ANALİZ

Kavga aslında yüzde 22’nin yüzde 22’sinde sürüyor!


Kimse abartmasın CHP’de süren kavgaya seçimde oy veren yüzde 22’nin belki de ancak yüzde 22’si kadarı katılıyor.
Ama iktidarın da desteği ile ortaya öyle bir hava çıkıyor ki sanki Kılıçdaroğlu gidip İnce gelirse CHP’nin oyu yüzde 50’yi geçecek.
İşin kötüsü sadece seçimden seçime gidip oy kullanan pek çok CHP’li buna inanıyor.
Tabii bugün 17.00’de “ak mı kara mı?” belli olacak.
İmzaların sayımı bitecek ve CHP’nin kurultaya gidip gitmeyeceği resmen açıklanacak.
Tahminim bu nedenle kurultay yapılmayacağı yönünde.
Çünkü bir siyasi partide “değişim” böyle yapılmaz.
Şurası bir gerçek ki CHP’de değişim şart.
Mevcut genel başkanla gidilecek bir yerel seçimlerin faciayla sonuçlanma ihtimali çok yüksek.
Ki ayrıca zaten CHP içinde savaşan grupların da asıl amacının “değişimi” sağlamak değil, ilk yerel seçimlerde “adayları belirleme yetkisine” sahip olma arzusu olduğunu kimse saklayamıyor.
Bu nedenle tahminim şu; CHP’de kurultay yapılmaz. Muharrem İnce’ye destek verenler panik içinde genel merkeze bağlılık gösterisine başlar. Başta Muharrem İnce olmak üzere ona destek veren milletvekili, yönetici ve partililerin önemli bölümü tasfiye edilir.
Peki dikiş tutar mı?
Hayır, bu mümkün değil.
Bu varta atlatıldıktan sonra bizzat Kılıçdaroğlu kurultay kararı alır. Büyük olasılıkla aday olmaz. “Değişim” iddiası olan bazı isimler adaylıklarını ilan eder.
Eğer akıl ve mantık hakim olursa en az birkaç gün sürecek bir kurultay yapılır.
Önemli değişiklik kararları alındıktan sonra yeni bir isim genel başkan olur. Parti yönetimi tamamına yakın değişir.
Bu çare olur mu?
O da olmaz ama bir umut yaratır.
Yerel seçimler için “benim adamımı seçilecek yere oturtacağım ve parsayı da biz toplayacağız” anlayışı yerine “Değişimin gereğini yerine getirecek biçimde umut olacağız” mantığı ağır basabilirse en azından mevcut belediyeler kurtarılabilir.

BUNU YAZMAK GEREK

CHP bir kere de “dayak yemekten” korkmasa


Erdoğan popülizmi iyi kullanıyor.
Başta CHP olmak üzere muhalefeti yine kilitledi.
Amerika’nın çıkışları karşısında “şimdi milli birlik beraberlik zamanıdır” diyerek kendi dışındaki partilere Amerika’ya karşı ortak bildiri yayınlattı.
Oysa CHP’nin yapması gereken hükümet bildirilerine imza atmak değil gerçek anlamda eylem yapmaktır.
Ama CHP korkuyor.
Sokağa çıkamıyor. “Çatışma çıkar” diyor. “Sorumlusu olarak beni ilan ederler” paniği yaşıyor.
Şimdi tam sırasıdır işte.
CHP sokağa çıkmalı.
Örneğin Amerikan büyükelçiliğinin önünde on binlerce kişinin katılacağı eylem yapmalı.
Ya da İncirlik Üssü’nün önünde yüz binlerin katılacağı bir miting düzenlemeli.
İktidar ne yapacak bu durumda?
Polisiyle, jandarmasıyla gelip o kalabalıkları dağıtmak isteyecek.
Gaz ve su sıkacak, herkesi coptan geçirecek.
Olsun. Gaza suya bulanın, dayak yiyin.
Böyle bir uğurda bir kere fena dayak yemek CHP tarihine altın harflerle kazınır.
Türkiye’yi tehdit eden aşağılayan Amerika’ya tepki gösteren insanlarına gaz ve su sıkan, coplayan iktidar olarak AKP’ye kara bir leke çalınmış olur.

ŞAŞIRDIM

Dolar beş lira olmuş bilen var mı?


Soruma şaşırmayın, elbette bu yazıyı okuyanlar Türkiye’nin duyarlı ve nitelikli insanları ve doların beş lirayı geçtiğini biliyorlar.
Ama konuya genel kamuoyu açısından baktığımızda şu anda doların lirayı aştığını insanlar nereden öğrenecekler?
Medyadan.
Gazete, televizyon, radyo gibi iletişim araçlarından.
Son iki günlük gazete ve televizyon haberlerine bakın bakalım dolar fiyatı ile ilgili haber var mı?
Var; ya çok küçücük ya da ekonomi sayfalarındaki döviz, faiz, borsa tabloları içinde.
İktidar medyadaki gücünü kullanarak kendi iktidar döneminin en ağır ekonomik sıkıntısını “yokmuş” gibi gösterme çabasında.
Çare olur mu?
Olmaz olmasına ama günü kurtarır.
Gün gün kurtararak bir yere varılmaz ki.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Amerika’ya misilleme yaptığımızı zannetmeyin


Amerika “papazı ver yoksa yaptırımda bulunacağım” dedi.
Sonra Erdoğan’ın iki bakanı Adalet ve İçişleri bakanları hakkında “yaptırım” kararı aldı.
Bu iki bakan Amerikan topraklarına giremeyecek, eğer varsa Amerika’daki mallarına el konulacak.
Cumhurbaşkanı hemen karşılık verdi; “Biz de Amerika Adalet ve İçişleri bakanlarına yaptırım uygulayacağız” dedi.
Amerikalı İçişleri Bakanı herhalde çok şaşırmıştır. Çünkü bu ülkede İçişleri Bakanı bizdeki gibi güvenlikten sorumlu değil. Amerika İçişleri Bakanı milli parklara, balıkçılığa, doğayı korumaya, petrol arama ruhsatlarına, jeolojik araştırtmalara, Kızılderili bölgelerine bakıyor.
Bizdekiyle uzaktan yakından ilgisi yok.
Yandaş medya bu hamleyi “misilleme” diye duyurdu.
Oysa buna misilleme denilemez.
Çünkü Amerika hamle üzerine hamle yaptıktan, doların 5 liranın üzerine fırlamasına neden olduktan sonra bizim “İki Amerikalı bakana yaptırım kararı” almamız sadece semboliktir.
Amerika yapacağını yapıyor. Misilleme eğer üsleri kapatabiliyor, ülkedeki Amerikan askerlerini çıkarabiliyor, Amerika’dan asla mal almamaya karar verebiliyor, ABD büyükelçisini istenmeyen kişi ilan edebiliyorsak misilleme olur.
Yoksa iki bakanın “mallarına el koyma” kararı Amerika’yı da dünyayı da sadece gülümsetir.

plusbanner2x