Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci gününde savunmasını yapan ve suçlamaları kabul etmeyen Kemal Batmaz'a önce darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü 143'üncü Filo'daki güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri izletildi. 4'üncü Ana Jet Üs eski Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in kendisine asker salamı verme görüntüleri izletilen ve bilirkişi raporunda görüntülerin kendisi olduğu yönündeki rapor hatırlatılan Kemal Batmaz, "Ben de size soruyorum? Darbe gecesi ve hadiseler isimli başlık altında benim bir faaliyetim olduğu yönünde bir ifade geçiyor mu?" dedi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Bu görüntülerdeki siz misiniz, değil misiniz?" diye soruyu tekrarlaması üzerine Batmaz, "İddianamelerdeki ifadelere havale ediyorum" diye yanıt verdi. Başkanın aynı soruyu tekrarlaması üzerine Batmaz, 'Değilim' cevabını verdi. Bu cevap üzerine salonda tepkiler yükseldi.

HAVALİMANI GÖRÜNTÜLERİNİ KABUL ETTİ


Atatürk Havalimanı'nda Adil Öksüz'le birlikte olan görüntüleri de izletilen Batmaz, "143. Filo'yu kabul etmiyorum. Atatürk Havalimanı'ndaki görüntüleri kabul ediyorum" dedi.  Mahkeme Başkanı Giray'ın "Bilirkişi tarafından tüm görüntü ve sizin savcılık makamında çekilen fotoğraflarınız incelenmiş. Fotoğraf ve görüntülerde eşleştirme yapılmış. 7 derecede yapılan değerlendirme sonucunda her iki görüntülerinden size ait olduğunu kesin tanımlama olarak belirlemiş. Şimdi ne diyeceksiniz" demesi üzerine Batmaz, "El hak benim ama Akıncı Üssü'ndeki ben değilim" diye cevap verdi.  'Peki bu görüntülerdeki kişi size benziyor mu?' sorusuna tepki gösteren Batmaz, "Benim olmadığımı söylediğim kişinin bana benzeyip benzemediğini nasıl sorarsınız" dedi. Cevaba sinirlenen Başkan Giray ise yüksek sesle "Ben sorarım siz cevabınızı verin" diye karşılık verdi. Kemal Batmaz, bu kez "Ben değilim" yanıtını verdi.

  "Yurt dışına kağıt ithalatı için gidiyorum"


Batmaz, iddianamedeki darbe hazırlıkları kapsamında yurt dışına giriş ve çıkışlarına ilişkin iddialara yanıt vereceğini söyleyerek sözlerine başladı. 2001-2006 tarihleri arasında Kaynak Holding'de dış ticarette çalıştığını belirten Batmaz, "Kurumun ve dış piyasanın ihtiyacı olan ürünlerin yurt dışı Ar-Ge'sini ve firma görüşmelerini yapıp, ithalatını gerçekleştiriyorduk. Belirli bir büyüme gerçekleşince ekibimle Kaynak Kağıt'a geçtim. 2015 yılının ortalarına kadar başta müdür olarak, daha sonra genel müdür olarak çalıştım. Çalıştığım dönemlerde şirketlerin ve dış piyasanın ihtiyaçları olan başta fotokopi kağıdı olmak üzere defter, kitap kağıtlarını dünyanın muhtelif yerlerinden ithal ediyorduk. Piyasada bir büyüme ivmesi yakaladık. Yıllık ortalama 50 bin ton civarında kağıt tedariği yapıyorduk. Çalıştığımız ülkeler İspanya, Portekiz, Japonya, Çin, Almanya, ABD, Endonezya, hatta Avustralya'ya kadar uzanıyordu. 15 ayrı ülkeden alım yaptığımızı hatırlıyorum" diye konuştu.
Ürün kalitesi ve fiyat endeksinin uygunluğundan dolayı ABD alımlarının arttığını söyleyen Batmaz, bu nedenlerden dolayı sık sık ABD'ye seyahat ettiğini savunarak, yurt dışına seyahatlerinin nedeninin genel amacının bu olduğunu iddia etti. Batmaz, iddianameye bakıldığı zaman belli kısım seyahatlerin iddianameye girdiğini ifade ederek, bunun yanında Çin, Japonya, İtalya, Almanya, Rusya'daki bayi toplantıları ve ticaret görüşmelerinin iddianameye konulmadığını savundu. Batmaz, "20 yıllık bir zaman dilimi baz alınmıştır. Bu zaman dilimi içerisinde 'Öksüz ile şu tarihlerde, üç gün arayla, 5 gün arayla giriş-çıkış yaptığınız tespit edilmiştir' şeklinde yalnızca bu tarihler ele alınarak değil doğru bir analiz yapılabilmesi için seyahatlerin hepsinin ortaya konularak bakılması gerektiği kanaatindeyim" şeklinde konuştu.

