SÖZCÜ, emekli iki koramirale Doğu Akdeniz’de neler olduğunu, neler yapılması gerektiğini sordu.

Emekli Koramirallerden Abdullah Can Erenoğlu ve Atilla Kezek, Doğu Akdeniz’de arama ve sondaj çalışmalarıyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. İki emekli asker bölgedeki enerji savaşları için çözümün diplomasi olduğunu söylüyor.

Emekli Koramiral Atilla Kezek


Son aylarda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) basını başta olmak üzere Doğu Akdeniz’in konu olmadığı gün yok. Akdeniz’de, Türkiye’yi yok sayarak ülkeler arasında ortaklıklar kuruluyor. Bu gelişmeler üzenine Türkiye de Doğu Akdeniz’de arama ve sondaj çalışmalarını Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın nezaretinde yürütüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son olarak, “Biz, garantör ülkeyiz. Haklarımız nelerse bu hakları sonuna kadar koruyacağız. Oradaki Türk kardeşlerimizin hakkını da kimseye yedirtmeyeceğiz, kusura bakmasınlar” dedi. Doğu Akdeniz’de neler olup bittiğini yakından izleyen emekli Koramirallerden Abdullah Can Erenoğlu ve Atilla Kezek’e sordum. İşte iki komutanın Akdeniz’deki gelişmeler ve burada almamız gereken önlemler konusunda anlattıkları:

KEZEK: SULAR ISINIYOR

“Evet, Doğu Akdeniz’de sular ısınıyor. Kıyıdaş ülkeler deniz yetki alanlarını belirlemek amacıyla ikili anlaşmalar yaparken biz Türkiye olarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmediğimiz ve bölge ülkeleri ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmaları yapmadığımız için uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı Deniz Kuvvetlerimiz marifeti ile korumaya çalışıyoruz. Böyle nereye kadar gider bilinmez. Problemin kesin çözümü ise bölge ülkelerin kavga etmesi değil, üçüncü ülke haklarına zarar vermeden ikili olarak anlaşmasıdır. Kısacası nihai çözüm ancak diplomasi ile gerçekleştirilebilir. Doğu Akdeniz’deki enerji savaşı, MEB olarak tanımladığımız uluslararası hukuk kavramı gerekçe gösterilerek yapılmaya çalışılıyor. Günümüzde de MEB kavramı kıta sahanlığının önüne geçti. Kıta Sahanlığının ilanın gerek yoktur.Çünkü, coğrafyayı değiştiremeyiz. Kıta sahanlığında devletlerin başlangıçtan beri ve kendiliğinden egemen hakları var.”Atilla Kezek, denizler üzerinde kıyı devletine egemen haklar sağlayan en önemli kavramın MEB olduğunu belirtiyor. MEB için herhangi bir ilana gerek var mıdır? Evet, var. Kezek konuşu şöyle açıyor: “Bir devlet Münhasır Ekonomik Bölgem var diyebilmesi için ilanda bulunması gerekiyor. Kıta sahanlığının yerini artık dünyada Münhasır Ekonomik Bölge aldı. Kıta sahanlığı sadece deniz dibi cansız kaynakları içerirken Münhasır Ekonomik Bölge ise deniz dibinden yüzeye kadar olan bölgede tüm canlı ve cansız kaynakları içeriyor. Çok enteresandır. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uluslararası hukukta daha yürürlüğe girmeden, Sözleşmenin imzacısı ve tarafı olmayan ABD çevre denizlerinde hemen Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmişti.”



KENDİMİZİ KANDIRDIK

Emekli Koramiral Atilla Kezek, “Doğu Akdeniz’de başından beri Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmesi gerekirken, maalesef yapmadık? Dışişleri Bakanlığının açıklamalarında hep ‘GKRY’nin yaptıklarının uluslararası hukuka aykırı olduğundan” bahsedildi. Ancak, böyle diye diye 15 yıl geçirdik, kendimizi kandırdık. Bütün dünya Münhasır Ekonomik Bölgeye dayanıp Doğu Akdeniz’in zengin hidrokarbon rezervlerinin altından üstünden geçerken, biz Kıta sahanlığında kaldık. Ne yazık ki hâlâ yine Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiyoruz” diyor.

DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYORLAR

Oysa, önümüzde Karadeniz örneği var. 1986 yılında gösterdiğimiz iradeyi şimdi Doğu Akdeniz’de gösteremiyoruz? Kezek de, “Bunun anlaşılması çok zor. Aslında, GKRY’nin sözde Münhasır Ekonomik Bölge ilanına istinaden derhal Dışişleri Bakanlığının kendiliğinden harekete geçip, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni ilan etmesi gerekirdi. Ama yapmadı. Şu anda GKRY, ‘benim ilan ettiğim Münhasır Ekonomik Bölgede sondaj yapıyorlar’ diye her yere başvuruyor ve dünyayı ayağa kaldırıyor. Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeyerek, ülkemizi daha da zora sokuyoruz.”

Emekli Koramiral Abdullah Can Erenoğlu


PEKİ NE YAPILMALI?

