ANALİZ

En tehlikeli 15 gün


Türkiye’nin en önemli seçimi yarın yapılıyor.
Hepimiz merakla nasıl sonuçlanacağını merak ediyoruz doğal olarak ama şu ana kadar pek konuşulmayan bir konuyu dile getirmek istiyorum.
Yarınki seçimin sonuçları nasıl olabilir, hangi olasılıklar var, bunlara bir bakalım.
BİRİNCİSİ; Erdoğan ilk turda yüzde 50 artı biri geçer ve cumhurbaşkanı seçilir. Bu durumda büyük olasılıkla AKP-MHP ittifakı da Meclis’te salt çoğunluğu yakalamış olur.
İKİNCİSİ; Muhalefetin adaylarından biri ilk turda yüzde 50 artı biri geçer ve cumhurbaşkanı olur. Böyle bir durumda muhalefetin Meclis’te çoğunluğu almış olması kaçınılmazdır.
ÜÇÜNCÜSÜ; Hiçbir adayın yüzde 50’yi geçememesi ve en çok oy alan iki adayın ikinci tura kalması. Burada da iç içe geçmiş birkaç olasılık var. BİR; AKP’nin Meclis’te çoğunluğu alması İKİ; Muhalefetin çoğunluğu yakalaması.
Buna çok farklı bir başka olasılık daha eklemek istiyorum.
Herkes ikinci tur olursa adaylardan birinin Erdoğan olacağına kesin gözüyle bakıyor, hatta beklenti Erdoğan’ın birinci çıkacağı yönünde, ikinci adayın kim olacağı merak edilmekle beraber onun da İnce olacağı tahmin ediliyor.
Oysa ikinci tura Akşener ve İnce de kalabilir. Ya da ilk turda birinci olsa bile beklediğinin çok altında bir oran tutturan Erdoğan yarıştan çekilebilir.
Şimdi olasılıklar ne olursa olsun ikinci tura kalınması halinde yaşayacağımız soruna ve tehlikelerine gelmek istiyorum.
Pazartesi gününden itibaren yeni Meclis”in nasıl şekillendiği ortaya çıkmış olacak. Ancak cumhurbaşkanı seçilen kişi henüz bilinmeyecek.
Cumhurbaşkanı henüz olmadığı için hükümet kurulamayacak, mevcut hükümet yenisi kuruluncaya kadar göreve devam edecek.
Bu her zaman böyle, ama bu kez farklı.
Çünkü Meclis’te azınlığa düşmüş bir AKP olacak, bunun yaralı başkanı ikinci turu kazanıp kazanamayacağını bilemeyecek ama 15 gün boyunca tüm yetki elinde olacak.
“Canım olur mu öyle şey, teamüller var ne yapabilir ki?” diye düşünen olabilir.
Ancak söz konusu olan AKP adayı ve AKP ise her şey olabilir.
Mevcut anayasaya göre yetkisi olmadığı halde hükümeti tek başına yöneten, her şeye karar veren Erdoğan’ın bıçak sırtı haline gelmiş bir seçim öncesi teamüllere uyması, ahlaklı davranması, hukuk ve demokrasi kurallarını tanıması uyması mümkün mü?
Seçimleri iptal eden; erteleyen, sandık kurallarını değiştiren KHK çıkarmasını engelleyen bir hüküm var mı?
Yok.
Böyle bir şey yaparsa kim engel olabilecek?
Kimse.
Seçim akşamı durumun aleyhine gitmesi halinde pek çok şey yapabileceğine inandığımız iktidar partisi ve bu partinin başkanı zaten iktidarı bırakmamak için her türlü oyunu oynayacaktır.
Bunları moral bozmak, tedirginlik yaratmak için yazmıyorum.
Tam tersine bunun böyle olacağını herkes bilmeli ve buna göre hem uyanık olmalı hem de her an harekete geçmeye hazır olmalı.
Bu kez kimse kurbanlık koyun gibi sessiz kalmayacak, boynunu kasabın bıçağına uzatmayacaktır.