[old_news_related_template title="Adil Öksüz böyle vedalaşmış: Bana bir şey sormayın buralardan gidiyorum!" desc="Adil Öksüz’ün kayınbiraderi Ali Sami Yıldırım savcıya şu ifadeyi verdi: 18 Temmuz’da uçakla İstanbul’a geldi. Ben karşıladım. 19 Temmuz’da Sakarya’ya geçtik. 20 Temmuz’da bizimle vedalaşıp, evden ayrıldı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/06/mit-adil-oksuz-mitte-calis.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/adil-oksuz-boyle-vedalasmis-bana-bir-sey-sormayin-buralardan-gidiyorum-1953423/"]

  "Aynı dönemde yurt dışında bulunmam aynı yerde buluştuğumuz anlamını taşımaz"


FETÖ'nün firari imamı Adil Öksüz ile birlikte darbe toplantıları yaptığı, toplantıların ardından ABD'ye gittiği iddialarını kabul etmeyen Batmaz, "İddianamede bazı seyahatlerde 'Şüphelilerden Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç yukarıda açıklanan asker şüphelilerle birlikte Mart 17 ve Mart 21 tarihleri arasında ABD ülkesinde örgüt lideri Fetullah Gülen ile gerekli istişareleri yaptıktan sonra Türkiye'ye döndükleri ve darbeye hazırlık faaliyetlerine devam ettiği, Adil Öksüz'ün 05.05.2016-27.05.2016 ve 04.06.2016 tarihleri arasında Ankara'da darbeye hazırlık toplantıları yaptığı anlaşılmıştır' deniliyor. Pensilvanya'da yapıldığı iddia edilen toplantılarla alakalı kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bazı seyahatlerde iddianamede belirtilen kişilerle aynı dönemde yurt dışında bulunmam aynı yerde buluştuğumuz anlamını taşımaz. Yüzölçümü Türkiye gibi olan bir yeri hesap etmemek lazım. ABD yüzölçümü bakımından Türkiye'nin 20 katı büyüklükte. Hangi sebepten insanın nereye gittiğine bakmak lazım. Belirtilen zaman aralığı 4 gündür. Bu zaman zarfına bakıldığı zaman Öksüz New York'ta, Batmaz Miami'de, Çiçek çocuklarının dil okulu için Los Angeles'te, Oruç ise şehir festivali için San Fransisco'da. Bilenler bilir bunlar birbirinden çok alakasız yerler. Tedbir amaçlı deniliyor delil olarak" ifadelerini kullandı.
Tıbbi malzemeler işi ile alakalı Mehmet Sungur adlı bir kişi ile arkadaşlık ilişkisi olduğunu anlatan Batmaz, "2006-2007 yıllarında şirketin belli bir kısmına sermayedar olarak ortak oldum. Benim verdiğim bir miktar sermaye onun işine yaramıştı. Büyüyen şirketi de haliyle benim işime yaramıştı. Hastane laboratuvarı kuruluyordu. Ben aynı zamanda Kaynak'ta yöneticilik yaptığım için bu işin akışını bir yönünden bilmediğimden dolayı hiçbir şekilde müdahil olmadım. Mehmet Bey'in şirketi Samsun merkezli. Samsun'da üniversite okurken Mehmet Bey'in tanıştığı ve benim de sonradan ilişkim olduğu Öksüz'ün kayınbiraderi olduğunu öğrendiğim Abdulhadi Yıldırım'ı başta çalışan olarak, sonra da az bir hisse vererek işe aldım. Mehmet Bey'in çalışma prensibi şuydu; hiperaktif olan, kendisinde istikbal gördüğü bazı çalışanlara çok küçük ortaklıklar vererek işe olan performanslarını arttırıyordu. Abdulhadi Yıldırım bir süre sonra kendi işini kurmak için ayrıldı, bizim ortaklığımızda 2015 yılının ilk çeyreğine kadar devam etti. Mehmet Bey ile ortaklıktan ayrıldık" dedi.

