Neymiş efendim...
Hatay’ın Türkiye’ye katılması kararının alındığı tarihi meclis binasına künefeci açılmış, “Meclis künefe” diye tabela asılmış.



Aslında buna şükretmek lazım. Çünkü aynı tarihi meclis binasında künefeciden önce sinema vardı, seks filmi oynatılıyordu.



Üstelik... Anıtkabir’in avlusuna kargo şirketinin sponsorluğunda bizzat genelkurmay tarafından morlu pembeli plastikten kaydırak konuluyorsa bu ülkede... Meclis künefe çok mu tuhaf?



Savarona’nın güvertesini demir doğramalarla kapatıp, Atatürk’ün yadigarı tarihi yata kaçak kat çıkmadılar mı?
Erzurum Kongresi’nin yapıldığı müze binaya fayans döşeyip, duşakabin takmadılar mı?
Cumhurbaşkanlığı muhafız alayına tarihi kostüm diye bornoz giydirmediler mi? Hun İmparatorluğu’nu temsil eden askerin kafasına alüminyum tencere gibi şapka takmadılar mı?



Meclis künefe yadırgatıcı mı?



Aspendos’a mutfak mermeri döşediler.
Apollon Tapınağı’na çimentoyla merdiven yaptılar.
Antiphellos antik tiyatrosunun toprak zeminine beton döktüler.
Allianoi’yi komple yokettiler, “Allianoi diye bir yer yoktur” dediler.
Şile’deki Cenevizlilerden kalma iki bin senelik kaleyi restore ettiler, çizgi film karakteri “sünger bob”a benzedi.
Knidos antik kentinin oturma yerlerini güya düzelttiler, çekyat kanepe koysalardı inanın bu kadar çirkin olmazdı.
Bursa İznik’teki milattan önceye dayanan Ayasofya Orhan Camisi’nin tarihi duvarlarını betonla sıvayıp, cam kapı taktılar.
İshak Paşa Sarayı’na cam tavan yaptılar, alışveriş merkezi gibi oldu.
Mudanya’da 2.700 senelik Myrleia antik kentinin üstüne alışveriş merkezi yaptılar, imar affına sokup törenle kurdela kestiler.
Sümela Manastırı’na kaçak kat çıktılar.
Aydın’daki 600 senelik Dandalaz Köprüsü’nü sağlamlaştıralım dediler, bi sağlamlaştırdılar, 600 senedir yerinde duran köprü çöktü.
Bursa’daki iki bin senelik Lefke Kapısı’nın kemerini orijinal değil diye yıktılar, sonra pardon deyip, müteahhide verdiler, yenisini diktiler.
1.700 senelik Mamure Kalesi’ne pvc pencere taktılar.
Beş bin senelik Aşkar Höyüğü’ne süs havuzu yaptılar.



Efes antik kentini, dünya kültür mirasını, düğün salonuna çevirdiler. Celsus Kütüphanesi’ne masalar dizdiler, perdelik kumaşla kapladıkları plastik sandalyeler dizdiler, yemekli organizasyonlara kiralamak için utanmadan tarife koydular, antik tiyatroyu 70 bin liraya, Celsus’u 30 bin liraya, Odeon’u 25 bin liraya verdiler.



Mimar Sinan’ın son eseri Atik Valide Külliyesi’nin şifahanesini camla kapladılar, otomatik kapılar taktılar, kafeteryaya çevirdiler.
Seyid Battal Gazi Külliyesi’ne Amerikan mutfak monte ettiler.
Orhan Gazi’nin oğlu, Osmanlı’nın üçüncü padişahı 1’inci Murad’ın kabrinde, adını taşıyan camide sünnet düğünü yaptılar.



Melikgazi’yi yediler bu ülkede kardeşim... Haberi Anadolu Ajansı servis etti, “Melikgazi’yi çorba yaptılar, Malikgazi’yi aganigi ilacı yaptılar” manşetleri atıldı.
Çünkü... Sayın devletimizin “tarih şuurunu örnek alan” sayın ahalimiz, Kayseri’deki türbeye gizlice giriyor, Melikgazi’nin mumyasından küçük parçalar tırtıklıyor, şifa niyetine çorba yapıyordu.
Çocuğu olmayan kadınların, rahmetli Melikgazi çorbasından içer içmez hamile kaldıkları söyleniyordu.
Melikgazi’nin dişlerini söküp, öğütüp, çay gibi kaynatıp içenler vardı.
Sayın devletimiz müdahale edene kadar Melikgazi’nin sol kolunu komple koparıp götürdüler.



Meclis künefe’yi öpün başınıza koyun!



Şuursuzluğa esir oldu Türkiye.
Altın varaklı egolara...
Paslı tenekeden kültür zihniyetine teslim oldu.



Ve işte bu nedenle... Milli eğitim bakanlığının “Türkler, kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur” şeklindeki sözlerini “meclis künefe”yle birlikte okumak gerekir.



Andımız’ı yasaklayarak Ne Mutlu Türküm Diyene’ye kaçak kat çıkmaya çalışıyorlar.
Göktürk Yazıtları’nı çimentoyla sıvayıp, beş bin yıllık Türk tarihine plastik pencere takmaya kalkışıyorlar.



Atatürk Cumhuriyeti’ni akıllarınca restore edip, zevksiz, sakil, kapısında deve yatan bedevi çadırına benzetmek istiyorlar.