Sürekli yazıyor, dikkat çekmeye çalışıyorum…
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlığının sıfırlanması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Rumlar’a peşkeş çekilmesi ve tabii Fırat’ın doğusundaki toprakların tamamen PKK/PYD tarafından iç edilmesi için büyük ve etkili bir proje uygulamaya konulduğunu görmemek, anlamamak için kör olmak gerekiyor!..
Şu anda öncelikli konu ise Doğu Akdeniz tabii ki!.. Türkiye, Kıbrıs etrafında Rum kesimi, ABD, İsrail, Mısır girişimiyle yapılmaya devam eden sondaj çalışmalarına karşılık olarak, Fatih sondaj gemisini, Doğu Akdeniz’de, egemenlik hakkının olduğu sularda sondaj yapmaya yolladı… Bu hareket, yukarıda sözünü ettiğim ortak ülkelerin hiç mi hiç hoşuna gitmedi!.. Birazdan ne fırıldakların döndüğünü, döndürüldüğünü anlatacağım; ancak Kıbrıs Rum Kesimi’nin dün aldığı hiçbir ahlak ve basiret ölçüsüne sığmayan kararından söz etmem gerek…
Rum Yönetimi, Fatih Sondaj Gemisi’nin personeli ve Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi (TPAO) ile işbirliği yapan şirketlerin yetkililerinin de aralarında bulunduğu 25 kişi için uluslararası tutuklama emri çıkarttı!..
-Cüretkar ve terbiyesizce değil mi!..
Pekii, kendi egemenliğinde bulunan sularda sondaj çalışması yapan bir Türk gemisinin personeli hakkında böyle saçma bir tutuklama kararını vermeye cüret eden Rum Yönetimi, bu cesareti nereden alıyor acaba?.. Yunanistan desem, yetmez!.. Zaten dün itibarıyla Çipras Başbakanlık’tan istifa etti, 7 Temmuz’da Yunanistan erken seçime gidiyor… Ayrıca güçler zaten eşit değil!.. O halde Rumlar’ın ardına sığındığı güç kimdir?
-Önce ABD sonra da İsrail tabii!..

“O zenginlikleri ancak biz yeriz” mesajı!..


Size dün ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın son derece terbiyesiz ve tehditlerle dolu mektubunu anlatmıştım…
Ne diyordu orada  Bakan Vekili:
-Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini hemen durdurun!..
Ne demekti bu peki? Çok basit; Doğu Akdeniz’deki haklarınızdan sonsuza dek vazgeçin demekti!.. Bu tehditi pekiştirmek için ortaya koyduğu argüman neydi?
-Bölgede 10 savaş gemimiz ve 130 savaş uçağımız var!..
ABD bu bölgeyi niçin bu kadar şehvetle arzuluyor peki?.. O da çok basit; Doğu Akdeniz’de muazzam doğalgaz ve petrol zenginlikleri olduğunu artık bilmeyen kalmadı da ondan!.. Mesela, daha geçen Mart ayında Kıbrıs Rum Kesimi’nden parsel kiralayarak sondaj yapan Amerikan Exxonmobil Şirketi, 142 ile 227 milyar metreküp arasında değişen miktarda yeni bir doğalgaz yatağı keşfetti; üstelik bu keşif devede kulak, daha keşfedilmeyi bekleyen neler var neler!..
İşte ABD’nin onca gemisi ve savaş uçağı, yalnızca İran için değil, Doğu Akdeniz’deki bu zenginlikleri korumak için de orada!.. Kıbrıs Rum Yönetimi daha birkaç gün önce ABD’li bir şirketle “Enerji İşbirliği anlaşması” imzaladı bile!..
Washington Yönetimi bir taraftan Rumlarla işbirliğini sıkılaştırma çalışmalarını sürdürürken, diğer yandan İsrail-Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki işbirliğine de büyük destek veriyor!.. İşte bu ballı işbirliklerinin arasında Türkiye bir “kara çalı” gibi sırıtıyor!..
İşin içine bir de bölgedeki “Rus nüfuzu” girince durum iyice çatallaşıyor ve Türkiye’ye Doğu Akdeniz’den el çektirmek ve daha da yaşamsal olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yutmak birincil mesele halini alıveriyor!..
ABD’nin, Türk pilotlarının önceden alınan “31 Temmuz’da geri gönderilme” kararını bile bozarak pilotları hemen gönderme kararı almasını bir de bu gözle okuyun derim!..
-İstanbul seçimi ile hemhal olan en Büyük Türk büyüklerinin dikkatine sunarım!..

“İşgalci Türkiye!”


Aslında yazı bitmişti…
Ancak bir son dakika haberi, bu satırların yazılmasına neden oldu… ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye’nin Rusya’dan almayı planladığı S-400 füzeleriyle ilgili bir karar yayımladı. Komite Başkanı Michael McCaul ve üye Eliot Engel imzasıyla yayımlanan kararda Türkiye ile varolan sorunlar arasında şöyle bir cümle yer aldı:
-Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki işgalci varlığı!..
Bakın siz; Kıbrıs’taki Türklerin tam anlamıyla bir katliamdan, soykırımdan kurtarılmasının üzerinden 45 yıl geçmiş, uzlaşma sözcüğünü duymak bile istemeyen Yunanistan ve Rum Kesimi ile defalarca masaya oturulmuş, 2004’te “Annan Planı” referanduma götürüldüğünde Türk tarafı “Evet” demiş, Rum tarafı reddetmiş, Doğu Akdeniz’deki zenginlikler ortaya çıkınca Türkiye birdenbire “İşgalci” oluvermiş öyle mi?.. Hadi oradan!..
-Çan sesleri Türk büyüklerinin kulağına erişiyor mu acaba?!.