Zenginlerin paralarını değerlendiren İsviçreli Credit Suisse bankası, “Küresel Servet Raporu” (Global Wealth Report) adını verdiği yıllık raporun 10’uncusunu yayınladı. Bu rapor, sene henüz bitmemiş olsa da 2019’u kapsıyor. Raporda yer alan “kişisel (private) servet” hesapları hem “ülke toplamı” hem de “hane halkı” (household) başına düşen miktar olarak sunuluyor. “Servet” kelimesiyle, menkul ve gayrimenkul varlıkların cari piyasa fiyatları ile hesaplanan toplamı kastedilmektedir. Bu servete, kamuya ait varlıklar (yollar, köprüler, barajlar,  fabrikalar, binalar, tesisler vs) dâhil değildir. Burada geçen “hane halkı” deyiminden kastedilen, illaki evli ve çocuklu bir aile demek değildir. Tek başına ayrı bir evde oturan yetişkinler (adult) de bu araştırmanın kapsamı bakımından bir “hane”dir. Rapor dünyada 5.1 milyar “hane” olduğu kabulüne göre hazırlanmıştır.

MİLLİ GELİR VE KİŞİSEL (MİLLİ) SERVET

Raporda ABD Doları ile ifade edilen rakamların, hem her ülkede farklı enflasyon düzeyleri yaşandığı, hem de çapraz kurlar (döviz pariteleri) değiştiği için “dolara tercüme” hatası içerdiğini unutmayın. Ölçme biliminde “yaklaşık söyle, ama mertebe hatası yapma” anlamına gelen (less precise, more accurate) diye bir kural vardır. Sayıları okurken bunu da unutmayın. Rapora göre 2019 yılında “küresel servet” 360 trilyon dolara çıkmış. Ama bu büyüklük hâlâ 2009 öncesi düzeyin altındaymış. IMF’nin hesaplarına göre dünya milli geliri kabaca 98 trilyon dolardır. Bu iki büyüklüğe bakarak “küresel kişisel servetin”, “küresel milli gelirin” 4 katı olduğu söylenebilir. Bu “servet/gelir” katsayısı zengin ülkelerde 5’in üstündeyken, fakirlerde 1’in altındadır. “Üst orta gelişmişlik” seviyesinde olduğu kabul edilen Türkiye de ise “2”dir. Yani kişisel servetimiz 1600, milli gelirimiz 800 milyar dolardır.

MİLLİ GELİRİN FAKTORAL DAĞILIMI

Hane halkının sahip olduğu bu 1.6 trilyon dolar servet, banka mevduatı, tahvil, hisse senedi, sermaye payı gibi “mali” (finansal) ile konut, dükkan, işyeri, gemi, kamyon, otobüs, makine, teçhizat, bağ, bahçe, tarla ve arsa gibi “maddi” (fiziki) varlıklardan oluşur. Bu bir stok hesabıdır. Yani “akar” değil, “durağan”dır. Servet sahipleri, faiz (reel), kira, kâr gibi “sermaye gelirleri” elde eder. Bundan daha önemlisi, durduk yerde “servetlerinin değeri artar”. Buna “rant avlama” veya “pasif zenginleşme” denir. “Servet bölü gelir” oranı düşük ülkelerde, servetin getiri oranı, zengin ülkelere kıyasen, nispeten yüksektir. Yine de “akar”ın (reel faiz, kira ve kâr payı) servetin güncel değerine oranı yıllık %5’i pek geçmez. Mesela Türkiye’de az veya çok servet sahibi olan “hane halkının” yıllık “servet/sermaye” geliri 80 (1600x%5) milyar dolardan fazla değildir. Kabaca 800 milyar dolarlık milli gelirin 720 milyarı ücretten oluşur. Ama emekçi çok olduğu için, payına düşen az olur.

Son söz: Serveti gelir değil, servetin değer artışı çoğaltır.