  "Öksüz ile belirli periyotlarda aynı karede olmam tesadüf"


Batmaz, "11 Temmuz'da Mehmet Bey ile aramızdaki meseleleri tekrardan görüşmek için New York'a gittim. Mehmet Bey ile bir hafta öncesinde görüşmek için anlaşmıştık. Mehmet Bey sürekli gittiği bir otelin ismini vererek orada olacağını söylemişti. Ben de son gün internet üzerinden bir otelde rezervasyon yaptım. Sungur'u birkaç kez aradım, telefonu kapalıydı. Bir süre sonra Mehmet Bey'in şirketlerinde çalışmış, Mehmet Bey ile aramızdaki meselelere vakıf olan ismini vermek istemediğim bir arkadaşımla buluştuk. Bir müddet konuştuk ve rezervasyon yaptırdığım otele chack-in de yaptırmadı, New York'ta onun kaldığı otelde kaldım. Mehmet Bey ile görüşemediğimizden dolayı Türkiye'ye THY'den bilet aldım ve döndüm. Seyahatimin kısa sürmesi planlı değildi. Dönüş yolculuğunda basın yolunda Atatürk Havalimanı görüntüleri olarak devamlı verilen Öksüz ile belirli periyotlarda aynı karede olmam tesadüf. THY, gold kart üyelerinin yurt dışı seyahatlerinde kullandıkları yerler, pasaport kontrol gişeleri farklıdır. Gold kart üyelerinin kullandıkları bir yer vardır, bundan dolayı aynı yer, aynı pasaport kontrol noktası kullanılmıştır. Arka arkaya gelmemiz de normaldir. Öksüz'ü Abdulhadi Yıldırım'ın yanında birkaç defa görmüştüm. Yalnızca dönüş yolculuğunda bir, iki defadan görmeden dolayı merhabalaşma gibi şeyler olmuş olabilir. Çünkü bir göz aşinalığı var. Birliktelik gibi bir durum olsaydı gidişte de birlikte olurduk. 20 küsür saatlik gidiş-dönüş yolculuğunda muhakkak yan yana koltuklar alınırdı" iddiasında bulundu.

  "Darbe planlarını onaylatmadım"


İddianamede, darbe planlarını örgüt lideri Gülen'e onaylatmak için seyahatler yapıldığının yer aldığını anımsatan Batmaz, "Onaylatmak için gittiler" ifadesini kesinlikle reddettiğini, Pensilvanya'ya gitmediğini, görüşmediğini savundu. Batmaz, "Benim hiçbir şekilde görüşmem, bu konuları değerlendirmem, talimat almam söz konusu olmamıştır. Herhangi bir talimat almadığım gibi hiç kimse de bu şekilde bir talimat verdiğimi söyleyemez. Bu kesimle bağlantım yalnızca mazide şirketlerinde çalışmamdan ibarettir" dedi.

