Türkiye, 15 Temmuz akşamı alçakça bir saldırıya uğradı. Milletin gözbebeği, Peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızan bir grup asker görünümlü FETÖ’cü hain darbe yapmaya kalktı. Milletin demokrasiye sahip çıkması ve ordu içindeki yurtsever askerlerin direnişi, ihanet şebekesinin planlarını boşa çıkardı.

Cemaat görünümlü çete 

79 milyon, tehlikenin büyüklüğünü o kara gecenin şafağında fark etti. Oysa SÖZCÜ, kendisini “Hizmet” diye pazarlayan elebaşılığını Fethullah Gülen’in yaptığı cemaat tehlikesine, kurulduğu günden bu yana dikkat çekti. Devletin tüm organlarına sızan ve bir dönem “dokunanın yandığı” cemaat görünümlü bu çeteyle, kurulduğu günden bu yana mücadele etti. İspatı arşivlerdedir, attığımız manşetlerdedir. Bir numaralı tanığı da, artık bir aile olduğumuz ve sayıları milyonlara ulaşan okurlarımızdır. SÖZCÜ“cemaat” tehlikesine karşı yürüttüğü mücadelede haklı çıkmıştır, alnımız açıktır. Ve SÖZCÜ, bu mücadelesinden dolayı, Türkiye’nin bekasına kasteden FETÖ’cü çetenin bir numaralı hedefi ve düşmanı olmuştur. Bir dönem yasal görünüm altında faaliyet gösteren bu çete, Türk basınında en fazla davayı SÖZCÜ’ye karşı açmıştır. FETÖ’cü çete, bugün temizlenmeye çalışılan yargıdaki elemanlarının desteğiyle SÖZCÜ’ye karşı açtıkları bu davaların önemli bölümünü de kazanmıştır. SÖZCÜ, FETÖ’nün mağdurudur...

 

FETÖ torbasına atmak istiyorlar

Ancak bugün bazı odaklar, 15 Temmuz sonrası başlatılan mücadeleyi başka bir mecraya çekmek istemekte ve FETÖ torbasına SÖZCÜ’yü de atıp, susturmak istemektedir. SÖZCÜ’ye “FETÖ’cü demek” en küçük bir delili olmayan açık bir iftiradır. 10 yıllık yayın hayatımız pırıl pırıldır. Anayasa’ya bağlılık, basın ve ifade özgürlüğüyle evrensel gazetecilik ilkeleri dışına çıkılmamıştır. Arşivler unutmaz, internette mevcuttur, herkese açıktır.

Bu çamur Sözcü'ye yapışmaz

Evet SÖZCÜ, muhalif bir gazetedir. Aslında basın, özü itibariyle hep muhaliftir. Yanlışları, hataları, eksiklikleri yazar, yol gösterir. Demokrasilerde bu yüzden “dördüncü güç” olarak kabul edilir. “FETÖ’cü” çamuru SÖZCÜ’ye yapışmaz. Bundan en küçük bir kuşkumuz yok ama, yargının bugün farklı bir şekilde işliyor olması “kumpas ve iftiralardan” endişe duymamıza yol açmaktadır. Okurlarımız bunu bilmelidir. Egemenler de şunu bilmelidir ki; SÖZCÜ susarsa Türkiye susar. Türk basını en çok satan gazetesini, Türk halkı da sesini soluğunu kaybeder...

SÖZCÜ’ye yönelik “susturma” tehdidini yazarlarımıza sorduk. Şu yanıtı aldık:

ZAMAN SÖZCÜ’YÜ HAKLI ÇIKARDI (EMİN ÇÖLAŞAN)

SÖZCÜ Gazetesi yayın hayatına atıldığı günden bu yana sadece gerçeklerin savunucusu olmuş, sırtını hiçbir kesime ya da güç odağına dayamadan ilkeli yayın yapmıştır. Geçmişe dönüp baktığımızda SÖZCÜ’nün uyarılarının ne derece haklı olduğu, ortadadır. Zaman, ‘Yapmayın’ dediklerimizin hata olduğunu kesin biçimde su yüzüne çıkarmıştır. Yol gösterip, uyarı görevini yaptığımız konularda, SÖZCÜ’nün haklılığı ortaya çıkmıştır. SÖZCÜ’nün sadece kumpas davalarındaki tavrı dahi, bugün gelinen noktada haklılığının açık göstergesidir. Bugüne kadar özgürce köşe yazıp fikirlerimi aktardığım gazetem, Türk basınında bir mihenk taşıdır. ‘SÖZCÜ susarsa, Türkiye susar’ demek, gerçeğin ta kendisidir.

