Yazı işleri müdürü at yarışları oynama hastasıydı, bütün maaşını atlara yatırırdı... Sonunda kıdem tazminatını çekip Adanalı birisi ile ortak at aldı...
Atın adı; Yıldız...
Haber toplantılarında yalakalık olsun diye hep Yıldız’ı konuşur olduk... Foto muhabirleri devamlı Yıldız’ı çekiyor, spor sayfasında at yarışları futboldan çok veriliyor, biz Yıldız’ın Türkiye’den sonra Amerika’da da yarışmasını öneriyorduk... Adanalı ortak da haber toplantılarına katılmaya başlamıştı, hangi seyisin iyi olduğunu anlatıyordu bize... Gazete çıkışı hep birlikte Ankara Rüzgarlı Sokak’ın bitimindeki meyhaneye gidiyorduk, Yıldız’ı konuşmak üzere...
Yarış günü yaklaşıyordu...
Müdür “Zengin olduk gitti” diyordu...
O ay gazetecilikten alacağım ikinci maaştı, hepimiz maaşları götürüp Yıldız’a yatırdık...
Tribünde birbirimize sokularak oturduk, müdür en önde ayakta “Çıkıyor dünyanın yıldızı” diyordu...
Bayrak indi, atlar çıktılar, hakikaten Yıldız bir ok gibi fırladı, hepsinin önünde, giderek arayı açtı, uçuyor sanki...
Çok iyi gidiyor, kesin birinci...
Ama virajı alamadı...
Eski Ankara’yı hatırlayanlar bilir, virajı alamayınca oradan düz gidip Gençlik Parkı’na geçti, oradan Sıhhiye’ye... Jokeyi Radyo Evi’nin bahçesinde buldular...
Meğer Adanalı ile bizim müdür, birbirlerinden habersiz ata çift doping yapmışlar...



Yeni Tarım Bakanı’nın atın üzerinde fotoğrafı vardı bu bayram... Arkasına yaslanarak makam koltuğunda oturur gibi oturdu... “Cumhurbaşkanımız buyurdu” deseler atın kulaklarına basacak imzayı...
Atı ve bakanı sıkı sıkı tuttular... Yani atı altından alsalar, farkında olmayacak, öyle havada kalacak...



Adalardaki atları düşünüyorum...
Hayvan dostları bu işkencelere karşı çırpınırken, tınmayan devlet adamlarını ve hâlâ acı çeken atlarla ada turu atmak için kuyruğa giren duyarsız insanları...
Çocuklara acımıyorlar, atlara mı acıyacaklar?..



Neyse...
Ben bu yazıyı, anılarımızdaki o şerefli ve haysiyetli at Cihan’a ithaf ediyorum...

plusbanner2x