Doğu Akdeniz’ de ne Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettik ne de bir devlet ile anlaşma akdettik. Mevcut konjonktürde, Doğu Akdeniz’de anlaşma yapılabilme imkânı olan tek devlet Libya. Zira, Libya ile bu temel hakkın kullanılmasına yönelik bir sınırlandırma anlaşmasının gerçekleşmesi ile Türkiye, daha önceki tezlerimize nazaran yaklaşık olarak Kıbrıs Adası (Kıbrıs Adası yüzölçümü 9.251 km2’dir) kadar ilave deniz alanı kazanacak. Devletimizin ve Milletimizin, denizlerdeki hak ve menfaatlerinin korunması, savunulması ve gerekli hassasiyetin en üst seviyede gösterilmesi milli bir sorumluluk. Türkiye’nin mevcut durumda acilen neler yapmasını gerektiğini Kezek şöyle sıraladı:

1. Anadolu-Libya ortay hattına dayanan ve Girit’in güneydoğusunda Anadolu-Libya ortay hattının batı koordinat noktasından başlayarak doğuya doğru uzanacak şekilde Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmeli.
2.Türkiye ile Libya kıyıları arasındaki ortay hatta dayanacak şekilde Türkiye-Libya kıta sahanlığı/Münhasır Ekonomik Bölge sınırının belirlenerek, Libya ile Türkiye arasında bir anlaşma ivedilikle imzalanmalı.
Kezek’e göre, böyle bir anlaşma hem bölgede durum üstünlüğü elde etmemize hem de enerji jeopolitiğine doğrudan etki ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında milli menfaatlerimiz bakımından kritik kazanımlar elde etmemize vesile olacak.

ERENOĞLU: Kontrolü kaybedersek, çaresizliğe düşeriz

Enerji merkezi ve uluslararası enerji sektörünün odak noktası haline gelen, sadece çıkarılacak doğal gazın Türkiye’nin yaklaşık 500 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacağı belirtilen Doğu Akdeniz’de ne yapmalıyız? Emekli Koramiral Abdullah Can Erenoğlu, “Zamanında gerekli adımların atılmaması ve tedbirlerin uygulanmaması halinde kontrolün kaybedilerek çaresizliğe düşülmesi kaçınılmazdır” uyarısında bulunuyor. Zengin enerji kaynakları nedeniyle sahildar devletler, deniz yetki ve ilgi alanları ile ilgili aralarında ikili anlaşmalar yaparken, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği ülkeleri gibi bölge dışı ülkeler ise Doğu Akdeniz’i stratejik çıkar çatışma alanı yaptı. Türkiye’nin ise tüm önermelere rağmen bu gelişmeleri ciddiye almadığını belirten Erenoğlu, şu uyarıda bulunuyor:

ETKİNLİK VE GÜVENİLİRLİK

“Yanlış politikalar izlemesi sonucu bizimle sorunu olmayan bölge ülkesi kalmadı. Türkiye, ödün vermeden, karşılılık ilkesine uygun politikalar izlemeli. Türkiye’nin bilgili, deneyimli ve becerili diplomatlarımızın önerileri yerine deneyimsiz, nitelikleri yetersiz danışmanların önerilerini ya da dış kaynaklı telkinleri esas alarak izlediği yanlış dış politika, verilen mesajların tutarsızlığı ve ekonomik gücün zayıflaması sonucu bölgede ve dünyada etkinliğini, inandırıcılığını ve güvenini yitirme durumuna gelindi.” Henüz ilan edilmemesine rağmen müstakbel deniz yetki ve ilgi alanlarımızda faaliyet gösteren yabancı ülke petrol araştırma gemileri, balıkçı gemilerinin faaliyetlerini engelliyor.

ASLA DÜŞMAN ELİNE GEÇMEMELİ

Türkiye’nin güvenliği ve dünya ile irtibatı açısından Kıbrıs’ın düşman eline asla geçmemesi geçmemesi ve milli davamız olduğunun kabul edilmeli. Türkiye’nin, garantörlükten asla vazgeçmeyeceğini dünyaya ilan etmeli. KKTC, yavru vatan değil kardeş devlet olarak yaşatılması gerektiği kabul edilmeli. Çünkü hiçbir devlet bir diğer devlete ve millete bağımsızlık, hürriyet vermez. Emekli Koramiral Can Erenoğlu da Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilanının yapılmasını, KKTC’de bir deniz üssü, ardından da hava üssü kurulmasını, GKRY ile ikili MEB anlaşması yapmayan Suriye ve Libya ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapılmasına öncelik verilmesini öneriyor. Erenoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor:

ÇATIŞMA RİSKİ YÜKSEK

“Bölgedeki doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevki için belirlediğimiz politikalarımız ısrarla ve kararlılıkla sürdürülmeli. Türkiyesiz enerji planlarının ne kadar yüksek maliyet getireceği konusunda ilgili ülkeleri ikna edici girişimlerde bulunulmalı. Mavi Vatanımızın tümünde ve özellikle bölgede çok fedakarca görev yapan Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarımız, araştırma/sondaj gemilerimizin faaliyetlere engel teşkil edecek eylemlere karşı tüm yetkiler verilmeli ve bu durum dünya kamuoyuna duyurulmalı.”Ana kıtamızdaki “vatan” kelimesi ile deniz yetki ve ilgi alanlarımızı içeren “Mavi Vatan”ımızın aynı önemdedir. Erenoğlu’nun gelişmelerle ilgili son sözleri ise şöyle oldu:“Araştırma ve sondaj gemilerimiz, faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmeli. Denizlerdeki hak ve menfaatlerimizin korunmasında çok daha etkili olabilmemiz içeride birlik bütünlük içinde yaşamamız ve enerjimizi içeride tüketmememiz gerektiğinin bilincine vararak Doğu Akdeniz gibi son derece hayati ve çatışma riski yüksek sorun alanında muhalefet ve iktidar tek ses ve tek yumruk olmalıdır.”