Amerikan medyası iki gündür ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupla dalga geçiyor.

TV programcıları, bağlantı yaptıkları muhabirlere ya da yorumculara veda ederken “I’ll call you later (seni sonra arayacağım)” diye bitiriyor ve ardından da kahkahalar başlıyor. İşyerlerinde sokaklarda, restoranlarda, alışveriş merkezlerinde insanlar birbirlerine aynı şakayı yapıyor.

Trump, sık sık gazetecilerle polemiğe giriyor, siyasi rakiplerini aleni aşağılıyor, daha da ileri gidip küfrediyor, dünya devi şirketleri ve medya kuruluşlarını yerden yere vuruyor. Yine de (her seferinde) Amerikalı akademisyenlerin, siyasetçilerin, gazetecilerin, hatta komedyenlerin diline doladığı, “bu kadar da olmaz” dediği yeni bir çıkış yapabiliyor.

YPG lideri Mazlum Kobani ile telefonla görüştüğü ve G 7 zirvesinin Trump’ın Miami’deki otelinde yapılacağı açıklandığında Associated Press haber ajansının Washington bürosunda çalışan gazetecilerin yüzünü görmeliydiniz. Aynı duygu başka gazete bürolarında da yaşanmış olacak ki iki dakika sonra New York Times’ın internet sitesi G 7 haberini “etik tartışmalara yol açabilir” yorumuyla birlikte “son dakika haberi” olarak geçti.

Uzatmayayım,  bu örnekleri Trump’ın iş tutuş şeklini anlatmak için veriyorum.

Tepkileri umursamıyor, tersine üzerine gidiyor. Biri eleştiriyorsa o daha fazla eleştiriyor. Hakarete uğruyorsa daha fazla hakaret ediyor.

Anayasa, Kongre, 300 yıllık gelenekler, demokrasi, insan hakları gibi değerler umurunda değil.

Tartışırken karşısındakilere, özellikle de kadınlara zerre kadar saygı göstermiyor.

Son derece pragmatist ve acımasız. Paradan başka hiçbir “kıymetlisi” yok.

Tepkileri, jestleri mimikleri abartılı, çok rahat yalan söylüyor. Bugün “ak” dediğine başka bir gün rahatlıkla “kara” diyebiliyor (24 saat içinde hem “Kürtler de melek değil” hem de “Kürtler çok fantastik” cümlelerini kurabiliyor.)

Daha nasıl anlatsam?

Ergenlik yıllarınızda sizin mahallenizde de “topu olan tek çocuk” yaşıtınız oldu mu hiç?

Biraz besili, diğerlerine göre iri yarı, kıyafetleri daha iyice, hatta forması, kramponları, dizlikleri, kaleci eldivenleri olan, sesi daha gür çıkan...

Oyuncuları da o seçerdi, kuralları da o koyardı. Hem hakem olurdu, hem kaleci, hem kaptan, hem antrenör. Kaybedince, kafası kızdığında “küstüm oynamıyorum, topumu verin” derdi ve hışımla (ve topuyla) sahayı terk ederdi.

İşte öyle biri Trump.

Yıllarını Beyaz Saray’da geçirmiş muhabirlere “Etrafında ‘Sayın Başkan, siz ABD’yi temsil ediyorsunuz. Devletimizin ve diplomasinin gelenekleri vardır. Başka bir devlet başkanına öyle bir mektup yazamazsınız’ diyen biri yok mu” diye sorduğumda, hep “Hayır yok, çünkü fazla itiraz edeni kovuyor” yanıtını alıyorum.

ANLAŞMAYA İHTİYATLI YAKLAŞMAK LAZIM

Ülke yöneticilerinde olmaması gereken (buraya sığdıramayacağım) daha onlarca özelliği var Trump’ın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektupta üslup nedeniyle üzerinde fazla durmadığımız o detay, bu özelliklerinden birini daha yansıtıyor: Özgüven patlaması.

O özgüven patlaması sayesinde diplomatik teamülleri ayaklar altına alarak, “Süper Güç” diye anılan bir ülkenin başkanı sıfatıyla “bizim için savaşıyorlar” dediği, tek yıldızlı bir Amerikalı generali sorumlu kıldığı silahlı bir grubun (YPG’nin) lideri ile doğrudan görüşüyor, bununla da kalmayıp o grubu “terör örgütü” olarak gören bir “müttefik devlet”e (Türkiye) arabuluculuk önerebiliyor.

İşte saydığım ve sayamadığım o özellikleri nedeniyle, Mike Pence’in Ankara ziyaretinde açıklanan “pause-durdurma” anlaşması konusunda önemli şüphelerim var ve ihtiyatla yaklaşıyorum.

Trump bu, yarın 180 derece ters bir tavır ortaya koyabilir.

Diğer taraftan, ABD’nin artık bölgedeki gücünü ve ağırlığını kaybettiğini düşünüyorum. Örgütün liderlerinden Salih Müslüm’ün, Trump’ın direkt görüştüğü Mazlum Kobani’nin yaptığı açıklamalar da bu şüphelerimi güçlendiriyor.

Zira, anlaşmanın geçerli olacağı, TSK’nın ilerlemeyi bırakacağı o günlerde, Suriye, Rusya ve İran’ı hiçbir şey bağlamayacak. Bu yüzden o beş gün bitince karşımızda “hamisi/hamileri” değişmiş bir YPG bulmamız işten bile olmayabilir ve Trump Yönetimi ile yapılmış anlaşma değersiz bir kağıt parçasına dönüşebilir.

Benden söylemesi.