Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Londra seyahatinde yatırımcıları dumur eden ‘faiz’ açıklamalarıyla adeta döviz piyasalarındaki yangına benzin döktü. Erdoğan’ın, “düşük faizin enflasyonu düşüreceği” söylemi ‘faiz artırımı’ bekleyen yatırımcıyı adeta şoke etti. Neticede, piyasalar Türk Lirası’nı cezalandırdı. Türk Lirası hafta başından sonuna dolar karşısında tam 20 kuruş değer kaybetti.

Nasıl sonuçlar doğuracağına aldırmaksızın sarf edilen sözler çarşamba günü doların 4.50 TL’yi görmesine yol açtı. TL hızla değer kaybederken Merkez Bankası’ndan ‘gerekli tedbirlerin alınacağına’ yönelik açıklamalar geldi. Ancak, bu sözlü müdahale TL’de birkaç kuruşluk kazanç sağlasa da dolar haftayı 4.49 lira seviyesinde tamamladı. Murat Çetinkaya’nın sözlü müdahalesi Türk Lirası’na ancak ‘korkuluk’ olabildi.

SAYGINLIĞI ZEDELENİYOR


Şimdi piyasalar doğal olarak Merkez Bankası’ndan sözlü müdahalenin ardından bunu tamamlayıcı yönde aksiyonların gelmesini bekliyor. Gerekli adımların gelmemesi veya gecikmesi ile müdahalelerin etkisinin azalabileceğinden endişe ediliyor.

Ekonomistler, siyasilerin açıklamaları neticesinde yatırımcı tarafında daha yüksek sesle dile getirilmeye başlanan Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve kredibilitesinin (saygınlığı) zedelendiğini dile getiriyor. Liranın ayakta kalabilmesi için Merkez Bankası’nın söz verdiği tedbirler için bir an önce harekete geçmesi gerektiği belirtiliyor.

Diğer yandan devlet tahvillerinin faizi de rekor düzeye çıktı. 2 yıllık devlet tahvilleri faizi yüzde 17’ye dayandı, 10 yıllık tahviller yüzde 13’ü aştı. Tahvil faizlerinin rekor düzeylere çıkması artık yatırımcının şimdiye kadarki şartlarla Türkiye’ye borç vermek istemediğini gösteriyor.

SADELEŞMEDE NİHAİ ADIMI ATMALI


Merkez Bankası’nın sıkı para politikası duruşundaki kararlılık mesajını güçlü bir şekilde ortaya koymasının son derece kritik olduğunu ifade eden Gedik Yatırımı Ekonomisti Erol Gürcan, Merkez Bankası’nın beklenen müdahaleyi geciktirdikçe, kurdaki yangını söndürmek için gerekli olan müdahalenin ölçüsünü de artırdığına dikkat çekti. Merkez Bankası’ndan 7 Haziran’daki rutin toplantısında ya da olursa öncesindeki acil toplantıda faiz artırımına gitmesini ve ‘sadeleştirme’ kapsamındaki nihai adımı atmasının beklendiğini kaydeden Gürcan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu kapsamda Kasım 2017’den bu yana fonlamanın yapıldığı geç likidite penceresi (GLP) faizini eskiden olduğu gibi aktif bir fonlama aracı olmaktan çıkarıp; gerektiğinde başvurabileceği bir ceza aracı olarak radikal bir şekilde artıracağını düşünüyoruz. Bununla birlikte fonlamayı yeniden aktif olarak yapmasını beklediğimiz 1 hafta vadeli repo faizi (politika faizi) ve faiz koridoru (TCMB gecelik borç alma verme faizi) seviyelerini ortalama fonlamanın istenen seviyelerden yapılmasını sağlayacak şekilde ayarlanacağını düşünüyoruz. Halihazırda yüzde 13.5 seviyesinde olan ortalama fonlama faizinin söz konusu ayarlamalar sonrasında en azından bir süre yüzde 15 ve üzerindeki seviyelerde oluşmasını bekliyoruz. Bu ölçüde ve daha üzerinde yapılacak faiz artışları TL’deki değer kayıplarının sonlanmasını ve TL’nin değer kazanmasını da beraberinde getirecektir.”

FAİZ ARTIRIMI AMACINA ULAŞMALI


Merkez Bankası’nın kayda değer bir adım atması gerektiğini belirten GCM Menkul Kıymetler Araştırma Uzmanı Enver Erkan, bozulan enflasyon beklentileri dikkate alınarak reel faizi koruyucu seviyelere çıkaracak önlemler alınması gerektiğinin altını çizdi. Erkan, faiz artışının piyasada ne gibi bir reaksiyonu beraberinde getireceğinin, zamanlama ve piyasaları ne kadar rahatlattığına göre değişkenlik göstertebileceğini belirtti. Erkan, “Beklentileri karşılamayan sınırlı bir faiz adımı, kurun dahada yukarılara gitmesine neden olabilir. TL’deki oynaklığın giderilmesi için yüksek bir faiz artırımı ihtimali artmaktadır. Mali politikaların genişleyici olması faizler üzerinde uzun süreli yukarı yönlü baskı oluşturabilir” dedi.