KORKMAYACAĞIZ SUSMAYACAĞIZ (BEKİR COŞKUN)

Bazen susmak en iyi anlatımdır…
SÖZCÜ susarsa, dünya çok şey anlar…
Toplamlarından iki kat fazla okunan SÖZCÜ’nün başına bir şey gelmesini, susturulmasını yandaş gazeteler elbet isterler…
Çünkü onların okurlarına ihanetini SÖZCÜ her gün yüzlerine vurup durur…
Biz ise iftiralara bakmayacağız…
Korkmayacağız…
Sinmeyeceğiz…
Susmayacağız…
Susturursan, dünya duyar…
İyisi mi sen de SÖZCÜ oku…

SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR (UĞUR DÜNDAR)

Çok ilginç bir tesadüftür ki geçen yıl yine 1 Eylül akşamı Marmaris’te Müjdat Gezen Tiyatrosu yaklaşık 3 bin seyici önünde benim Yalandan Kim Ölmüş kitabımdan uyarladığı oyunu sahneliyordu. Yine ne ilginç raslantıdır ki SÖZCÜ yazarları o gün köşelerini boş bırakmış böylece demokrasi ve basın özgürlüğü tarihine geçecek bir protestoya imza atmışlardı. Derken ön sıralarda oturan bir kadın seyirci aniden ayağa kalkıp haykırmaya başladı: SÖZCÜ SUSARSA, TÜRKİYE SUSAR. Sonra orta bloktaki 15-20 kişilik bir grup ona katıldı. Haykırışlar müthiş bir hızla artıyordu. Ardından diğerleri... Artık herkes sanki marş söyler gibi SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR diye bağırıyor, bu slogan tüm Marmaris’te yankılanıyordu. Daha sonra gittiğimiz İzmir, Bodrum ve Datça’da da hatırladığımda tüylerimi diken diken eden benzer unutulmaz anları yaşadık.

SÖZCÜ denildiğinde okurlarımızın aklına yurtsever, demokrasiye ve basın özgürlüğüne gönülden bağlı, bağımsız, Cumhuriyetin kalesi bir gazete gelir. O nedenle SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR. SÖZCÜ susmamalı, susturulmamalı ve insanlar yaşadıkça yaşamalı.
Yaşasın Türkiye, Yaşasın SÖZCÜ!..

TAM BAĞIMSIZLIĞIN VE ÖZGÜRLÜĞÜN SÖZCÜSÜYÜZ (YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN)

SÖZCÜ Gazetesi, ATATÜRK TÜRKİYE’sinin medyadaki onurlu bayrağıdır. Kurtarıcımız ve kurucumuz Gazi Mustafa Kemal’in yüce kişiliğinde simgelenen tam bağımsızlık, özgürlük, çağdaşlık ve hukuksallığın en bilinçli, en yürekli, en içtenlikli sözcüsüdür. Yaşam felsefemizi oluşturan Atatürk ilkelerinin yılmaz koruyucusu halkımızın sorunlarına çözüm üretilmesi için çaba gösteren en sıcak yaklaşımın sahibidir. Ulusal varlığımızın toplumsal güvencelerinden biri olmaya yaraşır tutumuyla güven kazanmıştır. Hiçbir hukuk dışı, ahlak dışı, gerçek dışı oluşum ve durumla, hiçbir ilgisi yoktur. Alnı açık yüzü ak, Yüce Ulusu’ na karşı sorumluluğunu ve yükümlülüklerini bilerek çalışmaktadır. Doğru bildiği yolda korkusuz yürümesini sürdürmesine kimse engel olamayacaktır.