ŞAŞIRDIM

Ankara’daki sel dış güçlerin oyunuymuş


Ankara şiddetli yağışların etkisi sonucu sular altında kaldığında Gökçek’in atılmasından sonra o koltuğa oturtulan geçici başkan “500 yıldır ilk kez böylesi oldu” demişti.
Tabii gazetecilerin aklına Ankara’nın 500 yıllık hava durumu istatistiklerini nerede bulunduğunu sormak gelmedi. Sonuçta beyan sahibi AKP’li, sözünü kesmek olmaz.
Sonra bir daha sel.
Sonra bir daha sel.
Demek ki Ankara havası 500 yılın acısını çıkarıyordu.
Oysa gerçek başka tabii.
Ardı adına yapılan dev binalar, AVM’ler, gökdelenler yüzünden Ankara’nın su akış yolları tıkanmıştı, yolu kapanan su kendine yol bulmak zorundaydı, o kadar.
Sosyal medyada ise Ankara selleri ayrı bir espri konusu olmuştu. Kimileri “dış güçlerin oyunudur bu” diyordu “yağmur lobisi” diye dalga geçen de vardı.
Ama biri ortaya çıktı, kendini “araştırmacı yazar” olarak tanıtan, çeşitli TV kanallarında programlar yapan, komplo teorisyeni Özer Özkaya yağmuru modaya uyarak gerçekten “dış güçlere” bağladı.
Özkaya katıldığı bir TV programında “Daha 1 hafta önce Ankara’ya portakal büyüklüğünde dolu yağdı, yollar kapandı. Hatay’ın 1 ilçesinde 2 metrekareye 5 metrekare bir alana gökyüzünden kova kova su döküyorlar” dedikten sonra bu yağmurların doğal olmadığına inandığını belirterek benzer bir yağmurun İstanbul’da da denenebileceği ileri sürdü.
Ankara’daki o felakete 15 dakikalık bir yağışın sebep olduğunu söyleyen Özkaya “Bunları yapıp deniyorlar. Ve bakıyorlar 15 dakikada ne oldu diye. Ya o yağmur 1 saat devam etseydi?” diye sordu Özkaya, yağmuru, dış güçlerin yağdırmasının nedenini ise “AK Parti hükümetleri yerel yönetimlerdeki başarılarıyla bilinir. Bunu sonlandırmak istiyor olabilirler. Çünkü seçime gidiyor Türkiye” sözleriyle anlattı.
Milletin espri olarak yaptığını AKP’lilerin ciddi ciddi anlatması herhalde ülkenin rotasından nasıl çıktığını çok güzel anlatıyordur.

basliksiz-2

ÇOK GÜLDÜM

USTALIK İŞTE BU KADAR:


Sadece İstanbul mu diye düşünüyordum meğer Türkiye’nin her tarafı aynıymış. İktidar partisi milyarlar harcayarak yurdun dört bir köşesini Erdoğan posterleriyle ve sloganlarıyla doldurdu. Her kavşak, her köprü, her büyük bina, her geçit, her ana cadde, bütün direkler, bütün bilbordlar bunlarla dolu. Yürürken nereye dönseniz AKP adayının gülmeyen gözleriyle sizi izlediği hissine kapılıyorsunuz. Ama işte bazı anlarda “Allah’ın sopası yok” atasözümüz devreye giriveriyor. Ustalık dönemiydi bu değil mi? Ne güzel ustalık bu böyle?

OKURDAN MESAJ

Bir sandık görevlisinin kendi kendine verdiği talimatlar


Okurlarımdan Oya Özdemir, başka mesajlarından da hatırlayacaksınız, yarınki seçimlerde sandık görevlisi olmuş.
Daha önce de sandık görevlisi olduğunu söyleyen Özdemir bunu da deneyimle yarın neler yapacağını “kendisi için bir talimat” olarak kaleme almış.
Bana da gönderdiği “bu talimat yazısını” sizlerle paylaşmak istedim;

ÖN HAZIRLIKLAR
Sicim, mum, çakmak, kibrit, fener, telefon için şarj aleti, su, grisini, lacivert ve siyah tükenmez kalem, ıslak sünger, A4 kâğıt, kişisel gereksinimler,

GÖREV KÂĞIDI.
“Sandık kurulu üyeleri ve gözlemciler (müşahitler) için rehber” i okuyup, görevimle ilgili bölümleri içselleştirerek, takılma olasılığı ve/veya gözden kaçırılabilecek hususları ispirtolu kalemle işaretledim.

