Atatürk’ün gençliğe hitabesini de biliyorsunuz...
Bu iki hitabenin de birbirine çok benzediğinin farkında mısınız?
İkisi de özetle, ‘’Ey Türk! Devletine sahip çık’’ der.
Kül Tigin hitabında şu yazılıdır:
“(...) Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş...”
Atatürk hitabında gençliğe şu öğüdü verir:
“(...) Ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilir. Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi istekleriyle birleştirebilirler. Ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır...”
Biri, 732 yılında yazıldı.
Diğeri, 1927 yılında söylendi.
Aradan bin küsur yıl geçti...
Ne değişti?
Aynı hataları tekrar edip duruyoruz!
Bu girişi şu nedenle yazdım:
İktidar deyince aklınıza sadece devlet gelmesin; bu, siyasal parti de olabilir.
Şöyle...
Unutuldu sanıyor
Tarih: 27 Mart 1994.
İstanbul’daki yerel seçimin şu adaylar arasında kıran kırana geçeceği belliydi:
RP’den Tayyip Erdoğan, DYP’den Bedrettin Dalan, ANAP’tan İlhan Kesici ve SHP’den Zülfü Livaneli.
O dönem “Sol’un bölünmemesi” üzerine çok çaba harcandı. Çünkü, DSP, Necdet Özkan’ı ve CHP de, Ertuğrul Günay’ı aday gösterdi!
Sonuç ne oldu:
SHP, elindeki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kaybetti.
Erdoğan, kazandı!
Benzer durum Ankara’da da yaşandı:
SHP, Ankara’yı da kaybetti.
RP ile SHP arasındaki oy farkı sadece 6 bin 473 idi. Oysa sadece CHP’nin aldığı oy 30 bin 82 idi!
İzmir’de durum farklı değildi.
Niye böyle oldu?
Ecevit’in adı o yıllarda “bir bölen” idi. Sonra...
SHP’den ayrılıp CHP’yi tekrar kuran Deniz Baykal da “bölen kervana” katıldı.
SHP’deki genel başkanlık yarışını Erdal İnönü’ye karşı üç kez kaybetmiş Baykal, 11 Eylül 1992’de CHP’yi tekrar kurarak “liderlik” ihtirasına son verdi! (Parti genel sekreteri ise, Ertuğrul Günay’dı!)
O döneme ait fazla detay verip canınızı sıkmak istemiyorum.
Sadece şunu yazayım:
SHP ve CHP arasında birleşme görüşmeleri-çabaları sürerken Baykal, üç büyükşehirde belediye başkan adayı çıkarmaktan geri durmadı!
Sonuçta kazanan, Erdoğan ve Gökçek oldu.
Baykal’ın “siyasi kıvraklığının” Türkiye’de nelere yol açtığını bilmeyeniniz kaldı mı?
Uzun örnekler vermeye gerek var mı? Yok.
Baykal hep sorun’du; ve sorun olmaya devam edecek!
Baksanıza, 2019 cumhurbaşkanlığı için “akıl” vermeye başladı; ağzından yüzde 49 düşmüyor! Şaka gibi...
Rol çalma huyu
“Saygın”...
Hatırlı, itibarlı, muteber demektir.
Güvenilir olmaktır.
Sözü dinlenilen olmaktır.
Hep şunu düşünürüm:
Baykal her fırsatta neden saygınlığına gölge düşürmek için elinden geleni yaptı/yapıyor?
Saygıdeğer/muhterem olmayı neden hep koltukla/makamla özdeşleştiriyor?
Hiç değişmiyor; nalıncı keseri gibi hep kendine yontuyor; sadece kendi çıkarını düşünüyor!
Son örneği yaşadık:
7 Haziran 2015 genel seçiminde AKP büyük bir tokat yedi; iktidardan düştü!
Daha seçim gecesinde -CHP’nin haberi olmadan- “rol çalarak” Erdoğan’ı arayıp randevu istedi.
Görüştü.
O, kimin kiminle koalisyon kuracağıyla ilgili değildi; tek amacı vardı; TBMM Başkanı olmak! Bunu CHP’ye dayattı. Bu emrivaki, CHP’nin siyasi manevra yapma olanağını yok etti! Baykal işte tam da budur!
Oysa... Anayasa değişikliği konusunda CHP adına TBMM’de konuşma isteğini Kılıçdaroğlu’na kabul ettirdi. Harika konuşma yaptı. Keza, referandum öncesi çalışmaları takdir topladı. Ama...
Orada dur biraz değil mi? Bekle, insanlar seni saygınlık mertebesine çıkarsın! Hayır. Durmaz. Ele avuca sığmaz. İlla ilgiyi üzerine çekecek!
Bakın... Cemal Süreya 30 yıl önce Baykal hakkında şunu yazdı:
- Politikayı profesyonel bir uğraş, bir meslek olarak görür. İnsanlar için değil, durumlar arası düşünür...
- Düşünceden, ideallerden değil, güç dengelerinden çıkış yapar...
- Köksüz, ama sürekli bir veliaht duygusu içinde. Tam denge yitimi noktasında ‘dayılanma’ eğilimi bu duygunun sonucudur...
- Üç kişinin içinde ahbap, yüz kişi içinde yol gösterici, bin kişinin içinde hiç...
Başka söze gerek var mı?
Önceki gece...
Televizyonda Baykal’ı dinledikçe, Orhun ve Atatürk hitabeleri aklıma geldi.
CHP yıkılmadan iyi ayakta kalmış arkadaş! Ancak...
Çökertmek için Baykal, var gücüyle çaba sarf ediyor!
Yerseniz; 2019’da aday olmak istiyor!
Devlete, cumhuriyete sahip çıkmak için mi istiyor; hayır.
Kazanacağını mı sanıyor; hayır!
O sadece ilgi odağı olmak istiyor, hepsi bu.
Sürekli nefsine yenik düşmesinin sebebi bu.
Artık karikatür haline gelmesinin sebebi bu.