Tarih 11 Mart 2011'i gösteriyordu. Dünya, tarihin en büyük ve hasarlı depremine şahit oldu. Japonya 9.03 şiddetinde bir depremle sarsıldı.  Japonlar depremin hasarını tespit etmeye çalışırken büyük tehlike denizden geldi. Metrelerce yüksekliğindeki dev dalgalar tsunami olarak ülkenin pek çok kıyısını vurmuştu.

"KOCA GEMİLER EVLERİN ÜZERİNDE YÜZÜYORDU"

Usta gazeteciler Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil  yönetimindeki Star Haber adına depremin hemen ardından ilk uçak ile Japonyaya gittik. Havaalanında bulduğumuz ilk kiralık araç ile tsunaminin en çok hasar verdiği kıyılara doğru yola çıktık. Görüntü film setinden farksızdı. Koca koca gemiler tsunaminin etkisiyle sahil kasabalarının içine girmiş, evlerin üzerinde yüzüyordu.

52'NCİ KATTA DEPREME YAKALANDIK

İlk gün yayınlarının ardından haber akışı rutine bağlandı. Japonyada kaldığımız süre boyunca pek çok şiddetli arçı depreme canlı yayında yakalandık. Türkiye'ye haber geçtiğimiz bir ajansın 52'nci katında çok şiddetli bir artçı sarsıntı oldu. Japon gazeteciler baretlerini takıp masanın altına girerken ben ve şef kameramanım Mustafa Şap binadan çıkıp kaçmaya çalışıyorduk. Sarsıntı dinince Japonlar bize epey güldü. Ama pek çoğu Türkiye'yi bilmiyordu. Bizim geçmişimizde haberci olarak bir Gölcük depremi tecrübesi vardı ve o depremde pek çok insan depremden değil çürük çarık binalar nedeniyle ölmüştü.

FUKUŞİMA PATLADI

Depremden bir hafta sonra Japonya'daki Fukuşima nükleer santralinde sızıntı olduğunu öğrendik. Santralin yanına geldiğimizde büyük bir patlama gerçekleşti. Haber anonslarımızı çeker çekmez bölgeden ayrılmaya karar verdik. Tehlike büyüktü. O esnada bir haberci arkadaşımız "benim çocuklarım var gitmeliyiz" demişti. Rüzgarın tersine Tokyo'ya doğru kaçtık.

OTELDE HAVLULARI ISLATIP KAPI ALTLARINA KOYDUK

Japon televizyonları sızıntı bulutlarının Tokyo'ya gelmesi nedeniyle alarm verildiğini duyurdu. Kaldığımız otelin görevlileri havluları ıslatıp kapı altlarına koymamızı ve camları açmamamızı söyledi. Bir gün sonra da ilk uçakla İstanbul'a geldik.

TEDAVİ OLACAK HASTANE ARADIK

Daha uçağa binmeden yöneticilerimiz Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil uçaktan iner inmez tedaviye alınmamız gerektiğini ve hazırlıkların yapıldığını söyledi. İstanbul'a iner inmez Küçükçekmece'deki nükleer araştırma merkezine gittik. Fakat orada öğrendik ki tedavi değil sadece ölçüm yapılıyormuş.

TAKSİM SERÜVENİ

Sağlık Bakanlığı'nın devreye girmesiyle Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gittik. Orada Mustafa Şap ve beni bir odada karantinaya aldılar. Ne acıdır ki nükleer sızıntıya maruz kalıp tedaviye gittiğimiz odada "semavere dokunmayın elektrik kaçırıyor" yazıyordu. Dahası üzerimizdeki nükleeri ölçecek cihazın bile elektrik prizine giren fişi bozuktu. Dün yanan ve kimsenin hayatını kaybetmemesi tek tesellimiz olan aynı hastanenin yeni binasında da yangının çıkış sebebi ne yazık ki elektrikli bir su ısıtıcısı.

[old_news_related_template title="Nükleer" desc="" image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/04/iecrop/yilmaz-ozdil_16_9_1522963726.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/nukleer-2333224/"]