  "Harun Biniş ile arsa bakmaya gittik"


15 Temmuz tarihindeki yaşananları anlatan Batmaz şunları kaydetti:  "15 Temmuz'dan bir hafta önce birlikte tutuklandığımız Harun Biniş ile internet üzerinden yazışarak anlaştık ve buluştuk. Kendisiyle Kaynak Holding'de çalışıyorduk. Benim son dönemlerde gayrimenkul işiyle uğraştığımı biliyordu. Bir miktar parası olduğunu, gayrimenkul alacağını, kendisine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Ben Ankara'yı bilmem. Kendisi yer gösterecekti, ben de piyasa değerlendirmesi yapacaktım. 15 Temmuz'da öğlene doğru Ankara'ya geldim. İsmini vermek istemediğim arkadaşımın işyerine geçtim. Bir süre sohbet ettikten sonra arkadaştan aldığım araç ile birkaç ihtiyacı giderip, sonrasında da ertesi gün sabah buluşacağımız Harun Beyi arayıp ricasını yerine getirmekti amacım. Yola çıktıktan kısa süre sonra arıza ışığı yandığını fark ettim. Saat 14.30 sıralarında ben Ankara merkezdeydim. İddianamede 15.00'de darbenin başladığı söyleniyor. Bu arada 20 küsür saatlik uçak yolculuğu, İstanbul-Ankara yolculuğunun yorgunluğu, bir gün öncesinde uyumamış olmam ve zaman farklarından kaynaklanan jetlag olmam beni halsiz düşürmüştü. Arkadaş halimi anlamış olacak ki istirahat için evine davet etti ve gittim. Gece uçak seslerini duydum ve kalktım. Ev sakinleriyle saat 23.00 sıralarında TV'yi izledik. Sabah kendileri ailesiyle birlikte gitmemem konusunda ısrar ettiler. Ama söz vermiş olmam, daha öncesinde randevulaşmış olmam beni o sabah saat 08.00'de Ümitköy'e gitmeye sevk etti. Evinde kaldığım arkadaşa bir zararı dokunur düşüncesiyle daha önce savcılık ifademde bu durumdan bahsetmemiştim. Harun Bey'in yönlendirmesiyle taksiyle bir müddet gittikten sonra bir köyde durduk. Taksicinin bizi beklemeye niyeti yoktu. Valizimi ve el çantamı araçtan alarak indim. Biraz ileride ne olduğu bilmediğim bir tesis vardı. Köy tarafına baktığım zaman kimseyi göremedim. Ama karşıda kasketli birisini gördüm. Köy muhtarı hakkında bilgi almak için oraya gitmeye karar verdim. Biraz ilerledikten sonra araçla memur bey geldiler. Kimlik ve ne aradığımız sordular. Bir telaş vardı. Derdimiz anlatmaya çalışırken emniyette anlatırsınız dediler. Bu arada yanılmıyorsam başkalarını alan bir araç daha bulunduğumuz aracın yanına geldi. Aracın ön kısmına Harun Beyi, yanına da beni. Yanıma bir jandarmayı oturtturdular. Kendisine birkaç defa siyah el çantamın olmadığını söyledim fakat kale almadı. Sonra başka bir araca aldılar bizi ve jandarma karakoluna geldik. Sonrasında da emniyete sevk edildik."

Batmaz'ın savunmasına müştekiden tepki


Batmaz, 13 ayrı suç ile suçlandığını anımsatarak, bunları kabul etmediğini söyledi. Batmaz, darbe gecesi yaşananlarla ilgili alınan ifadelerde adının hiç geçmediğini ifade ederek, belirtilen gibi Akıncı Üssü'ndeki eylemleri koordine etmediğini, talimat vermediğini öne sürdü. Batmaz'ın ifadesi üzerine bir müşteki "Söylediğin yalanlara sen inanıyor musun şimdi? Ne kadar rahat, sanki biz suçluymuşuz gibi" diyerek tepki gösterdi.
Batmaz, "Örgütün haberleşme programı olan ByLock'u kullanmadım. Hiç kimseye emir ve talimat vermemiş olmam, Ankara'da yapıldığı iddia edilen darbe toplantıları sırasında yurt dışında olmam, darbenin ne planlayıcısı ne de yöneticisi olmadığımın delilidir. Ben hiçbir zaman bu girişimin bir parçası olmadım. Üzerime atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum" ifadelerini kullanarak savunmasını tamamladı.

