Değerli Okurlar, şimdi dönüp geçmişe şöyle bir baktığım zaman, bizim kuşağa ait gözlemlediğim en büyük özellik hep çok çalışmış olmamızdır. Girdiğimiz her ameliyatta hep daha iyisini yapmak için uğraşır, bildiklerimizi de akademisyen olarak, ardımızdan gelen meslektaşlarımıza aktarmaktan büyük keyif alırdık. Gerçi bizim neslimiz çok çalışmak zorundaydı. En basidi, şimdi dört bir yanımız kısa aralıklarla alınan doçentlik, profesörlük unvanlarıyla doluyken, bizler doçentliği alana kadar canımız çıkmıştı. Sebep daha zor öğrenmemiz miydi? Elbette hayır! Yoksa daha az başarılı olmamız mıydı? Sanmıyorum!!

Bu bir taraftan, her ne kadar bireysel bir tatmin gibi görünse de, esasında bizim gibi bilim insanları, sosyal bilimciler, sanatçılar ve aydınlar, vatandaşı olduğumuz ülkenin uygarlık ve gelişmişlik düzeyinin kalkınmasına hizmet ederiz. Yapılan tüm buluşlar, araştırmalar, bırakılan büyük eserler, insanımızı hep daha ileriye götürmek için kocaman adımlardır. Bunun karşılığında bazen yaşarken plaketle, alkışla ödüllendiriliriz, bazen de bir bulvara ismimiz verilir. Çok şükür şu ana kadar kimse bana verilen plaket geri alındı diye çıkmadı ortaya ama maalesef ki Elazığ’daki bir bulvara verilen ismin geri alındığını işittik. Elazığ’ın yetiştirdiği dünyaca tanınmış en büyük değerlerden biri olan Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in isminin verilmiş olduğu bulvarın yeni adı Elazığ Belediye Başkanı’nın kayınpederinin ismi olan “Molla Bahri” olarak değiştirilmiş. Ama kamuoyu, sosyal medya ve sivil toplum kuruluşlarının bu değişikliğe şiddetle karşı çıkmaları sonucu, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel ismi başka bir bulvara verilmiş.  Sayın Belediye Başkanı’na sormak isterim, madem başka bir bulvar vardı da neden oraya kayınpederinizin ismini vermediniz de Ögel’in ismini kaldırdınız?

Sayın Başkan, tabii ki kayınpederiniz çok önemlidir sizin için ama Prof.Dr. Bahaeddin Ögel’in de ömrünü Türk Tarihi ve Kültürüne adamış, büyük zorluklarla yurtdışında sayısız belgeye ve bilgiye ulaşarak bunları asla yerleri doldurulamayacak kitaplara dönüştüren büyük bir tarihçi olduğu da unutulmamalıdır. Bunları yaparken de doğduğu Elazığ’ın ve Harput’un Türk kimliğini bilimsel verilerle ön plana çıkartmıştır. Hatta Elazığ’da ki Fırat Üniversitesi’nin Tarih Bölümü'nü de kendi kurmuş, Ankara’dan birçok öğretim üyesi arkadaşıyla sürekli gidip gelerek derslere de girmiştir.

Bu durum sizleri bilmem ama beni çok üzdü. Yaşarken ülkesine, toprağına, bayrağına bu kadar emek vermiş bir bilim insanın adını zikrederken bile saygıyla davranmamız gerekirken onu değersizleştirme çabamız niye? Lütfen bu serzenişi sadece Prof. Dr. Bahaeddin Ögel özelinden ele almayın. Bu sitem, Cumhuriyet’in kurduğu tüm kurumlar için, yetiştirdiği tüm bilim adamları, sanatçılar, yazarlar, liyakat sahipleri için geçerlidir. Hiçbiri bir diğerinden ayırt edilemez. Ender yetişmiş ilim adamlarımıza, sanatçılarımıza gereken değeri vermeyip, verileni de geri almayı anlamak mümkün değildir. Yeni değerler ortaya konulmadıktan sonra eskiyle övünmek hiçbir toplumu ileriye taşımaz!

Değerli Okurlar, tarihi tekrardan yaşayamayacağımıza göre onu çok iyi anlamaya çalışıp, yapılan iyi şeyleri örnek alarak, yapılan hatalardan dersler çıkararak bugünümüzü daha ilerilere taşıyabiliriz. Aydınlık bir toplum, tarihiyle övünür. Osmanlı atalarımızdır. Onlarla tabii ki övünüyoruz ama  övünmek yapılan hataları görmezden gelerek olacaksa bize ne faydası var? Unutulmamalıdır ki, “Marifet iltifata tabidir” ve bu ülke Atatürk Cumhuriyeti ile uygar ülkeler arasına katılmıştır. Bu yapılan yanlışların cumhuriyetle bir hesaplaşma olduğunu düşünmüyorum. Ama sağlıklı bir tarih bilincine sahip olunmamasından kaynaklandığına inanıyorum.

SON SÖZ: Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir. Charles de Montesquieu