GÖREV MAHALLİ
Saat 06:00’da sandık mahallinde olacağım.
Sandık başkanıyla tanışıp, görev kağıdımı takdim ettikten sonra, zarfların ve oy pusulaların sayımında 25 ve/veya 50’şerlik gruplar halinde çapraz konumlandırmayı önereceğim. (Sandıklar açıldıktan sonra sağlama işlemi sırasında sorunlar oluyor. Islak süngeri sayım işleminin kolaylığı ve atlamaları engellemek için edindim)
Sınıftaki yazı tahtasına “Lütfen, cep telefonu vb. elektronik eşyaları görevlilere teslim ederek, oy kabinine giriniz. Teşekkürler” yazmayı teklif ederek, sıkı takibini yapacağım.
Seçmen listesinde görevlendirilmemi sağlamaya çalışacağım. Aksi halde, görevlendirilen arkadaşın yanına oturup izleyeceğim.
Yemin ederken, taşıdığı anlama yönelik hazır olda duracağım.
Uyumlu bir çalışma yapacağımı disiplinli duruşumla güven ortamı yaratarak sağlayacağım.
Seçmenin olmadığı zamanlarda imzalarla boş oy pusulalarını sayıp, ara ara sağlamasını yapacağım.
Sandıktan asla ayrılmayacağım, bu nedenle ara ara grisiniyle minimum su içerek günü tamamlayacağım.
Sandıkların açılmasında, oyların sayımında, yazımında kısaca tüm işlemler sırasında tam hakimiyet içinde olacağım.
Referandumda tutanaklarda siyah kalem kullanılması teslimde sorgulandığından hem siyah, hem lacivert tükenmez edindim.

BUNU YAZMAK GEREK

Ey vatandaş, şüpheli seçmeni sandık başında bekle


Türkiye elinden alınan demokrasiye, hukuk düzenine, insan hak ve özgürlüklerine tekrar sahip olmak istiyorsa yarın yapılacak seçimde bazı fedakârlıklara da hazır olmalıdır.
Gözlediğim kadarıyla on binlerce fedakâr insan seçim günü için şimdiden seferber oldu bile.
Gerek siyasi partilerin gerekse sivil toplum kuruluşlarının on binlerce üyesi sandık kurullarında görev almak ya da seçim çevrelerinde müşahit olmak için çoktan kaydını yaptırdı.
On binlerce kişi sorumlu oldukları sandıkların “kesin” sonuçlarını bir merkeze ulaştırmak için tüm eğitimlerini aldı.
Ancak bana gelen bazı şikayetlerden anladığım kadarıyla bir “fedakârlık” daha gerekiyor.
O da şu;
Birçok okurum ve TV izleyicim evlerinde ya da yaşadıkları apartmanlarında tanımadıkları seçmen isimleri olduğunu söylüyorlar.
Bunlar için CHP’ye gidenler olmuş. Ancak sonuç alamamaktan şikayet ediyorlar bana.
Ben de sordum öğrendim.
Ne CHP ne de diğer partilerin tek tek bunlarla ilgilenmesi teknik olarak çok zor.
Çünkü bunun için hane halkından birinin YSK’ya başvurması ve suç duyurusu yapması gerekiyor.
İşte fedakârlık bu noktada gerekiyor.
Bu durumu fark eden seçmenler; lütfen önce suç duyurusunda bulunun, sonra da seçim günü sandığa erkenden gidin, sandık başkanına da suç duyurusunu gösterip o seçmenin gelmesi halinde yakalanmasını ve oy kullandırılmamasını talip edin, bununla da yetinmeyip bir gününüzü sandık başında geçirerek o kişiyi bekleyin.
Bir oy demeyin, o bir oyla belki Türkiye’nin kaderi değişecektir.
O bir oyun yakalanması bile siyasi ahlaksızlığa soyunanların maskesini düşürecek bir daha bu tür oyunlara kalkışamayacaklarını onlara gösterecektir.

sozcu-banner-1