Bütün dünyanın turistik ülkeleri gibi biz de gözümüzü Çinli gezginlere diktik. Bu gezginlerin sayısı az buz da değil. Yüz milyonlarla ifade ediliyor!

Geçenlerde Çinli bir öğretim üyesi ile sohbet ederken, Çinli turisti ağırlamanın ne kadar zor olduğunun farkına vardım.

Çünkü Çinliler mutfaklarına bağnazca bağlılar.

Yemek konusunda hiç taviz vermiyorlar! Başka lezzetlerle tanışmayı akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar.

Yani, gönül rahatlığı ile karınlarını doyuramayacakları ülkelere pek gitmek istemiyorlar.

Çinli öğretim üyesiyle bu konu hakkında sohbet ederken aklıma bir Norveç gezisi geldi.

Bir şelale kıyısında kahve içiyordum. Bir otobüs dolusu Çinli turist geldi. Otobüsten inenler kahveye koşuşturup, termoslarını sıcak suyla doldurdular. Sonra masalara dağılıp, çantalarından çıkardıkları renkli paketlerdeki malzeme ile çorbalarını hazırlayıp, iştahla kahvaltılarını yaptılar.

Rehberle konuştum. Gurup Çin’den gelirken yanlarında koliler dolusu yiyecek de getirmişler. Sabah, öğle, akşam bu hazır yemekler kendilerine dağıtılıyormuş. İşi bir termos dolusu sıcak suyla hallediyorlarmış!

Aklıma hemen Türkiyeye gelecek olan Çinli gezginler geldi. Kaldıkları otelde açık büfeden kahvaltı için ne seçerlerdi diye düşündüm.

Ekmek yemek alışkanlıkları yok. Süt ve süt ürünleri de araları iyi değil. Metabolizmaları bunları sindirirken zorluk çekiyor.

Onların kahvaltı mönüsündeki yemekleri şöyle sıralayabiliriz: Buharda pişmiş lapa pirinç, turşu ve noddle (erişte) çorbası, yasemin çorbası. Hangi otelin açık büfesinde bunlar vardır bilemedim!..

Çinlilerin yağla ve salçalı sosla da araları yok. Yani onları salçalı, yoğurtlu, bol tereyağlı, pideli bir İskender Kebap’la da mutlu etmeniz mümkün değil. Bir çok turistin ayıla bayıla yediği ünlü kebaplarımız da onların damaklarının ilgi alanına girmiyor.

Çinlilerin çok sevdikleri yemeklerin başında, domuz kıyması veya deniz mahsulleri ile doldurulup, buharda haşlanmış dimsunlar geliyor. Ben de bu yemeği pek severim. Ne zaman bir Uzakdoğu lokantasına gitsem bu yemekten tıka basa yerim.

Bu konuda belki mantı ilgilerini çekebilir! Ama üstünde sarımsaklı yoğurt, biberli eritilmiş tereyağı sosu olmamak kaydıyla.

Belki yumurtalı erişte de Çinlileri doyurma konusunda otel yöneticilerine yardımcı olabilir. Tabii bu eriştenin, sossuz ve tereyağsız olması gerekir.

En iyisi, lapa pirinç, balık, sebze, deniz mahsulleri, tavuk ve etle tatlandırılmış erişte (veya şehriye) çorbasını açık büfeden eksik etmemek. Bu basit yiyeceklerin onları çok mutlu edeceğinden emin olabilirsiniz.

Çinliler ördek etini de çok severler. Bu açığı kızarmış tavuk ile kapatmak mümkün. Ama yanında, buharda pişmiş pirinç bazlaması olmak kaydıyla.
Sebzeli sigara böreği de (spring roll benzeri) sevdikleri yemekler arasındadır.

Çinliler Batılılar gibi yemekte şarap içmeyi pek sevmezler. Onlar için içilecek tek içki yasemin çayıdır. Yemek öncesi, yemek sırasında ve yemek sonrasında hep bu çay içilir.

Arada bir pirinç şarabı da içerler ama bunu Türkiye’de bulmak oldukça zordur.

Çin, 1,5 milyar insanın yaşadığı devasa bir ülke. Onlarca bölge, yüzlerce mutfak, milyarlarca değişik damak var.

Birinin sevdiğine diğeri burun kıvırır. Yani Çinli turistin damağını mutlu etmek oldukça zordur!

Eğer günün birinde, yüz binlerce Çinli turist Türkiye’ye gelirse, onları nasıl doyurayacağımız konusunda şimdiden çözümler üretmeliyiz.

Bence bu konuyu çözen ülke, Çinin dev turizm pastasından en büyük dilimi alacaktır.