Ekonomik krizin etkisi ile kredi borçları, konkordato ve iflas haberleri ile gündeme gelen iş dünyası, 2020’ye girerken, finansal istikrar ve barış siyaseti mesajı verdi. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Başkanı (TÜSİAD) Simone Kaslowski, Türk iş dünyasının dinamik yapısı ile dünya ile daha sıkı bir rekabete girmek istediğine dikkat çekerek, “Türk iş dünyası, global dünyada rekabetçi olmak istiyor. Bunun için öncelikle finansal istikrara ihtiyaç var. Tahmin edilebilir ortam olması çok önemli ki yatırımcılar burada rahatlıkla faaliyet göstersin, yatırımlarını yapsın. Girişimciler de kendi işlerini kurmaktan çekinmesin” diye konuştu.

ENTEGRE OLMAK İSTİYORUZ


Yürekli tarafından bu yıl 20’ncisi düzenlenen Marka Konferansı’nda konuşan Simone Kaslowski, tüm dünyada dinamiklerin değiştiğine işaret ederek, Türk iş dünyasının da dünyaya entegre olmak istediğini kaydetti. Özellikle Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri ve entegrasyonu gümrük birliği anlaşması çerçevesinde önemsediklerini anlatan Kaslowski, “Türk-İş dünyası entegre olmak istiyor, çevre ülkelerle AB ile entegre olmak istiyor. Öyle bir ortamdan bahsetmeliyiz ki, en iyi şirketleri en iyi akılları en iyi müteşebbisleri içimizde barındırabilelim. Bunu sağlamamız lazım. Bu sadece iş dünyası için değil, içinde yaşadığımız ülke ve İstanbul için de önemli” diye konuştu.

SİYASETİN MÜŞTERİSİ FARKLI


Marka konferansının 20 yıl önceki ilk açılış konuşmasını yapan Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, siyasetten Beymen’in satışına kadar pek çok gelişmeye dair açıklamalarda bulundu. 1995 yılında düzenlenen genel seçimlere Yeni Demokrasi Hareketi ile giren Cem Boyner, o dönemde Türkiye’de kişisel katkılarla siyasette fark yaratılabilecek bir ortam olduğuna dikkat çekti.

Türkiye’nin yüksek potansiyeli üzerine bir hayal kurduklarını ancak ‘malı satamadıklarını’ kaydeden Boyner, “O günün hayallerinin bir kısmı bugünün de hayalleri olarak devam ediyor. O dönemde biz biraz daha iyi yapabilseydik bu işi ya da vatandaş biraz daha cesur olabilseydi, biz belki bugün İspanya gibi bir ülke olabilirdik. O dönemde Türkiye’nin böyle şeylere ihtiyacı vardı. Bazı büyüklerimizin ‘yavaş acele edelim’ gibi bir sözü vardı.

Biz belki o dönemde ilk seçime girmeseydik durum farklı olabilirdi. Siyaset müşterisi ile iş hayatı müşterisi birbirinden çok farklı. İş hayatı müşterisi umutla, siyaset müşterisi korkuyla satın alıyor” ifadelerini kullandı.

BEYMEN'İN SATIŞI DUYGUSAL DARBE


Cem Boyner, grubun önemli markaları arasında yer alan ve birkaç ay önce satışı gerçekleştirilen Beymen’in aslında duygusal bir darbe de yarattığını kaydetti. Boyner, “Markalarla duygusal bir bağ kurmadan onları yaşatmak önemli. Bu para ile ilgili değil ama hayatını sadece yatırıma bağlı gibi yaşadığınız oluyor ama onlarla bir yerde bağlarınız kopunca çok zor. Bu ellerle yaptığınız, 45 yıl sigortasının civatasının yeri belli o işlerle ayrışmanın getirdiği duygusal darbe var” diye konuştu.

Cem Boyner


Beymen’in satış sürecini anlatan Boyner, “2015’te bir ortaklık yaptık. Düğünde herkes halay çeker ama mesele boşanırken centilmen olmak. Her ortaklığın bitişi bir sonraki hayat için karnedir. Bir taraftan Beymen’in ayrışmasından sonra bir negatif his vardı bir taraftan da ahde vefa çizgisi içinde olayı bitirmiş olmanın enerjisi var.

"EYVALLAH TOPLUMUYUZ"


Advantage Kart’ta da böyle oldu. Bankalar patladı ve biz sattık.” Konuşmasında, Türk toplumunda itirazın çok fazla kabul görmediğine dikkat çeken Boyner, bu kimliğini 5 bin yıllık bir kültür olduğunu ifade etti. Boyner, şunları söyledi: “Bütün icatlar itirazdan çıkar. Mum geliştirerek ampul yapılmadı, muma itiraz olduğu için ampul ortaya çıktı. Eyvallah toplumuyuz.”