’te tam altı bin kişi obezite ameliyatı olmuş.
Bu yıl rakamın 10 bin kişiyi geçmesi bekleniyormuş.
Ki düşünün bu daha SGK’nın karşıladığı kadarı.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Sait Gönen “Çığırından çıktı” demiş.
Evet gerçekten bu iş çığırından çıktı.
Çıktı çıkmasına da bu işte doktorların hiç payı yok mu?
Bence bu korkunç tabloyu bizimle paylaşanlar bu ameliyatları en çok yapan doktorları da açıklamalılar.
Yapılan ameliyatların yüzde kaçının gerçekten morbid obez hastalara yapıldığını da.
Şakası yok bu işin.
Kendimden de biliyorum, kaç doktor bana teklif etti bu ameliyatı. Hem de sanki diş çektirmek kadar kolay bir şeymiş gibi pazarlayarak.
Oysa dünyanın en tehlikeli operasyonları bu ameliyatlardan çıkıyor.
İnsanlar ölüyor ya da iyileşme aşamasında korkunç, acılı deneyimler yaşıyorlar.
Her şişman bir gecede zayıflamak ister. Bu duyguyu maddi kazanç kapısına çeviren, kullanan, manipüle eden doktorlar da açıklanmalı!
Ki artık kimse bu işi ticarete dökemesin...
Geçen Hafta
Bayburt’taki Baksı Müzesi 10’uncu yılını kutladı. Bulunduğu coğrafyada fütüristik mimarisiyle bir UFO gibi duran ama bölge için önemi büyük bu müzenin 10’uncu yılı kutlu olsun.
Üzerimizden meteor yağmuru geçti. Perseid meteor yağmurunu Çeşme’de hayli karanlık bir yer olan Çiftlikköy’den izledim. Doğa harikalarından birine tanık olmak, o ilahi dengeyi böyle güzel bir atmosferde deneyimlemek müthişti.
Geçmişe geri mi döndük diye diye 90’lar nostaljisine düştüm. Tracy Chapman CD’lerimin tozunu aldım. O asla eskimeyecek müziklerle sakinleşmeye çalıştım.
Milli irade-Allah-milli irade diyenlerin milli iradenin sözüne nasıl da aldırış etmediğine, duymak istediklerini seslendirmeyen bir milli iradenin nasıl da yok sayıldığına tanık olduk.
Yayınlanırken çok sevdiğim ‘Geniş Aile’ dizisinin film olacağını öğrendim. Umarım dizideki en favori karakterim Mürsel (İlker Ayrık’ın müthiş bir performansıdır) filmde nezih yerini almıştır. “Mürsel hopp!” :)
Trafik canavarı diye uydurup suçu üzerine attığımız sanal varlık yine onlarca cana kıydı. En korkuncu beş kişinin üzerine dalan sürücünün yol açtığı katliamdı. Ama tabii kimse oralı olmadı. Çünkü bizim koalisyon kurarmış gibi yapıp tüm gündemi onunla meşgul etmemiz gerekiyordu.
