Sevgili okurlarım, Recep Bey’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açtığı tazminat davaları İstanbul’daki asliye hukuk mahkemelerinde tek tek karara bağlanıyor.
Kabul edilen tazminat rakamları korkunç... Ve anormal boyutlarda.
Düne kadar karara bağlanan beş tazminat davasında Kemal Bey, Recep Bey ve bazı yakınlarına bir milyon liradan fazla (eski parayla bir trilyondan fazla) tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Üstelik buna bir de faizi eklenecek, rakam daha fazla, bir misline yakın büyüyecek.

★★★

Anlaşılan parası yok ki, Kemal Bey ilk üç davanın sonunda Burhaniye’deki yazlık evini satmak zorunda kaldı.
Kendisi hakkında kaç dava açıldığını, bundan sonra kaç para ödemek zorunda kalacağını bilmiyorum.
Bildiğim tek şey var...
Bu rakamlar normal değil.
Hukuktaki genel kurala göre tazminat davaları, davayı açanı zenginleştiremez.
Hakkında dava açılanı ise fakirleştiremez.
Bu konuda Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM tarafından verilmiş yüzlerce karar var.
Bizde ise tam tersine tanık oluyoruz. Hele davayı cumhurbaşkanı açmışsa, rakamlar insaf tanımıyor, büyüdükçe büyüyor.

★★★

41 yıllık gazetecilik yaşamım boyunca hakkımda yüzlerce tazminat davası açıldı. Sadece ben değil, çoğu gazeteci bu gibi davalarla yüz yüze gelmiştir. Ayrıca belirteyim, kaybettiğimiz davaların tazminat parasını, çalıştığımız medya kuruluşları öder. Bu bir etik kuraldır.
Şimdi Kemal Bey, Recep Bey’e Meclis konuşmalarında hakaret ettiği iddiasıyla büyük miktarlarda tazminata mahkûm ediliyor, icraya verilip parayı peşin yatırması isteniyor ve bu paranın sadece bir bölümünü ödeyebilmek için evini satmak zorunda kalıyor.
Söz konusu hakaret iddiaları sokakta yumruklaşarak, ana avrat söverek değil, Meclis kürsüsünde eleştiri kapsamında gerçekleşti.
İşin daha da ilginç yanı, davalara bakan mahkemelerin hakimleri kararlardan hemen önce değiştirildi ve reddi hakim talepleri gerekçe gösterilmeden reddedildi.

★★★

Şimdi çok sayıda insanın kafasında bir soru var:
Bu tazminatları CHP Genel Merkezi’nin ödemesi gerekmez mi?
Yanıtını dün öğrendim:
Hayır, daha önce verilmiş yargı kararları uyarınca bunu yapmak yasal açıdan mümkün değilmiş. Kemal Bey kendi cebinden ödemek zorunda imiş.
Bundan sonra bu konuda neler olacak, bu insafsız süreç nereye varacak?
Son sözü İstinaf Mahkemesi, Yargıtay ve AİHM söyleyecek.

iki

Sevgili okurlarım, sizlerden gelen bilgi ve belgeleri sık olmasa bile burada bazen kullanırım.
İşte dün gelen iki fotoğraf. İlki Anıtkabir’den. Okurum yazıyor:
“Alt kat galerisinde kongreler bölümünde Amasya Genelgesi’ni anlatan pirinç levhanın bir yerinde “Amasya” yerine “Amaysa” yazılı. Gerçi hata küçük ama yine de olmaması lâzım...
Çünkü orası Anıtkabir, en küçük bir hatayı bile kaldırmaz...”

amasya

★★★

İkinci fotoğraf Samsun’dan. Okurum yazıyor:
“Diyanet’e her yıl ayrılan para Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden daha fazla. Okullarımızın büyük eksikleri varken bu durumu içler acısı olarak görüyorum.
Samsun Atakum’da, Alpaslan Bulvarı üzerindeki kaldırımlarda aylardan beri büyük bir kasa duruyor. Atakum camisine yardım!
Hem Diyanet’e bu kadar büyük paralar verilecek, hem de cami için halktan yardım toplanacak, biraz tuhaf oluyor!
Bunu bir okul yapamaz, devlet kuruluşu yapamaz.
Özellikle de bir Cemevi hiç yapamaz, kaldırımın ortasına yardım kasası koymasına izin verilmez.
Koydu diyelim, gerisini siz düşünün!..”

cami