"Mahkeme sonunda neticelenmesini bekliyorum"


Batmaz'ın savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. "Darbe girişiminin arkasında terör örgütü elebaşı Gülen ve ekibinin olduğuna inanıyor musunuz?" şeklindeki soruya Batmaz, "Benim kafama takılan bir şey var. Böyle bir teşebbüse katılan biri neticesi itibariyle başarılı olsun veya olmasın kendisine ulaşılacağını bildiği unsurlarla böyle bir teşebbüse kalkışmaz" cevabını verdi. "Bunu Fetullah Gülen yaptı mı?" diye tekrardan sorulması üzerine Batmaz, "Bunu bana sormayın, mahkemenin neticesi belirleyecektir. Şu an istinat edilen bir takım iddialar var. Mahkeme sonunda neticelenmesini bekliyorum" demekle yetindi.  Batmaz, örgüt ile ne zaman tanıştığının sorulması üzerine, "Üniversite yıllarında bir miktar sohbetlere gittiğim hatırlıyorum. O zamanlar gidip geldim. 'Bilfiil aralarında bulundunuz mu?' diye soruyorsanız; ben yalnızca ticari olarak çalışan biri olarak bulundum" iddiasında bulundu.

"El hareketleriniz, vücut diliniz Gülen'in kopyası"


Söz alan müşteki avukatı Fatih Atalay'ın, "El hareketleriniz, vücut diliniz kesinlikle Fetullah Gülen'in kopyası. 17 Aralık'tan ve 15 Temmuz'dan sonra izlediğimiz videolardaki hareketlerle aynı. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Batmaz, "Bu izah edilecek bir durum değil" cevabını verdi.

[old_news_related_template title="3 numaralı hain ilk kez görüntülendi" desc="Akıncılar Üssü davası için yapılan ilk duruşmaya firariler dışındaki sanıklar getirildi. İhanet kortejinin en önünde ise davanın 3 numaralı sanığı Kemal Batmaz yer aldı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/08/batmaz-487.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/son-dakika-haberi-3-numarali-hain-ilk-kez-goruntulendi-1955193/"]

FETÖ'NÜN İMAMI HAKAN ÇİÇEK SAVUNMA YAPTI

Kemal Batmaz'ın ardından diğer sivil imam Hakan Çiçek'in savunmasına geçildi. 13 aydır tutuklu olduğu söyleyen Çiçek, suçsuz olduğunu, darbe girişimi ile alakasının olmadığını, FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını savundu.

"GURUR DUYDUĞUM ÜLKEYİ YIKMAKLA SUÇLANIYORUM"

Hakkındaki iddialardan birinin de "Türkiye Cumhuriyetini" yıkmaya teşebbüs etme suçlaması olduğunu anımsatan Çiçek, "Türk olarak, Türk vatandaşı olarak, gurur duyduğum bu ülkeyi yıkmakla suçlanıyorum. Devlete, millete, bu vatana ihanet etmiş bir insan olarak beni yargılıyorsunuz. Fakat bu iddianame içerisinde hakkımda somut suç delili olan, darbe yaptığımla alakalı bir şey bulamadım ben" ifadelerini kullandı.

"GERİZEKALI DEĞİLİM"

Olayla ilgili hiçbir ilgisinin ve alakasının olmadığı iddiasını yineleyen Çiçek, talihsiz bir şekilde o gece Akıncı Üssü'nde olduğunu öne sürdü. Çiçek, üniversiteye 1990 yılında başladığını ve 4 yıllık üniversiteyi 10 yılda bitirdiğini anlatarak, "gerizekalı" olmadığını, ticaretle uğraştığı için üniversiteyi bu kadar sürede bitirdiğini söyledi. Kendini ticarete adadığını anlatan Çiçek, çocukluğundan bu yana sürekli çalıştığını kaydetti.

