Bol yıldızlı lacivert gökyüzü.
Tenimizi okşayan ılık rüzgar.
Yapraklarının altında oturduğum pırnarın hışırtısını hissediyorum.
Tipik bi Ege gecesi.
Gülsin Onay dinliyorum.

*

Bir başka sihirli gece... Orhan Kemal Meydanı’ndan taş duvarlar arasından, taş basamaklarla Yıldız Kenter Galerisi’ne iniyorum, Profesör Süleyman Saim Tekcan’ın özgün baskı resim sergisini geziyorum, tablolardan oluşan düşler sokağında Mine Arasan’ın yağlıboyalarını, Asuman Saltuk’un suluboyalarını dolaşıyorum, sonra yine pırnarın altına kuruluyorum, bu defa Ataol Behramoğlu şiir okuyor... Yitik bir ezgisin sadece, tüketilmiş ve düşmüş gözden / düşlerinde bir çocuk hıçkırır, gece camlara sürtünürken / çünkü hiçbir kelebek tek başına yaşamaz sevdasını / severken, hiçbir böcek, hiçbir kuş yalnız değildir / ölümdür yaşanan tek başına, aşk, iki kişiliktir.

*

Bir başka şahane gece... Taş kemerler altından Dibek Galerisi’ne tırmanıyorum, Profesör Erdinç Bakla’nın Anadolu İdolleri sergisindeyim, değerli ustanın elleriyle can verdiği seramik heykeller sanki gözleriyle takip edercesine bana bakıyor, Hitit’le Truva’yla Çatalhöyük’le Kapadokya’yla yüz yüzeyim, bir sandalye çekip, bütün gün burada oturmak istiyorum. Ve, ayrılıyorum yanlarından daha şimdiden özleyerek, tekrar iniyorum pırnarımın altına... Turgut Özakman’dan sonra bu topraklara Allah’ın lütfu olan Sinan Meydan’ı dinliyorum. Mustafa Kemal’in Samsun’a gitmek üzere Bandırma vapuruna binmeden önceki altı ayını anlatıyor. 19 Mayıs’tan önceki altı ay... Ders desen, ders gibi, macera filmi desen, macera filmi gibi, öylesine harika anlatıyor ki, gözümüzün önünde canlanıyor.

*

Bir başka unutulmaz gece... Profesör Cuma Ocaklı’nın Aydemir Atalay’ın Sibel Yıldırım’ın resimleri arasında kendimi kaybediyorum. Rıfat Koçak’ın Nilgün Cebeci’nin heykelleri olacak yakında burada, Şinasi Bozatlı’nın Çetin Davran’ın resimleri olacak, Kaya Kadınlar fotoğraf sergisi olacak, Kaf Dağı’nın Kuleleri belgeseli yayınlanacak, şimdiden heyecanlanıyorum, görmek için sabırsızlanıyorum. Ve elbette, gene gelip pırnarımın altına oturuyorum, bu defa, varlığıyla onur duyduğumuz İlker Başbuğ’u dinliyorum. Atatürk’ün okuduğu kitapları, yazdığı kitapları, Atatürk’ün kitap aşkını anlatıyor.

*

Dibeklihan burası.

*

Kültür sanat köyü.
Bodrum’da.

*

Çölde bir vaha.
Pespayelikler okyanusunda sığınılacak bir ada.

*

Para biriktirmek yerine, insan biriktirmeyi, sanat biriktirmeyi, kültür biriktirmeyi tercih eden Cenap Tezer ve mimar Gülay Tezer tarafından yaratılan mucize... İki güzel insandan, insanlara hediye.

*

40 bin metrekare üzerine kurulu, inanılması güç, anlatması daha güç bir yer burası... Halk sanatına ışık tutan, müzesi var. Unutulmaya yüz tutmuş yerel eşyalardan oluşan, sandık odası var.
Anadolu’nun dört bir köşesinden toplanmış objelerden derlenen, halılar kilimler nazarlıklar, kırkyama dükkanı var. Özlen Ayata’nın, gümüş ve deri, tasarım atölyesi var. İğne oyası, keçe aksesuar, ipek yastıklar, kumaşçı dükkanı var. Gonca Şenocak, etnografik objeler, gümüş atölyesi var. Fotoğraf sanatçılarının eserlerini seçip, eviniz veya ofisiniz için istediğiniz ebatta bastırabileceğiniz, fotoğraf atölyesi var. Yazlık elbise, havlu, masa örtüleri, el emeği, özgün butik var. Dokunmaya kıyamıyorum, bakmaya doyamıyorum, Turgut Tuna, Adil Can, İsmail Yiğit, Kütahyalı Ömer usta, Hititli Necip usta gibi, Türkiye’nin önde gelen çömlek ustalarının, her biri imzalı eserlerinin, kapların testilerin yeraldığı, çanak çömlek dükkanı var. Açıkhava sineması var. Ege mutfağı, meyhane, Dibek Sofrası var. Bar var. Kahvehane var.

*

Kimi akşam, flamenko konseri izliyorsunuz, kimi akşam, caz dinliyorsunuz. Bazen şiir dinletisi, bazen bale gösterisi, bazen keman, bazen piyano resitali... Fikret Otyam, Özdemir Asaf, unutturulmuyor, anma geceleri düzenleniyor. Arkeoloji söyleşileri düzenleniyor, bu akşam mesela, Şükrü Özüdoğru tarafından Kibrya antik kenti anlatılacak, haftaya, Nezihi Başgelen tarafından Sagalassus anlatılacak.

*

Dibeklihan, ismini... Kapısındaki iki devasa yoğurt dibeğinden alıyor.

*

Kuruluş felsefesi ise, girişindeki kitabede yazıyor: “Bodrum yarımadasının o güzel doğasını hoyratça harcayan, betonlaştıran... Sosyal yaşantısını paparazzi kültürüne malzeme olma uğrunda yozlaştıran bir değişime başkaldırıdır Dibeklihan... Varlıklı olmak için değil, var olmak için uygulanmış bir projedir Dibeklihan.”

*

Nefes almak için gittiğim yerdir.
İnsan olduğumuzu hatırladığım yerdir.

*

Bodrum’u 70 liralık lahmacundan, şezlongların arasında şarkı söyleyen uydur kaydır tiplerden ibaret göstermek, avanta tatil için kalemini kiralayan şerefli (!) basınımıza yakışır ama... Halikarnas Balıkçısı’nın ruhuna ihanettir.

*

Ülke gündeminden boğulduğunuzu düşündüğüm için, belki biraz nefes alırsınız diye yazıyorum... Cenap Tezer gibi yurtseverlerimiz varoldukça, Dibeklihan’ı Dibeklihan yapan sanatçılarımız aydınlarımız varoldukça, çocuklarımızın geleceği için umut vardır.