ATATÜRKÇÜ ÇİZGİ İZLEDİK, O ÇİZGİDEN ASLA SAPMA OLMADI (MEHMET TÜRKER)

SÖZCÜ yayın hayatına başladığından beri demokrasiden ve halkın çıkarlarından yana olmuş Atatürkçü bir çizgi izlemiş ve bu çizgisinden asla sapmamıştır. Halktan yana tavrı nedeniyle eleştirdiği iktidarın çeşitli yollarla korkutma, sindirme, susturma çabalarına umursamadan cesaretle yoluna devam etmiştir. Son zamanlarda görüyoruz ki SÖZCÜ’ye FETÖ’cü diye dil uzatanlar bulunmaktadır. FETÖ’cü olduklarını saklamak için SÖZCÜ’ye çamur atma gafletine düşmüşlerdir. Bu iftiralar mesnetsiz olduğu kadar komiktir ancak SÖZCÜ’yü susturma çabalarının değişik bir şeklidir. SÖZCÜ bundan sonra da haksızlıklar, yolsuzluklar hırsızlıklar ve demokrasi dışı davranışlar karşısında asla susmayacaktır. Zira, SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR.

BİZ YAĞCI GAZETECİ OLAMAYIZ! (NECATİ DOĞRU)

Çamur atarak, leke sürürek, korku vererek bizi bugüne kadar yürüdüğümüz gazetecilik yolundan çevirmek istiyorlar. Demokrasi, basın özgürlüğü ister. Basın özgürlüğü ise çok sesliliktir. Biz çok sesliliğin içinde bir sesiz. Kalemimizi kimseyi vurmak için kullanmayız. Kimseyi övüp göklere çıkarmak için de kullanmayız. Doğru neyse, gerçek neyse, hak neyse onu bilir, onu yazarız. Bizi gerçeklerin ve doğruların sesi olamakan çıkartıp iktidarın yağcısı olmaya çekmek istiyorlar. Biz yağcı kalem, yağdanlık gazeteci olamayız.

HERKES SUSARKEN SÖZCÜ TÜRKİYE'YE GERÇEKLERİ ANLATTI (SAYGI ÖZTÜRK)

Bazı gerçekleri yazmak, gündeme getirmek kolay değildir. İnsanların telefonda  konuşmaya bile çekindiği dönemde bizler hem yazdık, hem konuştuk. Kimseye asla iftira etmedik, kendimizi savcı, hakim yerine koymadık, gerçek hakim ve savcıların geç de olsa doğru karar vereceğine, kumpasları çökerteceğine inanıyor o yüzden sıkça “Gerçek uygun adım ilerliyor ve onu hiçbir şey durduramayacak” diyorduk.

BİZE ‘ERGENEKONCU’ DA DEDİLER...

Ergenekon’un nasıl bir tezgah olduğunu, asla böyle bir örgüt olamayacağını ortaya koyduğumuzda bize de “Ergenekoncu” dediler. “Balyoz”un nasıl bir kumpas olduğunu yazdığımızda “darbeciliğe” terfi ettik. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast yapılacak yalanıyla, Kozmik Oda’ya girilmesinin amacını her fırsatta dile getirdik. Bunları  belgeleriyle de kitaplaştırdık. Meslektaşlarımızın Fethullah Gülen’in elini öpmek, dizinin dibinde oturmak için yarıştığı dönemde, biz bu cemaatin devleti ele geçirmek için yaptıklarını, devlet içinde nasıl korunduğunu belgelere dayalı olarak kamuoyuna açıkladık. Sözde “hizmet hareketinin düşmanı” ilan edildik. Yazdıklarımız, söylediklerimizde en küçük bir yalan varsa arşivimiz ortadadır. Nitekim, yalnız Fethullahçı Terör Örgütü Çatı İddianamesi’nde yazdıklarımızdan önemli bölümlerin alıntılanması da sadece gerçeklerin, doğrunun peşinde olduğumuzu ortaya koyuyor.

HAKLININ ZOR GÜNÜNDE YANINDAYDIK

Kumpasa uğrayanların da en çok sarıldıkları yine  SÖZCÜ’nün yazdıkları oldu. O yüzden, yazılan  her kitapta mutlaka SÖZCÜ yazarları  ve yöneticilerine, herkesin sustuğu dönemde yazdıklarımızdan dolayı teşekkürü hiç ihmal etmediler. Haklının zor gününde, dar gününde hep yanında olduk, bundan sonra da olacağız. Susturulursak mı ne olacak? O zaman Türkiye susacak…