"TARLADA POŞET İÇİNDE BİR TOMAR PARA BULDUM"

Çiçek, ziyaret için gittiğini savunduğu Akıncı Üssü'nden sabaha doğru kaçtığını dile getirerek, "Bir tarlada yaklaşık 2 saat yürüdüm. Tarlada bir poşet içerisinde bir tomar para buldum. Jandarma beni yakaladığı zaman da kendime ait olan 5 bin dolar ile 8 bin TL civarında para olduğunu, o bir tomar parayı tarlada bulduğumu söyledim. Tutanak yapılırken de bunların kayda geçmesini istedim. Poşet içindeki para sayıldığı zaman 23 bin 800 dolar olduğu anlaşıldı. Sonra beni tutanakla birlikte polise verdiler. Polise 'bu paraları tarlada bulmuş' denilince, 'tarlada para mı bulunur ulan?' deyip beni dövdüler" diye konuştu.

Çiçek, Türkiye'de çok sayıda şirketinin bulunduğunu, ABD'de de şirketinin olduğunu belirterek, "Ben bir iş adamıyım, başka derdim yok. Tüccarım ve değişik iş kollarında işim var" dedi.

SÖZDE OKULA ÖĞRENCİ KAYDETMEK İÇİN GİTMİŞ

Çiçek'in sürekli "iş adamı" olduğunu anlatması üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü'nde neden bulunduğu konusuna gelmesini istedi. Ankara'da çok sayıda okullarının bulunduğunu belirten Çiçek, Yenimahalle'de yeni açacağı bir okula öğrenci bulmak için çalışmalar başlattıklarını söyledi. Çiçek, Çankaya'da kendisine ait olan bir okuldayken Akıncı Üssü'nde görevli olan eski Albay Ahmet Özçetin ile tanıştığını anlatarak şunları kaydetti:
"Kendisi bizim okuldan bir öğrencinin velisiymiş. Kendisiyle tanıştık albay olduğunu söyledi. Kendisine Yenimahalle'de yeni açılacak olan okuldan bahsettim. Çankaya'da okuyan öğrencilerin de oraya aktarılacağını söyledim. Kendisinden bu yeni okula kayıtta öğrenci bulmak için yardım istedim. O da cuma günleri Akıncı Üssü'nde kokteyl yaptıklarını bana söyledi. Kendisine 'cuma günü kokteyle katılabilir miyiz? Personellerimi bilgi için oraya gönderebilir miyim?' diye sordum. Kendisi de 'olabilir' dedi. Kokteyl, saat 20.00'da olacağı için, personelimin de yorulduğunu düşünerek bizzat oraya gitmek istedim ve bunu kabul etti. Benim telefonum kapalıydı, ona nasıl ulaşabileceğimi sordum. O da tabelaları takip ederek Üsse gelebileceğimi, saat 19.30-20.00 sıralarında da beni oradan alabileceğini söyledi. Ben o kokteylde kendimi insanlara tanıtıp, çocuklarını okuluma davet etmeyi planlıyordum."

"ŞU AN DA KUZENİM DAHİ BENİ TANIMASA ONA BİR ŞEY DİYEMEM"

Mahkeme Başkanı Giray, Ahmet Özçetin'in savcılık ifadesinde kendisini tanımadığını söylediğini hatırlatması üzerine Çiçek, "Şu an da benim kuzenim dahi beni tanımasa ona bir şey diyemem. Çünkü ben bu darbeyi yaptığı söylenilen imamlardan biri olarak gazetelerde, TV'lerde servis edildim" ifadelerini kullandı.

