Enis Berberoğlu CHP İstanbul milletvekilidir. Yasalara göre dokunulmazlığı vardır. Fakat Türkiye’de yasalar tam anlamıyla uygulanmıyor ne yazık ki!
Yargıtay, Berberoğlu’nun 5 yıl 10 aylık hapis cezasını onayladı ve kamuoyunda doğacak tepkiyi azaltmak için olsa gerek, tahliye kararı verip, cezanın infazını dönem sonuna bıraktı.
Yani Enis Berberoğlu, milletvekilliği son bulunca tekrar hapse girecek!
Tarafsız hukukçular Yargıtay’ın kararının yanlış olduğunu belirtip “Yeniden milletvekili seçilerek dokunulmazlık kazanan Berberoğlu’nun yargılanmasının durdurulması gerekiyordu” diyorlar.
Karar Yargıtay’da 2’ye karşı 3 üyenin oyuyla alındı. Yani yüksek yargıda da fikir birliği olmadı.
“Bu nasıl bir hukuk, bu nasıl bir adalet?” diye soranlar haksız mı?

★★★

Önceki gün açıklanan gerekçeli kararda:
“Devletlerin ülke içinde ve dışında devlet sırrı mahiyetinde faaliyetleri olabilir. Dava konusu olay da mahiyeti gereği devlet sırrı niteliğindedir. Berberoğlu, eyleminin sonuçlarını bilecek birikime sahip. Sanığın eylemi, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçunu oluşturur” deniliyor.
İşte bu şaşırtıcı!
O nasıl bir devlet sırrıdır ki, cümle âlem biliyordu?

★★★

Enis Berberoğlu’nun, MİT TIR’ları haber ve görüntülerini gazeteci Can Dündar’a verdiği, böylece devlet sırrını ifşa ettiği iddiasını çok tuhaf buldum. Neden mi?
Çünkü aynı haber ve fotoğrafları o olaydan yaklaşık üç ay kadar önce Aydınlık Gazetesi’nde manşet haber olarak görmüştüm.
Daha sonra siyasiler (AKP dahil) bu konuda yorumlar, tartışmalar yapmışlardı. Yani haber ve fotoğrafların gizliliği kalmamıştı.
Sayın yüksek yargıçlar cahilliğimi bağışlasın, kusura bakmasınlar ama herkesin bildiği bir haber nasıl devlet sırrı oluyor? Anlamak mümkün değil!
Benim kafam da, mantığım da vicdanım da bunu kabul etmiyor!

Akıl, dürüstlük ve siyaset!


Adaşım Rahmi Kumaş 16’ncı dönem Trabzon milletvekilidir. Toplumsal ve siyasal alandaki bozuk işlere karşı davalar açmış ve mücadelesi milletvekilliği sona erdikten sonra da devam etmiştir. Rahmi Kumaş 8’inci kitabını yazdı. Adı: “Dik Yürüyen Adam”
Kitapta, kendi hayatını ve mücadelelerini anlatıyor. (486 sayfa – E Yayınları)
Rahmi Kumaş’a göre ülkemiz siyasal bakımdan 1327 yılından geriye kaymıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet başkanları (padişahlar) devlet işlerinin görülmesi için kendilerine bir sadrazam (başbakan) seçmişlerdir. İlk Padişah Osman Bey hariç, 36 padişahtan 35’i, bugünkü terimle kendilerine bir hükümet başkanı seçmişlerdir.
Günümüzde ise 1327 yıl öncesi gibi Başbakan yoktur, tek adam yönetimi vardır.
Her şeyi satılan bu ekonomide eski günlere dönmek kolay değildir.
Ürettiğimizden çok tüketen, dış satımdan çok, dış alım yapan, gelirinden çok gideri olan bir iktidar başarılı olamaz.
Türkiye’de çok partili yaşam sınıfta kalmıştır. 1946’dan bu yana denk bütçe yapılamamıştır. Din satan iktidarlar, devlet hazinesini tamtakır yapmışlardır.
‘Siyasetçiler ne zaman dini kullanmaz, ya da en önemlisi halkımız ne zaman din satan siyasetçilere yüz vermezse, işte o zaman adam oluruz’ benim özdeyişimdir.
Tanrı insana üç özellikten ikisini vermiş: Akıl, dürüstlük ve siyaset.
*Akıllı, dürüst insan siyasetçi olamaz.
*Akıllı siyasetçi dürüst olamaz.
*Dürüst siyasetçi akıllı olamaz!
(Rahmi Kumaş – 16. Dönem Milletvekili)

TEBESSÜM

“Yok artık ağlamanın yararı!”


İki entelektüel arkadaş bir otelin barında hem içiyor, hem de ülke sorunlarını tartışıyor.
Tutuklu Amerikalı rahip Brunson’dan, Türk Lirası’nın değer kaybedişinden bahsediyorlar.
Birincisi:
“Bizim siyasetçiler o kadar ustadırlar ki, çok konuşur, hiçbir şey söylemezler” diyor.
İkincisi:
“Halimiz Ecevit’in dizelerine benziyor” diyor ve rahmetli Başbakan Ecevit’in bir şirini okuyor:
“Yok artık dostlar, ağlamanın yararı,
Elimizle kazıldı özgürlüğün mezarı!”
Birincisi başını sallayarak:
“Rahmetli haklı!” diyor ve ekliyor:
“Kafasına kuş sıçınca piyango bileti alan toplumdan ne beklenir?”

GÜNÜN SÖZÜ


Şiddet ve korkuya yaslanan bir devlet uzun süre ayakta kalamaz!

11rahmibeyicin20cm