ABD'nin Kasım ayında tekrar başlattığı İran yaptırımlarından altı ay süreyle muafiyet alan sekiz ülke arasında Türkiye de bulunuyordu. ABD'nin muafiyet süresini bazı ülkeler için uzatacağı tahmin ediliyordu. ABD'de yayımlanan Washington Post gazetesinin bir köşe yazarı, geçen yıl verilen muafiyetlerin uzatılmayacağını bildirdi. Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak da haberi teyit etti.

"VERİLEN MUAFİYETLER 2 MAYIS İTİBARİ İLE VERİLMEYECEK"


Adı açıklanmayan iki ABD dışişleri kaynağının verdiği bilgiye atıfta bulunan haberde Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun, bugün bir açıklama yaparak, "Dışişleri Bakanlığı'nın şu anda İran ham petrolü veya kondensat ithali için verilen muafiyetler 2 Mayıs itibarıyla verilmeyecek" diyeceği ifade edildi.

"CARİ AÇIĞIN EN ÖNEMLİ NEDENLERİNDEN BİRİ ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK"


Türkiye'nin, enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 31’ini petrol ile karşılarken, bu kaynağın yüzde 94’ünü ithal ettiğini söyleyen Enerji Uzmanı Necdet Pamir, Petrol, doğal gaz ve kömürde, çok yüksek oranlarda dışa bağımlı olan Türkiye'nin cari açığının en önemli nedenlerinin başında, enerjideki dışa bağımlılığın geldiğini söyledi.

Türkiye'nin, 2017 yılında yaklaşık 25.77 milyon ton ham petrol, 16,88 milyon ton da çeşitli petrol ürünleri ithal ettiğini belirten Pamir, "İran’dan sadece ham petrol aldık. İthal edilen ham petrolün ise yaklaşık yüzde 44,6'sını (11.49 milyon ton) İran’dan temin ettik. Bu çok ciddi bir oran ve miktar." dedi.

"BAZI ÜLKELER ABD'NİN BU KARARINA KARŞI"


8 Mayıs 2018’de, ABD'nin ve BM Güvenlik Konseyi’nin diğer 4 daimi üyesi imzaladıkları “Kapsamlı Ortak Eylem Planı”ndan çekildiğini açıkladıktan sonra, İran’a ve İran ile ticaret yapacak ülkelere yönelik iki aşamalı ambargo planını devreye koyduğunu hatırlatan Pamir, "ABD, 1979’da Tahran’daki Büyükelçiliği’nin İran İslam Devrimi’nin ardından işgal edildiği günden bu yana, gerek ABD Başkanlık Kararları ve gerekse diğer yasalar çerçevesinde, İran’a yönelik çeşitli ambargolar uyguluyor. Bu ambargoların bir kısmı, BM tarafından da desteklense de AB ülkelerinin önemli kısmı dahil birçok ülke, ABD Yönetimi’nin bu kararlarına karşı çıktı. ABD Yönetimi, söz konusu ambargo kararlarında, Türkiye dahil bazı ülkeleri “kapsam dışında” bıraktığını açıklamıştı. Ancak ABD basınında çıkan haberlere göre gazeteler, ABD'nin Türkiye dahil 8 ülkeyi İran yaptırımlarından muaf tutmaya son vermeyi planladığını yazarken, Türkiye'nin, İran ile petrol anlaşmalarını iptal etmesi yolunda baskı altında kalacak ülkeler arasında olduğuna dikkat çekti." dedi.

"SÖYLEM VE EYLEM BİRBİRİNİN TERSİNE GİTTİ"


Ambargo kararı açıklandıktan sonra, uygulamaya konması için belli bir süre verildiğini söyleyen Necdet Pamir, "İktidar partisi yetkilileri, böylesi bir ambargonun haksız olduğunu öne sürerek, BM kararı olmaksızın buna uymak zorunda olmadıklarını açıklamış olsalar da, bunun iç politikaya yönelik bir söylem olduğunu düşündüğümüzü daha önce belirtmiştik. Nitekim 2017 yılında ham petrol ithalatımızın iktidar yetkililerinin “ambargoya uymak zorunda olmadıklarını” açıklamalarına karşın, 2018 yılı içinde, İran’dan ham petrol alımlarımızın ciddi miktarda düştüğü hatta bazı aylarda (Kasım 2018) sıfırlandığı gözlemlendi. Yani her zamanki gibi söylem ve eylem gene birbirinin tersine gelişti." açıklamasında bulundu.

İKİ TARAFLI BİR KAZANIM


İran’dan petrol alımlarının, Türkiye'nin ekonomik dengeleri ve cari açığı açısından, bizim yararımıza olduğunu belirten Pamir, "Zira İran, Pazar payını kaybetmemek için, bizim gibi bazı ülkelere rakiplerine oranla daha uygun koşullarda (daha düşük varil fiyatı, daha uygun vadeli ödeme, vb.) ham petrol sağlamayı kendi çıkarına da uygun gördüğünden, iki taraflı bir kazanım söz konusu idi." ifadelerini kullandı.

ABD’nin Türkiye’yi de ambargo kapsamına almasının, ilkesel açıdan Türkiye'nin aleyhine olacağını söyleyen Pamir, "Bu ekonomik açıdan olduğu kadar, İran ile ilişkilerimiz açısından da sorundur. Zaten İran’dan ham petrol alımlarımızda 2017 seviyesine göre ciddi oranda düşüş var. Yani ambargo uygulanmaya başlayınca değil, zaten iktidar tarafından “pragmatik” biçimde, ABD baskılarına “uygun” bir dış alım stratejisi izleniyor. Örnek mi? 2019 yılı Ocak ayında, (EPDK raporlarına göre) ham petrol dış alımında, İran’ın payı yüzde 12,5. Aralık 2018’de yüzde 3,26 ve Kasım 2018’de İran’dan hiç ham petrol ithalatı yapılmamış! Sonuç olarak; iç politikaya yönelik ve yerel seçimlerde “milliyetçi oyları avlamaya” odaklı “Biz ABD’nin baskısıyla iş yapmayız” söylemi, zaten ABD’nin yeni kararından çok önce, fiili olarak iflas etmiş durumdadır. Buna bir de yükselen petrol fiyatları ile doların TL karşısındaki önlenemeyen artışını ekleyin. 2017 yılında varili ortalama 54 dolar olan Brent ham petrolün, 2018 yılı ortalaması 71 doları aşmıştı. Bugün ise 73,88 dolar… Ekonomik ve siyasi “beka sorununu” buralarda aramak gerekmiyor mu?" açıklamasında bulundu.