Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, ‘Barış koridoru’nu değerlendirdi:


✔ Koridor... Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayıcı bir adımın parçasıysa başka kapıya çıkar


✔ Koridor... ABD ile başlangıç planına dönüşse... Bölünmüş Suriye, büyümüş İsrail demektir


Hulusi Akar, geçen temmuzda ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile görüşmüştü.


Ankara’da, Türkiye ile ABD heyetleri görüşürken Anadolu Ajansı (AA), Pentagon Başmüfettişliği, IŞİD Karşıtı Koalisyon’un yürüttüğü Doğal Kararlılık Operasyonu, 1 Nisan-30 Haziran dönem raporunu kongreye sundu. 116 sayfalık raporun, “Suriye’deki Ortak Güçlerin Kapasite İnşası” başlıklı bölümünde, IŞİD sonrası dönem için öngörülen faaliyetler arasında “YPG/PKK’nın büyütülmesi” maddesine de yer verildi. Rapora göre, Amerika’nın PKK dahil iş birliği yaptığı unsurların sayısını 100 binden 110 bine yükseltmeyi planladığı belirtildi. Bu ne anlama geliyor? Kısaca şu: Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölge konusunda “Türkiye-ABD mutabakata vardı” açıklamasının aslında gerçeği yansıtmadığını, ‘stratejik müttefik’in, YPG/PKK’yı koruduğunu ve güçlendirmeye devam ettiğini anlatıyor. Peki üç gündür süren görüşmeler ve kamuoyuna yansıyanlar ne demek? Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek bir anlaşmanın yapılmadığı... Aslında... PKK terörünün arkasındaki kuvvet olan ABD’nin Türk hükümetlerini 1990’lardan bu yana oyaladığı... Güneydoğu’yu, terörü ve Irak-ABD ekseninde PKK’ya karşı yürütülen mücadeleyi en iyi bilenlerden emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’la, “Barış Koridoru”nu konuştuk...

‘Önümüzde bir Çekiç Güç örneği var ülkelerin bölünmesi huzur getirmiyor’


Emekli general Ahmet Yavuz şu cümlelerle başladı: “Suriye’de atılan hatalı başlangıç adımı ülkeyi kaotik bir durumla karşı karşıya bıraktı. Bu adımları atan siyasi iktidarın beklemediği bir tablo çıktı ortaya: Eskilerin Mare koridoru dediği, kimilerinin Kürt, kimilerinin Amerikan olarak adlandırdığı... Ortaya çıkan bu durum, iktidarın uyanmasına yol açtı. Çünkü Suriye’nin kuzeyinde IŞİD bahanesiyle ABD’nin emrindeki PKK ve uzantısı kendi egemenliğini kurdu. Doğudan batıya önce Afrin’e oradan Akdeniz’e ulaşmayı amaçlayan bu ilerleme Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla durduruldu. Ancak ABD’nin karşı çıkmasıyla ne Fırat’ın batısında Menbiç’e el atılabildi ne de Fırat’ın doğusuna... Bu iki operasyonla hatalı Suriye politikasında kısmi bir düzeltme yapılsa da hem yarım kalmış olması hem de doğuya tedbir alınamaması nedeniyle arzu edilen sonuca henüz ulaşılamadı.”

‘ÇATIŞMAYI ÖNLEMEK İÇİN’

Yavuz’a göre, “ABD’nin Suriye’den çekilmek yerine daha da kalıcı adımlar atması ve PYD’ye desteğini aleni hale getirmesi, Fırat’ın doğusunda atılması gereken adımları sınırladı”... Dinleyelim: “Bu koşullarda ABD ile uzlaşarak bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Çünkü iki ülke de birbirine ihtiyaç duyuyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın üç maddelik açıklamasının anlamı budur. Müşterek bir Harekat Merkezi kurulması, muhtemelen iki ülke ordularının çatışmasını önlemeye dönük bir adımdır. Barış Koridoru adı altında bölgede ‘güvenli bölge’ yaratılmak isteniyor. Bu, nasıl olacak? Henüz cevabı yok. Bu, neye yarayacak? Bunu da tam olarak bilemeyiz. Eğer sıklıkla telaffuz edilen Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayıcı bir adımın parçası ve rejimle de anlaşarak yapılacak bir şeyse başka kapıya çıkar. Yok, ABD ile başlangıç planına dönüşse başka anlam ifade eder: Bölünmüş bir Suriye, büyümüş bir İsrail, K. Irak’tan sonra Kuzey Suriye Kürt Yönetimi ufukta demektir.”

Ahmet Yavuz


Ahmet Yavuz, “İki sonucu şimdiden görmek mümkün” dedi ve şöyle devam etti:

‘TUZAK KOKUSU VAR...’

“1- Diyelim ki PKK/PYD’yi 30 km. güneye ötelediniz. Aynı durumla orada karşılaşmak kaçınılmazdır. Ayrıca mevcut sınıra bitişik alanın içinde yaşayan ve terör örgütüne müzahir halkla da mücadele etmek durumunda kalınacak. Güneyde ise meşrulaştırılmış bir yapı ortaya çıkacak. Yani güvenli bölgenin bedeli daha ağır olacak. Askeri harekatın maksadı sağlanmayacak. Unutmayalım ki önümüzde bir ‘Çekiç Güç’ örneği duruyor. Bölge ülkelerinin bölünmesi komşularına huzur getirmiyor.

2- Öngörülen koridora uzaklaştırılan eski sahipleri yerleştirilebilecek. Yaklaşık 600 bine yakın sığınmacının topraklarına yerleşmesi demek. Parlak bir gelecek ileri sürmek mümkün görünmüyor. Aksine bir tuzak kokusu ortalığa yayılmış durumda... ABD ile savaşmayalım ama barışık yaşamak da giderek imkansız hale gelmiş durumda. Bu nedenle atılan her adımda bu hususun dikkate alınması gerekiyor. Bu da bizi, bölge ülkeleriyle daha sıkı işbirliğine itiyor...”