Onur Caymaz, genç edebiyatçı.
Odatv’ye yazdığı son makalesi çok okundu; çok beğenildi.
Onur Caymaz’ın duygularımıza, düşüncelerimize tercüman olan yazısını SÖZCÜ okurları için özetliyorum:
Bir sürü insan tanıdım Türkiye, henüz hiçbiri girmedi senin ölü listelerine ama nice arkadaşımı mahkemelerinde süründürdün, hapse attın. Dağa çıkan da bilirim, Nişantaşı’ndan çıkmayan da...
Elit miyim bilmem ama kanımca elit Tevfik Fikret’tir, Türkiye. Dünyanın en güzel adamlarından biridir. Oysa sen “münevver” diye İskender Pala’yı seçtin, cezasını da çekeceksin, çekeceğiz birlikte. Sen bizim babamızsın çünkü. Toprağı insanın evidir. Nereye gitse de insan, toprağıdır, o toprağa sinmiş dilidir, ektiği çiçektir. İnsan demişti İsmet Özel, “nerenin yerlisidir?” Ben Türkçe olmadan yaşayamam, olmadan senin gelinciğin. Fakat senin gelinlerin on bir yaşında olmasa, olmaz mı Türkiye...
Canım Türkiye, denizlerini çok sevdim, evini, ağacını, yaprağını. Ne öğrendimse senden öğrendim: Halikarnas Balıkçısı, İzmirli Homeros, Efesli Herakleitos, Teşvikiye’de Attilâ İlhan, Haydarpaşa Garı’nda Nâzım Hikmet... Sende bildim. Suyunu içtim kana kana. Tuzuna vardım, gülünü kokladım senin (...)
Sende açtım gözümü, anamdan ağzıma dolan süt sendendi. Kemal Paşa’yı da sende tanıdım, Orhan Kemal’i de; Yılmaz Güney de benimdi, Türkan Şoray ve Tezer Özlü de... Hem sen değil miydin Sevgi Soysal’a ne iş yapıyorsun diye sorduğunda; yazarım diye cevap verince o güzel kadın; yaz kızım, ev hanımı diyen... Dedin Türkiye dedin, kusura bakma; Sabahattin Ali’ye sendin köftecilik, kamyonculuk yaptıran; çarşaflı kızlar senin sayende okudu Kürk Mantolu Madonna’yı yine...

Çoktan yitirdik


Söylesene Türkiye! Biz sana ne yaptık, sen bize ne? Lice’ye ve Adrasan’a neden aynı anda üzülmüyoruz artık? Çocuklar diyorum bak, çocuklar öldü Türkiye. Dünyanın çiçeğidir çocuk dediğin şey! Berkin öldü, Uğur öldü, Ali İsmail, ötekiler, ötekilerin çocukları. Daha dün yine biri, asansörün altına sıkışıp, bir işçi çocuk... Çocuklar niye işçi Türkiye? Tanrı mı böyle istiyor, para mı, sen mi izin veriyorsun? (...)
Neden bunca korkuyorsun Türkiye, neden vazgeçtin bizden! Kafayı kazıtmış, elinde sigarasıyla bir kadın geçti yanımdan dün; giydiği tişörtün üzerindeki yazının ne olduğunu bilmeyen altın dişli, erkek ayakkabılı teyzeler, orospu dediler yanlarından geçince. Sen niçin kimseye bunca tahammül edemez oldun? Osmanlı hakkında bunca hiçbir şey bilmeyen torunun, neden her yere Akbil ile gidiyor Türkiye? Neden dedelerin uzandığı Viyana’yı hiç görmediler henüz. Neden görseler bile Viyana ile burası birbirinden bunca farklı diye düşünmüyorlar... Böyle torunluk mu olur?
Biz çoktan yitirdik kardeş olmayı Türkiye. Biz çoktan bölündük. Bizi birleştiren, mezarlardan başka hiçbir şey kalmadı. Onlar da önümüzdeki savaşta bombalanır belki, söyle! Tanıdığım çok insan var ki seni terk edecek. Gelgelelim biz buradayız. Gemi batana kadar... Deniz sonsuz çünkü güzel çocuğum...

Seni bırakmayacağız


Geçen kış, bizim dükkânın orada, metro istasyonunda yaşayan Suriyeli çocuklara, tüm sokaktan dilene dilene para toplayıp üç kalın mont aldım üşümesinler diye biliyor musun? Cennete gitmek için yapmadım Türkiye. Cennet istemiyorum ben. Misal Mehmet Metiner de cennete gidecekse ben çok sıkılırım orada. Sonra dün Atatürk Havalimanı’ndaki patlama sırasında ölen insanlara şehit diyenlerle, aynı cennette nasıl yaşarım, yüzüm tutmaz Türkiye! Sen utanma duygunu nerede sakladın hazine gibi...
Çocuğum Türkiye, evladım Türkiye, babam, babacığım Türkiye. Vurmayın öldüm demişti Ali İsmail. Şimdi boktan bir Twitter grubunun yaptığı bile linç oluyor. Sahi, şu trollerin maaşı ne kadar oldu bu ara Türkiye; 1.5 veriyorlar mıdır? Senin televizyonlarında oynayan dizilerini yazıp çekenlerin zekâ seviyesinden şüphe duyan var mıdır? Biliyor musun? (...)
Her gün çıkıyorlar televizyonda, kör kurşunlardan konuşuyorlar, hiç evlatları yokmuş gibi; kör kurşuna sormuşlar mı, hiç çocuk emzirmiş mi? Ben Yiğit Bulut’un gideceği cenneti istemem can ülke. Kaç ırmağından kan aktı senin su yerine!
Televizyonları her akşam durmadan “işgal eden” o bozuk Türkçeli sakallı herifleri ben hiç seyretmiyorum Türkiye. Uzmanı değilim çünkü hiçbir şeyin. Uzmanlığa gerek duymuyorum. Müslüman değilim ama kimsenin ibadetine karışmıyorum. Tanrıya inanmıyorum ama kimsenin tanrısına bir şey demiyorum. AKP’li değilim, hiç olmadım, AKP’sizlerin de yaşayabileceği bir hayat düşlüyorum. Senin partilerinden bir şey ummuyorum zaten. Bitmiş bir rejim olan demokrasinin, çoğunluk yerine az olanı koruduğunu çoktan unutmuşsun! Çok olan her daim haklı olsaydı kumsallar herkesi sollardı Türkiye! Senin soluna ne oldu sahi, sol yanına! Bir olmak için hepimizin ölmesini mi bekliyor senin solcular... Herkese avuç avuç özgürlük verebileceğimiz bir ülke kurabilmek çok mu zor? Sahi sorayım sana benim cânım efendim, bu kadar ölüyü nasıl kabul ediyor senin içinden bir zamanlar hayat fışkırmış o bereketli karnın. Senin kaç mezarın var Türkiye ve seninle neden her gün azalıyoruz?
Sahi Türkiye, seni bırakmayacağız bu kesin ama seninle ne yapacağız...