Kars’ta, Erzurum’da, Erzincan’da büyüyen çocuklara “Doğu Ekspresi Çocukları” derim ben. Onlar daha ilkokulda Atatürk devrimleri ile ilkelerini öğrendiklerinde tanışır TCDD ile.
Aklımda bir ilkokul fotoğrafı var:
Haylaz arkadaşımız kara tahtanın önünde sözlüdedir. Kara önlüğünün üzerinde beyaz yakası dahi yoktur. Kazağının boğazı ve kolları önlüğün dışına çıkmıştır. Yanda nar gibi kızarmış sobadan çıtırtılar gelmektedir. Öğretmen “devletçilik ilkesini anlat” der... Her kış olduğu gibi soğuktan burnu akmaktadır. Çekemeyince önlüğünden dışarı sarkan kazağın koluna siler burnunu ve başlar kırık Türkçesiyle anlatmaya:
“Öğretmenim, devletçilik, büyük yatırımların devlet eliyle yapılmasıdır. Örneğin, demir yollarını devlet yapar. TCDD devletçilik ilkesinin bir örneğidir.”
Sonra sayar Sümerbank’ı, PTT’yi...
Bakmayın şimdi turistik bir gezinti aracına dönüştüğüne... Geçmişte, o yalnız ve yoksul kentler ile Batı arasındaki en önemli bağdı Doğu Ekspresi.
Kaderin cilvesi olsa gerek, üniversite için gelip, iş bulup yaşamaya başladığım Ankara’da “demiryolcu” bir ailenin damadı oldum.
Demiryolcu bir ailenin akrabası olursanız, bütün demiryolcuların akrabası olursunuz. Dayanışmalarını her yerde görürsünüz. Garda, cer atölyesinde, sendikada, sporda (Demirspor diye bir efsane vardı geçmişte), düğünde, cenazede...
Bana “Son yıllarda TCDD’de ne değişti” diye sorsanız, yanıtım “aile ruhu yok oldu” olurdu.

HATLARIN YÜZDE 45’İNDE SİNYALİZASYON VAR

Aile ruhu kaybolunca da hatalar arttı, dayanışma bitti, herkes birbirini suçlamaya başladı.
Şimdi, hep beraber Ankara’da Marşandiz İstasyonu’nda yaşanan ve 9 insanımızı yitirdiğimiz trajik kazayı konuşuyoruz.
Kazanın nedenini anlamak için “tren trafiği nasıl yönetilir” sorusunun yanıtını bilmek lazım:
1- Trafiğin Merkezden İdaresi (TMİ): Personel ağırlıklıdır. Sistemde dört kritik görevli vardır. Kumanda merkezinde “Trafik kontrolörü”, istasyonda “Hareket memuru”, makaslarda “Makasçı tren teşkil görevlisi” ve trende “Makinist”.
2- Sinyalizasyon Sistemiyle İdare: Trenlerin raylar üzerindeki durumu merkezi sinyal sistemi ile kontrol edilir. Kırmızı ve yeşil ışıklar vasıtasıyla trenlerin ray değiştirme, bekleme durumları sevk ve idare edilir. Sistem, treni otomatik olarak da durdurabilir.

SIR 6 DAKİKA

Türkiye’deki 12 bin 740 km. demiryolunun sadece 5 bin 746 km’si sinyalizasyona geçmiş.
Ankara Garı’ndan Sincan İstasyonu’na kadar da sinyalizasyonu olmayan 5 hat var. Konya YHT, her seferinde “hat 1”i kullanır. Trafik kontrolörü, Ankara Garı’nın hemen çıkışındaki makasçıya “hat 1”e geçilip geçilmediğini sorar. Makasçı, makası değiştirmişse “tamam” der. Bunun üzerine hareket memuru, makiniste yol verir.
Kazanın olduğu sabah, Konya YHT, “hat 2”ye girdi ve Marşandiz İstasyonu’nda kaza oluncaya dek tam 6 dakika o hattan devam etti.
Oysa her gün o saatte “hat 1”den Konya YHT gider, “hat 2”den kılavuz tren gelirdi.
Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine göre, makasçı teyit ettiği halde makası “hat 1”e çevirmedi. Peki bu bilgi doğruysa, Konya’ya her sabah 1. hattan gidildiğini ve 2. hattan kılavuz trenin geldiğini bilen makinist, anormalliği fark etmedi mi? Fark ettiyse 6 dakika boyunca trafik kontrolörüne durumu bildirmedi mi?

“BASİRETİ BAĞLANDI” MI DİYECEKLER?

Öyle anlaşılıyor ki sinyalizasyon sistemi bulunamayacağı için fatura “makasçı”ya kesilecek. Belki hareket memuru ile trafik kontrolörünü de yanına ekleyecekler. “Sabotaj değilse basiretleri bağlandı herhalde” denilecek.
Neticede bu ülkede “sinyalizasyon olmadan da olur” diyenler, bir tren dolusu insanın kaderini birkaç kişinin basiretine bırakanlar, hat tam hazır olmadan tören yapıp hizmete alanlar her zaman “kusursuz”durlar.