Çiçek, denilen saatte Akıncı Üssü'nde olduğunu, Özçetin'in de kendisini araçla aldığını öne sürerek, "Aracıyla kapı girişine giderken kimliğimi çıkarmak için elimi cebime attım fakat araç durdurulmadı. Bir el selamıyla geçildi. Biz bu şahısla arabadan indik havadan, sudan sohbet ettik. Sonra telefonu çaldı ve yanımdan bir müddet ayrıldı. Daha sonra bana 'Siz burada bekleyin acil bir durum var. Benim bir gidip gelmem lazım' dedi. Bunun üzerine ben orada kaldım. Ben oradayken herhangi bir şekilde darbe olduğunu anlamadım. Bu yaşananlar saat 20.00 civarlarında oldu. Orada yarım saat civarı bekledim. Bu şahıs gittikten sonra akşam ezanının okunduğunu hatırlıyorum. Saat 21.00 olunca bu programın olup olmayacağını öğrenmek için etrafa baktım. Kimsenin olmadığını görünce tekrardan nizamiyeye yürüdüm. Nizamiyenin orada ortalık karışmıştı. Kapıya varmadan anonslar yapıldığını duydum. 'Terör saldırısı var, herkes evine gitsin' anonsları yapılıyordu. 'Ben buraya ziyarete geldim' deyip yardım isterken, 'girişler çıkışlar yasak, lütfen lojmanlara gidin' denildi. Sadece söyledikleri terör saldırısı, giriş çıkışlar kapalı. Ortada yine 'darbe' diye bir şey yok benim açımdan. Birkaç saat geçti ve nizamiye bölgesindeki hareketliliğin arttığını görüyordum. Saat 21.00'dan sonra helikopter, uçak sesleri gelmeye başladı. Benim bulunduğum yer Akıncı Üssü'nün göbeği sanıyordum ama lojmanların orasıymış. Terör saldırısı var diye saat 00.00 gibi bodur ağaçların orada saklandım. O saatlerde dışarıdan müthiş sesler gelmeye başladı. Bir müddet sonra da tekbir sesleri başladı. O an burada terör saldırısı var ve bu insanlar buraya desteğe geldiler diye düşündüm" şeklinde konuştu.

"HAİNLER ŞEHİT OLMAZ" TEPKİSİ

Tekrar nizamiyeye doğru yürürken silah sesleri gelmeye başladığını, halka dağılmaları yönünde uyarılar yapıldığını duyduğunu kaydeden Çiçek, bu olaydan korktuğunu, saklandığı yere geri döndüğünü savundu. Çiçek, "Tek derdim sabah olsun, gün aydınlansın sonra bir hal çaresine bakarım. Ben orada dışarıya çıksaydım şu an büyük ihtimalle şehit olacaktım. Adım şehit olarak yazılacaktı" dedi. Çiçek'in bu sözlerine müştekilerden biri "hainler şehit olmaz" diyerek tepki gösterdi.

DARBE GİRİŞİMİNDEN SABAH HABERDAR OLMUŞ

Çiçek, sabah 08.00 sıralarında tel örgülerin kenarında yürürken en uygun bulduğu yerden tarlaya atladığını söyledi. Çiçek, tarlanın içinden bir, iki saat yürümesinin ardından bir köy gördüğünü, oraya doğru yönelirken jandarma ekiplerini fark ettiğini ve onların yanına kendisinin gittiğini öne sürdü. Çiçek, "Kendimi tanıttım ve Akıncı Üssü'nde olduğumu, orada işlerin karıştığını, tel örgüden atlayarak kaçtığımı söyledim. Kimliğimi verdim, beni jandarma karakoluna götüreceklerini söylediler. Benim Akıncı Üssü'nde o gece yaşadığım hadise budur. Jandarma karakoluna geçtikten sonra sürekli insanlar getiriliyordu. Polisle jandarmanın arasındaki konuşmalarda insanlara rütbe sorup 'darbeyi sen mi yaptın? diyorlardı. Ben darbe girişimi olduğunu orada anladım. Telefonum yanımda olmadığı için kimseyle haberleşemedim, olaylardan haberdar olamadım" iddiasında bulundu.

Örgütün gizli haberleşme ağı olan ByLock'u kullanmadığını öne süren Çiçek, "FETÖ denilen adamın, hakaret sıkıntı olmasın diye yapmıyorum, yoksa yaparım. Bu adamın evimde bir tane kitabı yok, almadım, okumadım, çocuklarıma da okutmadım. Ben FETÖ'cü değilim" savunmasını yaptı.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Bu darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?" yönündeki soruya Çiçek, "FETÖ'nün yaptığını düşünüyorum" cevabını verdi.

Mahkeme Başkanı Giray, davanın bugünkü celsesinin tamamlandığını bildirdi. Davaya yarın Hakan Çiçek'in savunmasıyla devam edilecek.